Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin lafız ve mânâ olarak toplandığı en yüce kelime Allah kelimesidir
30-10-2024Cenâb-ı Hakk'ın isimlerinin lafız ve mânâ olarak toplandığı en yüce kelime Allah kelimesidir.
Bu yüce isme, bütün Esmâü'l-Hüsnâ'yı mânâ olarak bünyesinde taşıması sebebiyle İsm-i Âzam da denir. Allah ism-i şerifi, özel bir isimdir ve hiçbir kelime bu kelimenin yerini tutamaz.
Allah ism-i şerifi, sadece O'na has olması sebebiyle, Cenâb-ı Hakk'ın ulûhiyetini, tevhidini en güzel şekilde ifade eden ismidir.
Allah ism-i şerifi, hiçbir yaratılmışa verilemez. Sadece Yüce Allah'ındır.
Cenâb-ı Hakk, Meryem Sûresi'nde şöyle buyurdu: "(O) göklerin, yerin ve ikisi arasındaki şeylerin Rabb'idir. Şu halde O'na kulluk et; O'na kulluk etmek için sabırlı ve metânetli ol. O'nun bir adaşı olduğunu biliyor musun? (Asla benzeri yoktur)."
O'nda rububiyyet mânâsı olduğu gibi, kalan mânâların da tümü O'nun altında gizlidir.
Allah ism-i şerifinden baştaki "elif" kaldırılırsa, "lillah" kalır. "Allah için" mânâsını taşır.
"Lillah"ın başından birinci lam kaldırıldığı zaman, "lehu" kalır. "O'nun için" mânâsını taşır.
"Leh"in başından ikinci lamı kaldırdığımız zaman, "Hu" kalır.
"O" mânâsını taşır.
ESMÂÜ'L-HÜSNÂ İLE ZİKİR
Yüce Allah, Esmâü'l-Hüsnâ'ya dâir şöyle buyurur: "De ki: 'İster Allah deyin, ister Rahmân deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır.' Namazında yüksek sesle okuma; onda sesini fazla da kısma; ikisinin arası bir yol tut.
'Çocuk edinmeyen, hâkimiyette ortağı bulunmayan, âcizlikten ötürü bir dosta da ihtiyacı olmayan Allah'a hamd olsun' de ve tekbir getirerek O'nun şânını yücelt!"
"En güzel isimler (Esmâü'l-Hüsnâ) Allah'ındır. O hâlde, O'na o güzel isimlerle dua edin. O'nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır."
Bu âyetlerde en güzel isimlerin Allah'a ait olduğu ifade edilmekte ve Allah'a o isimlerle dua etmemiz ve zikretmemiz emrolunmaktadır. Hadis-i şerifte, "Allah'ın doksan dokuz adı vardır. Onları ezberleyen muhakkak Cennet'e girer" buyurulmuştur.
Ebû Hureyre'den; "Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Allah'ın doksan dokuz ismi vardır; kim o isimleri ezberlerse Cennet'e girer. Allah tektir, teki sever."
Tirmizî'nin rivâyeti ise şöyledir:
"Allah'ın doksan dokuz ismi vardır; kim onları sayarsa, Cennet'e girer. O isimler şunlardır: Huvellahullezî lâ ilâhe illâhû, elMeliku'l-Kuddûs, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, el-Hâlık, el-Bârî, el-Musavvir, el-Gaffâr, el-Kahhâr, el-Vehhâb, er-Rezzâk, el-Fettâh, el-Alîm, el-Kâbid, elBâsit, el-Hâfid, er-Râfi', el-Muizz, el-Muzill, es-Semî', el-Basîr, el-Hakem, el-Adl, el-Latîf, el-Habîr, el-Halîm, el-Azîm, el-Gafûr, eş-Şekûr, el-Aliyy, el-Kebîr, el-Hafîz, el-Mukît, el-Hasîb, el-Celîl, el-Kerîm, er-Rakîb, el-Mucîb, el-Vâsî', el-Hakîm, el-Vedûd, elMecîd, el-Bâ'is, eş-Şehîd, el-Hakk, el-Vekîl, el-Kaviyy, el-Metîn, el-Veliyy, el-Hamîd, el-Muhsî, el-Mubdî', el-Mu'îd, el-Muhyî, elMümît, el-Hayyu, el-Kayyûm, el-Vâcid, el-Mâcid, el-Vâhid, elEhad, es-Samed, el-Kâdir, el-Muktedir, el-Mukaddim, el-Muahhir, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Vâlî, el-Müteâlî, el-Berr, et-Tevvâb, el-Muntakim, el-Afuvv, er-Raûf, Mâliku'l-Mülki Zû'lCelâli vel-İkrâm, el-Muksit, el-Câmi', el-Ganiyy, el-Muğnî, el-Mâni', ed-Dârru, en-Nâfi, en-Nûr, el-Hâdî, el-Bedî', el-Bâkî, el-Vâris, er-Reşîd, es-Sabûr."
İbn Mâce ise leyyin bir senedle şu rivâyeti nakleder:
"Yüce Allah'ın, bir eksik yüz (yani doksan dokuz) ismi vardır. O, Tek'tir, teki sever. Kim o isimleri ezberlerse Cennet'e girer: Allah, el-Vâhid, es-Samed, el-Evvel, el-Âhir, ez-Zâhir, el-Bâtın, el-Hâlık, el-Bârî, el-Musavvir, el-Melik, el-Hakk, es-Selâm, el-Mü'min, el-Müheymin, el-Azîz, el-Cebbâr, el-Mütekebbir, er-Rahmân, erRahîm, el-Latîf, el-Habîr, es-Semî', el-Basîr, el-Alîm, el-Azîm, elBerr, el-Müteâl, el-Celîl, el-Cemîl, el-Hayy, el-Kayyûm, el-Kâdir, el-Kâhir, el-Aliyy, el-Hakîm, el-Karîb, el-Mucîb, el-Ganiyy, elVehhâb, el-Vedûd, eş-Şekûr, el-Mâcid, el-Vâcid, el-Vâlî, er-Raşîd, el-Afuvv, el-Gafûr, el-Halîm, el-Kerîm, et-Tevvâb, er-Rabb, el-Mecîd, el-Veliyy, eş-Şehîd, el-Mübîn, el-Burhân, er-Raûf, er-Rahîm, el-Mubdî', el-Mu'îd, el-Bâ'is, el-Vâris, el-Kaviyy, eş-Şedîd, edDârr, en-Nâfi', el-Bâkî, el-Vâkî, el-Hâfid, er-Râfi', el-Kâbid, elBâsit, el-Muizz, el-Muzill, el-Muksit, er-Rezzâk, Zû'l-Kuvveti'lMetîn, el-Kâim, ed-Daim, el-Hâfız, el-Vekîl, en-Nâzir, es-Sâmi', el-Mu'tî, el-Mâni', el-Muhyi, el-Mumît, el-Câmi', el-Hâdî, el-Kâfî, el-Ebed, el-Âlim, es-Sâdık, en-Nûr, el-Münîr, et-Tâmm, el-Kadîm, el-Vitr, el-Ehad, es-Samed, Ellezî lem yelid, velem yûled, velem yekun lehu küfüven Ehad."
(Râvi) Züheyr der ki: "Bize birçok âlimden ulaşan habere göre baştan şöyle başlanır: "Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh. Lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü bi-yedihi'l-hayr. Ve hüve alâ külli şey'in Kadîr. Lâ ilâhe illallâh. Lehû'l-Esmâu'l-Hüsnâ." (Prof. Dr. Haydar Baş Dua ve Zikir eserinden)
Devam edecek