FETİHLERİN EN BÜYÜĞÜ HİKMETLERİN DE EN GÜZELİNİ TAŞIR I.....

  Mekke’nin fethi, fetihlerin en büyüğü ve en anlamlısıdır. Zira, Mekke, zâhirde arzın bir parçası, hakikatte ise kâinatın kalbi hük­mündedir. Bu sebeple, Mekke’nin fethinde zâhir ve bâtın pek çok hikmetler ve dersler vardır. Bazılarını zikredelim:

<FETİHLERİN EN BÜYÜĞÜ HİKMETLERİN DE EN GÜZELİNİ TAŞIR I.....

  Mekke, Beytullah’ı bağrında taşır. Beytullah yani “Kâbe” ise, Allah-u Teâlâ’nın vahdaniyetinin -tevhidin- simgesi ve Müslüman­ların kıblesidir. Allah, Kâbe’yi insanlar için ibadette ölçü koymuş, Kâbe’ye yönelmek, Allah’a yönelmekle müsavi sayılmıştır. Tevhi­din yeryüzündeki abidesi olan Kâbe, hak ve hakikatin emniyet ve selametin merkezi olması gerekirken; maalesef, putlarla doldurul­muş, fitne ve fesadın merkezi haline sokulmuştu. O sıralarda kara­ları ve denizleri kapsamış olan fitne, sanki o merkezden kaynakla­nıyordu.

  Bu, esasında Kâbe’ye ve Kâbe’nin manevî şahsında bütün Müslümanlara sonradan arız olmuş bir zulüm ve zillet idi. Çünkü, Kâbe’nin yeryüzünde temeli ihlâsla atılmış ve ilk insan ve ilk pey­gamber olan Hz. Âdem tarafından Kâbe, ilk olarak inşa edilmiş, bugünkü şekliyle de Allah dostu Hz. İbrahim ve İsmail (a.s.) tara­fından bina edilmişti. Yani, Beytullah lisan-ı hâliyle tevhidi anlatır, gerçeği anlatır, huzur ve saadetin yeryüzündeki abidesi olduğunu ifade eder. Bu sebeple, Kâbe’nin putlardan temizlenmesi, asıl kim­liğine kavuşması gerekiyordu. Belki de, bütün yeryüzü fetholunup yalnız Mekke kalsaydı, tevhid yeryüzünde ikame edilmiş olmaya­caktı ve Müslümanların içinde derin bir burukluk kalacaktı. Belki iman, aranan ve istenen şahikasına çıkamayacaktı. Mekke’nin fethi bu kadar önemli idi. Mekke’nin fethiyle Hicret de anlamını bula­cak, Muhacirler’in hasreti bitecek ve onlar, Allah’ın vaadinin hak olduğunu müşahhas olarak göreceklerdi.

Mekke’nin fethi aynı zamanda Hakk’ın hâkimiyeti ve bâtı­lın zevâlinin de bir göstergesi olacaktı. Böylece bu büyük fetih, İslam’ın heybetine, küfrün de zilletine bir ayna olacak, tefekkür sahiplerini derin bir nefs muhasebesine sevk edecekti.

Mekke’nin fethi, daha sonra cereyan edecek diğer fetihlerin ana­sı olacak ve her fetih anlamlı mesajını, ruhunu bu fetihten alacak­tı. Tarih boyunca bütün akl-ı selim sahipleri, kan dökülmeden en büyük fethin nasıl gerçekleştiğini idrak edecek, böylece en büyük fatih olan Resul-i Ekrem’in nasıl gönüllere hükmettiğini anlaya­caklardır.

Mekke’nin fethi, dolaylı olarak bize şu mesajı vermektedir: Fe­tihlerde asıl olan kalplerin fethidir. Ülkelerin fethi ise bu asıl fethin tabiî bir sonucudur. Zaten, fetihle işgali birbirinden ayıran nükte de buradadır. Tarih boyunca fetihlerin kalıcı, zulüm ifadesi olan işgallerin ise kısa ömürlü olduğunu görüyoruz. Zira, işgal, insan fıtratına aykırı olarak gönüllere baskı uygulayan, fetih ise, insan fıtratını okşayan, hak ve hakikatle gönülleri celbeden bir olaydır. İnsanlık tarihi, kendisini etki altına alan iki olaya şahit olmuştur; hakikat kuvveti, kaba kuvvet. Kaba kuvvet, tansiyonu yüksek bir yaya dıştan baskı yapmak gibidir. Baskı kuvveti geri çekilince, yay tabiî halinden daha sert bir şekilde gerilime uğrar. Hakikat kuvvetiise ilkbaharda çatlayan toprağa inen rahmet yağmuru gibidir. Onu, fıtrat toprağı çeker. Gönül ona kanat açar. Bütün bunların sayısız misalleri mevcuttur.

Mekke’nin fethinin çağrıştırdığı bir güzel mânâ da şudur: Nasıl ki, yeryüzünün kalbi hükmünde olan Kâbe’nin putlardan temizlen­mesi, insanlığın kurtuluşu yolunda hayatî önem taşıyorsa, aynı şe­kilde beden ülkesinin merkezi olan insan kalbinin her türlü putlar­dan ve mâsivâdan temizlenmesi de insan için hayatî önem taşımak­tadır. Mekke’de Kâbe Beytullah olduğu gibi, gerçekte insandaki kalb de Beytullah’tır. Zâhirde Kâbe’nin temizlenmesinin anlamı, hakikatte kalplerin putlardan ve mâsivâdan temizlenmesidir.

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  321/329

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

Devam edecek