Erzurum ve Sivas Kongrelerini gerçekleştirme kararı.....

Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas Kongresi’ni gerçekleştirmeye nasıl karar verdiğini şöyle anlatır

<Erzurum ve Sivas Kongrelerini gerçekleştirme kararı.....

Mustafa Kemal, Erzurum ve Sivas Kongresi'ni gerçekleştirmeye nasıl karar verdiğini şöyle anlatır:

"İstanbul'da cereyan eden ahvalden, yapılan teşebbüslerden, bilhassa vaziyetin vehamet ve fecaatinden milletin haberi yoktu. İstanbul'da oturup milleti haberdar etme imkanı da kalmamıştı.

Dolayısıyla yapılacak şeyin İstanbul'dan çıkıp milletin içine girmek ve orada çalışmak olduğuna karar verdim.

Bunun icra sûretini düşündüm ve bazı arkadaşlarla müzakere ettiğim sırada idi ki, hükûmet beni ordu müfettişi olarak Anadolu'ya göndermeyi teklif etti. Bu teklifi derhal memnuniyetle kabul ettim ve tam Yunanlıların, İzmir'e girdikleri gün idi ki, İstanbul'dan ayrıldım.

Benim düşündüğüm şu idi: Her tarafta muhtelif namlar altında bir takım teşekküller başlamıştı. Bunları aynı program ve aynı nam altında birleştirerek bütün milleti alakadar etmek ve bütün orduyu da bu maksadın hizmetinde kılmak lazımdı.

Anadolu'ya girdiğim zaman daha Ordu Müfettişi sıfat ve selahiyeti üzerimde iken, bu noktadan işe başladım ve bu maksad az zamanda hâsıl oldu.

Takip ettiğim mesai tarzı İstanbul'da malum olunca beni İstanbul'a getirtmek istediler, gitmedim. Neticede istifa ettim.

Milletin bir ferdi sıfatıyla Erzurum Kongresi'ne iştirak ettim. Erzurum Kongresi'nde tespit edilen esasları bütün memlekete yaymak maksadıyla Sivas'ta da bir kongre yapıldı.

Bu kongrelerin doğurduğu Heyet-i Temsiliye namındaki heyetle kongrelerin esaslarını takip ettik."  

Mustafa Kemal, Erzurum'a geldiğinde Anadolu genelinde halkın din adamları öncülüğünde oluşturduğu yerel Müdafaa-i Hukuk Cemiyetlerini değerlendirdi. Bunun yanında, o günün şartlarında düşman ile işbirliği yapan cemiyetlerde vardı.

M. Müfit Kansu, o günleri şöyle anlatıyor:



"Kürd İstiklal Cemiyeti adını taşıyan ve Osmanlı Meclisi ayanından Abdülkadir Efendi'nin başkanlığı altında kurulmuş bulunan bu cemiyetin devamlı mevcudiyetinden ve cemiyetin hüviyet vesikalarını hamil bulunan ajanlarından ancak nice yıllar sonra, benim Şark İstiklal Mahkemesi reisliğim zamanında haberdar olabildik.

Abdülkadir Efendi'nin muhakemesine ve Şeyh Said isyanının tenkil edilmesi zamanına kadar bu cemiyet olağanüstü bir muvaffakiyetle mevcudiyetini, faaliyetini gizliyebilmişti.

Buna benzer iftirakçı, taklibci, ihtilalci ve yıkıcı cemiyetler-den biri de Yunanlıların müzahereti ile Rumlar arasında teşekkül etmişti.

Mavrimira adını taşıyan bu cemiyete Yunan Salib-i Ahmeri de bağlanmıştı. Salib-i Ahmer'in buna bağlanışının sebebi; tıbbî malzeme, ilaç, sıhhî levazım ithal ve sevki, muhacirlere bakılmak maskesi altında memleket içine silah, harp malzemesi sokmak, Osmanlı vilayetleri dahilinde iftirakçı ve yıkıcı propaganda ve mitingler yapmak, çeteler teşkil etmek, ihtilal ve isyanlar çıkartmaktı.

Bu cemiyetin başında Rum patrik vekili Droneüs, Atinafora, Yunan kaymakamı Katehaksi, Poliminisi ve saire gibi eşhas vardı.

Ayrıca, Trabzon'da da Pontus Cemiyeti kurulmuş, Kastamonu ve İnebolu'ya kadar bu cemiyetin şubeleri açılmıştı. Bu teşkilat içinde de bilhassa eski mebus Fokindis ve Andiryadis çalışıyorlardı." 

Mustafa Kemal, 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışından kısa bir süre sonra, Dahiliye Nazırı Ali Kemal Bey'in telgrafı ile azledildiğini öğrenecektir.

"27 Haziran 1335'te (1919) Sivas'a varmıştım. Azledildiğimden bahisle Ali Kemal Bey'in bir tamiminin daha varit olduğunu öğrendim. 23 haziran 1335 (1919) tarihli olan bu şifreli tamimde;

'İngiliz fevkalade temsilcisinin talep ve ısrarıyla azledildi. Adı geçenin İstanbul'a getirilmesi Harbiye Nezareti'ne ait bir vazifedir.

Lakin Dahiliye Nezareti'nin size kati emri; artık o zatın azledilmiş olduğunu bilmek ve kendisiyle hiçbir resmî muameleye girişmemek ve hükûmet işleriyle alakalı hiçbir talebini kabul ettirmemektir' deniliyordu.

Bu muameleye dair Sadaret'e ve Harbiye Nezareti'ne 28 Haziran 1335'te (1919) şu telgrafı çektim:

"Müdafaa-i Hukuk-i Milliye ve Redd-i İlhak Cemiyetlerine yardımımdan ve İngilizler tarafından talep edildiğinden bahisle azlolunduğumu, Dahiliye Nazırı Ali Kemal Bey'in mülkiye makamlarına tamim eylediğini öğrendim.

Acizîlerini bu memuriyete veren ve tayin buyuran zat-ı hazreti padişanının bu konuda herhangi bir irade-i seniyelerine şeref telakki eylemediğim gibi ne makam-ı celil-i Sadaret'ten ve ne de Harbiye Nezaret-i celilesinden azlime dair hiçbir emir almadım' şeklinde bir karşı telgrafı Saray'a gönderir."   (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 349)