Fetih hutbeleri (Prof. Dr. Haydar Baş’ın Kalemin’den).....

Fethin ikinci günüydü. Resulullah Efendimiz, Kâbe kapısının eşiğinde ayakta duruyordu. Üç defa tekbir getirdikten sonra cemaate hitaben şöyle buyurdu.

<Fetih hutbeleri (Prof. Dr. Haydar Baş’ın Kalemin’den).....

"Hamd Allah'a yaraşır. Allah'tan başka ilah yoktur. Yalnız O vardır. O'nun eşi ve ortağı yoktur. O, vaadini yerine getirdi. Kuluna yardım etti. Toplanan düşmanları tek başına bozguna uğrattı.
 
İyi biliniz ki, cahiliye çağına ait olup, övünme vesilesi edinilegelen her şey, kan, mal davaları, bunların hepsi, bugün şu ayaklarımın altında kalmış, kaldırılmıştır. Ancak, Beytullah perdedarlığı hizmeti ile hacılara su dağıtma hizmeti bunun dışındadır.
 
İyi biliniz ki, cahiliye çağına ait olup, övünme vesilesi edinilegelen her şey kaldırılmıştır. Eski kan davaları kaldırılmış olmakla beraber, bundan sonra bir cinayet vuku bulacak olursa, bilesiniz ki; kamçı ve sopa ile yapılan ve yarı kasıtlı sayılan hata cinayetlerine ağır diyet ödenmesi gerekir ki; bu da, içlerinden kırkının karınlarında yavruları bulunmak şartı ile yüz devedir.
 
Ey Kureyş cemaati!
 
Muhakkak ki Allah, cahiliyet gururunuzu, cahiliyet atalarıyla övünüp büyüklenmeyi sizden kaldırmıştır.
 
Bütün insanlar Âdem'den, Âdem ise topraktan yaratılmıştır. İnsanlar iki kısım, iki sınıftır. Bir kısmı mü'min ve muttakidir. Allah katında değerli ve şereflidir. Diğer kısmı ise azgın ve yaramazdır. Allah katında da değersiz ve şerefsizdir.
 
Nitekim yüce Allah buyurur: 'Ey insanlar! Gerçekten biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışasınız diye sizi büyük büyük topluluklara, küçük küçük kabilelere ayırdık. Şüphe yok ki, sizin, Allah katında en şerefliniz, Allah'tan en çok sakınanınızdır. Allah, her şeyi hakkıyla bilen, her şeyden haberdar olandır.'
 
'Ey Kureyş cemaati! Ey Mekkeliler! Ne dersiniz? Şimdi hakkınızda Benim ne yapacağımı sanırsınız?' diye sordu.
 
Kureyşliler; 'Biz, Senin hayır ve iyilik yapacağını sanır ve hayır yapacaksın deriz. Sen kerem ve iyilik sahibi bir kardeşsin. Kerem ve iyilik sahibi seven bir kardeş oğlusun. Gücün yetti. İyi davran' dediler.
 
Bunun üzerine Peygamberimiz: "Benim halimle sizin haliniz Yusuf'un kardeşlerine dediği gibi olacaktır. Yusuf'un (a.s.) kardeşlerine dediği gibi, ben de; "Size bugün hiçbir başa kakma ve ayıplama yok. Allah, sizi yarlığasın. O, esirgeyicilerin en esirgeyicisidir"   diyorum. Gidiniz, sizler azat ve serbestsiniz" buyurdu.
 
Peygamberimiz, fethin ikinci günü, öğle namazı kılındıktan sonra, Kâbe'ye dayalı olarak halka şöyle buyurdu:
 

 
"Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah göklerle yeri, güneş ile Ay'ı yarattığı gün Mekke'yi de haram ve dokunulmaz kılmıştır.
 
Burası, Allah'ın haram ve dokunulmaz kıldığı bölgedir. Kıyamet gününe kadar da haram ve dokunulmaz olarak kalacaktır. Mekke'yi haram ve dokunulmaz kılan Allah'tır.
 
Onu, insanlar haram kılmamışlardır. Mekke'nin ganimetlerinden hiçbir şey size helal olmamıştır. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir kimse için Mekke hareminde kan dökmek, ağaç kesmek helal olmaz.
 
Mekke'de kan dökmek, Benden önce hiçbir kimse için helal olmadığı gibi, Benden sonra da hiçbir kimse için helal olmayacaktır. Bana da ancak gündüzün belli vaktinde helal kılınmıştır. Ki, bu da, Mekkelilerin İlahî bir gazabı hak etmiş olmalarından ileri gelmiştir." 
 
"Şüphe yok ki; 'fil'i Mekke'ye girmekten alıkoyan, tutan Allah'tır. Mekkeliler üzerine, Resulullah ile mü'minler de, ancak bir kez salınmışlardır.
 
İyi biliniz ki, şu saatte Mekke, Benim için de haramdır. Mekke'nin bugünkü haramlığı dünkü haramlığı haline dönüşmüştür.
 
Bu söylediklerimi burada bulunanlar, burada bulunmayanlara ulaştırsın. Şayet size biri çıkıp da; 'Resulullah burada çarpışma yapmıştır' diyerek, ruhsat yoluna kaçacak olursa; 'Yüce Allah, ancak Resulü'ne helal kılmış, izin vermişti. Size helal kılmamış, izin vermemiştir'   deyiniz.
 
Mekke'nin av hayvanları ürkütülemez, kaçırılamaz. Mekke'nin dikeni bile kesilemez. Mekke'nin ağacına balta vurulamaz. Yitiği uzanılıp alınamaz. Meğerki sahibini aramak için olsun. Mekke'nin yeşil otları biçilemez."
 
Hz. Abbas, 'Ya Resulullah! Izhır'dan (Mekke ayrığından) başka. Çünkü o, evlerimiz için ve kabirlerimiz için gereklidir' dedi. Peygamberimiz bir müddet sustuktan sonra: Izhır'dan başka. Çünkü onu biçmek helaldir.
 
Ey Huzâa cemaati! Artık adam öldürmekten ellerinizi çekiniz. Ne yararı varsa, pek çok adam öldürülmüştür.
 
Üstelik Huzeyllerin adamını da siz öldürdünüz. Vallahi, onun diyetini siz ödemezseniz Ben ödeyeceğim.
 
Şu bulunduğum yerdeki andan sonra kim öldürülürse, öldürülenin ailesi için iki şeyden birini seçmek vardır: Ya öldürenin kısas olarak öldürülmesini, ya da öldürülenin diyetini, kan bedelini ister. 
 
Hiç şüphesiz; insanların Allah'a karşı en saygısızı, en taşkını Allah'ın hareminde adam öldüren yahut kendi katilinden başkasını öldüren, ya da cahiliyet öcünü almak için adam öldürendir.
 
O sırada, adamın birisi ayağa kalktı, 'Filan, benim oğlumdur. Cahiliye çağında onun anasıyla yatıp kalkmıştım' dedi. Peygamberimiz hutbesine şöyle devam etti: "İslamiyet'te insanın, babasından veya baba tarafından akrabasından başkasına intisap etmesi diye bir şey yoktur. Cahiliye çağının kötü işleri silinip gitmiştir. Doğan çocuk döşek sahibine aittir. Zâniye ise esleb vardır. 
 
'Esleb nedir?' diye sordular. Peygamberimiz: 'Mahrumluk demektir' buyurdular. Hutbelerine şöyle devam ettiler:
 
'İddiasını ispatlamak için delil getirmek davacıya, yemin de inkâr edene düşer. Ey insanlar! Her andlaşma cahiliye çağında yapılırdı. Cahiliye çağında yapılmış andlaşmalara riayet ediniz.
 
İslamiyet, ona kuvvetten başka bir şey eklemez. İslamiyet'te ne cahiliye andlaşması vardır, ne de fetihten sonra hicret. Fakat cihad ve cihada niyet vardır.
 
Seferber edilmek istendiğiniz vakit hemen seferber olunuz. İslamiyet'e, cahiliye andlaşması icad ve ihdas etmeyiniz.
 
Müslüman, Müslümanın kardeşidir. Bütün Müslümanlar kardeştirler. Müslümanlar, kendilerinden olmayanlara karşı bir eldirler. Elbirliği ile topluca hareket ederler. Müslümanların kanları birbirine eşittir. Zimmetlerini onların en hafifleri, en uzaktakileri bile yerine getirmeye gayret ederler.
 
İyi biliniz ki, ne bir kâfir için mü'min ve Müslüman öldürülür, ne de onlardan teahhüd sahibi olanlar, teahhüdlerinden dolayı harbi olan kâfirler için öldürürler. Kâfirin diyeti Müslümanın diyetinin yarısıdır. İyi biliniz ki, İslamiyet'te değiş tokuş yoluyla mehirsiz evlenme yoktur. 
 
Kadın, ne halasının, ne de teyzesinin üzerine nikâhlanıp bir araya getirilebilir. Kocasının izni olmadıkça malından bir şey vermesi kadın için helal ve câiz değildir.  
 
Kadın, yanında bir mahremi bulunmadıkça üç günlük yola gidemez. İyi bilesiniz ki, vâris için vasiyete gerek yoktur.
 
Ayrı din sahipleri birbirlerine vâris olamazlar. Parmakların her birisinde diyet, onar devedir. Kemiği görünen derin yaralardan her birisinde diyet, beşer devedir.
 
Sabah namazından güneş doğuncaya kadar namaz yoktur. İkindi namazından güneş batıncaya kadar da namaz yoktur.
 
Zekât ve sadakaları teslim almak için hayvanlar, bir yerden bir yere sürdürüp, götürmek de yoktur. Zekât ve sadakalar ancak, mal sahiplerinin yurtlarında teslim alınacaktır.
 
Sizi iki günün orucundan nehyederim: Biri Kurban Bayramı günü, diğeri de Fıtır (Ramazan) Bayramı günü orucudur.
 
Sizi iki biçim giyimden de nehyederim: Hiç biriniz, ne ud, ne edep yerlerini açılacak biçimde sırt ve baldırlarını sarık ve benzeri bir bez parçası ile sarsın; ne de iki yanı kaldırılıp omuzlara atılınca ud ve edep yerleri açılacak biçimde tek bir atkıya bürünsün. Ben size ancak anlayacağınız, tutacağınız yolu gösterdim."
 
Yemen halkından Ebu Şah adındaki kişi, "Bunları benim için yazınız" deyince, hutbe, olduğu gibi yazıldı." (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el lil Alemin 2. Ciltten) H: Akın Aydın