FETÖ dölü Uslu dur!

Dünyada ABD’den, ajanlık konusunda daha başarılı bir ülke yoktur belki de. Türkiye’de bunu yaşıyor ve görüyoruz.
Bir insanı veya bir topluluğu çalıp, dönüştürdükten sonra, sana veya ülkene karşı kullanmak ancak CIA’sal bir durumdur.

<FETÖ dölü Uslu dur!

Türkiye’de her 10 yılda bir darbeler ve her darbe düzeninde korunan “feto” kuluçkası normal değil.
Daha geriye gitmeye gerek yok. 1980 Darbesi sonrasında aranıyor diye resimleri duvarlara asılan Gülen, İzmir’de vaaz veriyordu. Evren, en büyük koruyucusu oldu. O da Evren’i aklamaya paklamaya devam etti vaazlarında. Hatta Gülen yanlışlıkla tutuklanır “NETEKİM” Evren’in talimatıyla, serbest kalır.
Siz Türkiye’de okul faaliyeti yaparken türlü engellerle karşılaşırsınız, ilkokul mezunu bir adam dünyanın her yerinde 200’ün üzerinde okul açıyor. “Gerçekler Zamanla Anlaşılıyor” diye gazetelerinin sloganları vardı. Ve zamanla anlaşıldı gerçekler.

1998’in 7 şubat’ına gelindiğinde yüklendikleri Vatikan Misyonu “Dinlerarası Diyalog” Haydar Baş duvarına çarptı resmen.
1995 yılında İslam akaidine ters açıklama ve eylemleri nedeniyle, Haydar Hoca’nın kibar uyarıları, yerini sert ikazlara bırakmıştı.
8 Şubat 1998’de soluğu Papa’da alan, salya sümük efendi, Haydar Baş ve çevresini kastederek “küçük marjinal bir grup hariç, herkes diyaloğu bağrına bastı” diyerek Papa’yı Türkiye’ye davet etti.
“Anadolu halkı sizi bağrına basmaya hazırlanıyor” sözlerini içeren  bir mektup verdi. Mektupta GÜLEN, aslında kim ve ne olduğunu açılıyordu: “Papalık konseyi misyonunun parçası”

Sağ’dan Sol’a, bir çok başbakanın, siyaset erbabının özenle Gülen’i korumasındaki sır, buymuş demek.
Bu ülkede sadece bir adresin bu iblis ile fotoğrafı çıkmaz. O da, Haydar Hoca.
Papa’ nın kollarına kendini atmadan, Haydar Baş’ın ikaz mektubuna ve ikaz heyetine karşı gösterdiği tavır, aslında uzun sürecek bir savaşın startı niteliğindeydi.
Şu var ki, Gülen, Türkiye içine sokulmuş’ Truva Atı’ ydı. O’na bir “misyon” yüklenmişti. Bu misyona devlet gücüyle karşı koyulmalıydı. Oysa siyaset Gülen’ den yanaydı.
Henüz AKP kurulmamış, o da kuluçka dönemindeydi. 28 Şubat yeni olmuş, Gülen’e zarar vermek şöyle dursun, devlet, asker ve millet diyen Haydar Baş’a karşı ağır yaptırımlar uyguluyordu. Okul ve yurtları kapatılan Haydar Baş’ tı.
“Diyalog ve Hoşgörü” etiketli “hayâsız akıma” karşı Haydar Baş, ülkedeki bütün imamlara mektuplar gönderdi.
Gülen ve ekibi “üç büyük din” derken, Haydar Hoca, “Allah katında Din İslam’dır” hakikatini haykırıyordu . Heyhat, bu gerçek imamlara bile Gülen etkisinde  anlatmak zorken, halk ve siyaset nasıl anlayacaktı.

Cemat ve tarikat liderlerine, mektuplar ve heyetler gönderdi. Ne yazık ki, hemen hepsi Gülen in yanında, Haydar Baş’ın karşısında oldular.

Onca sarıklı ve  cübbeli “Sadece İslam Hak DİNDİR” gerçeği karşısında, Gülen’in tarafını turatarak “Hoca efendiyi kıskanmayın!” cevabı verirken, ne yapsın Haydar Hoca.
Aslında bu, milli İslam anlayışı ile Atlantik-İngiltere merkezli İslam anlayışının yol ayrımıydı.
Pes etmeden, umutsuzluğa düşmeden, Sayın Bahçeli, Erbakan, Yazıcıoğlu, baştan olmak üzre bütün siyasilere klasörler dolusu dosyalar, ekipler göndermeye devam etti.
Vakıflara, derneklere, heyetler gönderdi. Türk milletini uyaran bilgilendiren CD’ler dağıtıldı.
Erbakan ne yazık ki, “sizler de Atatürk diyorsunuz” diyerek bizi eleştirdi. Gülen’den taraf, safını belli etti.
Meltem TV binasında rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu’na verilen 5 saatlik bilgilendirme, bizlerle olan iletişimini sonlandırdı o günden sonra. Yalnız Sayın Bahçeli saygı ve dikkat içerisinde dinlemişti anlatılanları.
Muhsin bey, FETÖ’nün kendi altını oyduğunu görünce, yıllar sonra bizlere hak verdi ve Pensilvanya’yı tehdit etti. Sonrasında ise  malum üzücü kaza oldu.
Bu ülkede özgül ağırlığı olan hiç kimse “Haydar Baş bizi fetö konusunda uyarmadı!” diyemez.
En büyük uyarıyı, Sayın Erdoğan a yaptı Baş Hoca. Henüz AKP kurulmadan Anadolu yakası sahilinde  bir kahvaltıda, 2 saate yakın bir bilgilendirmeyi bizzat Haydar Baş ve iki arkadaşı Ali Gedik, Baki Bektaş Merhum lar ile birlikte yaptılar.
Hatta Muhsin beye yapılan “Gülen ile olmayın size destek olalım” teklifi yapılır.  Gülen’in en büyük milli güvenlik tehtidi olduğu anlatılır. Sayın Erdoğan önce tamam der ama sonra çark eder bu konuda.
Haydar Baş özetle şunu diyordu: Dinlerarası Diyalog bir “din” hareketi değil, BOP’nin alt projesidir. Dini bütünlüğü bozarak milli bütünlüğü bozmak, hedeflendi!
Ne siyaseti ne de halkı, Atlantik merkezli FETÖ büyüsünden istediği noktaya taşıyamadı. Çünkü FETÖ ile mücadele devlet ve halk ile bütün olarak vermek  gerekirken, kucağında olduğu güce karşı Haydar Baş ve bir avuç vatansever verdi.

AKP eliyle “her istediği verilen” şeytani yapı, Haydar Baş’a karşı devlet imkanlarıyla karşı koyuyordu. Ağır vergi cezaları, okul kapatmalar, akla hayale gelmeyecek davalar, Ergenekon kumpaslarına sokma gayretleri, 30 bin sayfayı bulan dava savunmaları, sosyal medya üzerinden iftiralar, belaltı vurmalar…

1995’den 14 Nisan 2020 tarihine kadar, yani Prof. Dr. Haydar Baş’ın vefat gününe kadar FETÖ ile mücadele devam etti.
Haydar Baş’ ın verdiği destansı mücadele, “son nefes için siyaset yapıyorum” ile ancak özetlenebilirdi.
Vaktinde dinlenilseydi Türk milleti ve devleti, böylesine ağır bir fatura ödemeyecekti. O, Allah için, vatan için, ağır da olsa büyük bedeller ödedi.

Haydar Baş davalarının hakim ve savcıları genelde, FETÖ’den tutukladı ya da  cezalar aldılar. Bu dünyadan gitmeden son kumpas davasından da yüzünün akıyla çıktı. Beraat aldıktan 20 gün sonra, Allah’a yürüdü.
Haydar Baş onurlu ve şanlı mücadelesi sonunda, huzur içinde  vatan toprağı şehitlik tepesinde yatmakta. Hem de, bir şehit olarak…
Peki, ya karşındakiler?
Onlar birer hain olarak, düşman toprağında it gibi geberecekler!
Salya sümük iti, FETÖ dölü Uslu, kuyruk acısından havlıyor şimdi!
Devletin, Haydar Baş çizgisine gelmesi, akıllarını alıyor.
Onca devlet imkanı, hükümet gücüyle Haydar Baş’ı yenemediniz, şimdi mi yeneceksiniz!
Gelin, bekliyoruz!
Bizler ülkenin toprağına gömüleceğiz sizler  birer köpek gibi ecnebi toprağını gömüleceksiniz. Efendiniz geberdi mi, itlerini salmış ortalığa!

Unutma ki, kucağında oturduğunuz ABD’ yi de Haydar Baş batırdı, öyle gitti bu dünyadan.
Dolar saltanatı sona erdi.
Devletler artık Haydar Baş’ın tezlerine sarıldı. Düşman olduğunuz Haydar Baş’ın sizlerle şahsi problemi yoktu.
O’ nun problemi bu ülkeye ve İslam’a karşı yüklendiğiniz misyonaydı.
“Fedullayı Müslüman edecektim, onu benden kaçırdılar!” demişti.
Tabi bir de, İslam’ın hidayet treni sizler için kaçmıştır. Papa’nın kollarına koştuğunuzda, bu ülkeye kurşun sıktığınızda, Atatürk’e deccal dediğinizde kaçmıştı.
Ama sizler, düşmanlıkta bile çok alçaksınız!
Genç bir evlada, babasından ötürü düşmanlık, ancak sizlere yakışır. Onlara dokunanı, dünyayı dar ederiz!
BTP’ye olan kininiz, bizi daha da büyütecek!
Haydar Baş, geride yüzbinlerce, hatta milyonlarca evlat bıraktı.
Senin zürriyetsiz, salya sümük efendin gibi ajan bırakmadı geride.
Uslu dur!