Erzurum Kongresi’nden önce durum değerlendirmesi.....

Bir iki gün sonra Mustafa Kemal Paşa’nın başkanlığı altında ve Erzurum Kalesi Muhafızlığı’na ait küçük bir binada ve geceleyin adeta gizli bir cemiyet kurmuşçasına ilk toplantımızı yaptık

<Erzurum Kongresi’nden önce durum değerlendirmesi.....

"Bir iki gün sonra Mustafa Kemal Paşa'nın başkanlığı altında ve Erzurum Kalesi Muhafızlığı'na ait küçük bir binada ve geceleyin adeta gizli bir cemiyet kurmuşçasına ilk toplantımızı yaptık.

Bu toplantıya iştirak eden ve büyük ileri hareketlerin nüvesini teşkil eyliyen bu ilk gece toplantısında şu zevat vardı:

Mustafa Kemal Paşa, On Beşinci Kolordu Kumandanı Kazım Karabekir Paşa, Hüseyin Rauf Bey, Erzurum Valisi Münir Bey (şimdi Milletvekili Münir Akkaya) İzmit Mutasarrıfı Süreyya Bey (şimdi Kocaeli Milletvekili Süreyya Yiğit), Ordu Müfettişliği Erkan-ı Harp Reisi Kazım Bey (Merhum General Kazım Dirik), Erkan-ı Harp Binbaşısı Hüsrev Bey (şimdi Kanada Büyükelçimiz Hüsrev Gerede), Doktor Binbaşı Refik Bey (Merhum Başbakan Refik Saydam) ve ben. Bu gizli ve ilk toplantıda Mustafa Kemal Paşa ilk sözü aldı. Uzun bir konuşma yaptı.

Görüş ve mütalaalarının özü şuydu

1- Muhasım devletler Osmanlı vatan ve devletini mahv ve taksime karar vermiş bulunuyorlar. Bu kararlarını tatbik edebilmek için de her türlü maddî ve manevî tecavüzü vapmaktan geri kalmıyorlar.

Hükûmet muhasımların her türlü tecavüz ve emirlerine miskince boyun eğmekte, her türlü zillete katlanmaktadır. Padişah ise unvanı mahfuz ve baki kalmak şartiyle her şeye razı bulunuyor.

2- Millet karanlık içinde mustarip ve perişan haldedir, akıbetin ne olacağını merak etmekte ve kurtuluş çaresi telakki ettiği her türlü hususi tedbire başvurmakta, memleketi kurtarmak ve müdafaa etmek ümidi ile muhtelif mahallerde, muhtelif namlar ile cemiyetler teşkil etmektedir.

3- Ordu, Harb-i Umumi'nin binbir meşakkati ile yorgundur. Yorgunluğuna ve hatta bitkinliğine rağmen vatanın parçalanmak istendiğini görerek önleyici çareler aramakla cidden meşguldür.

4- Günün içinde üç fikir çarpışmaktadır:

a- Galip devletlerle harp edemiyeceğimize göre uysal, fedakâr ve uyuşkan hareket etmek.

b- Padişahın etrafında toplanmak ve düvel-i muhasamanın padişah ve halife için hükümranlık hakkı tanıyacağı bölgede Osmanlı Devleti'ni idame etmeye gayret eylemek.

c- Osmanlı Devleti'nin taksimi mukarrer olduğuna göre, ırk ve bölge hususiyetlerine ehemmiyet vermek ve bu imkandan faydalanarak mevzii kurtuluş çareleri aramak."  

Kongreden önce "yönetim şekli cumhuriyet olacaktır" görüşü belliydi



Mahmut Esat Bozkurt, İzmir Mebusu iken, 31. 3. 1934 tarihinde Mazhar Müfit Kansu'dan öğrencilere doğru bilgiler vermek adına, cumhuriyet fikrinin ne zaman ilk defa bahsi geçtiğini sorar.

Sayın Kansu, Mustafa Kemal'den de aldığı izinle hatıratlarından şu bölümü gönderir:

"20 Temmuz 1335 (1919)...

Bugün Mustafa Kemal Paşa ile öğle yemeğinden sonra bazı meseleler hakkında müzakerede bulunduk. Kongrenin temmuzun yirmi üçüncü günü açılmasını muhakkak sayıyoruz.

Müzakerelerin sona ermesinden sonra, yine o kafamdaki her vakit ki fikri sabit harekete geçmiş olmalı ki Paşa'ya yine bir fırsatını getirerek;

'Paşam, muvaffak olacağımıza inanıyorum. Bu kanaatim kat'idir. Bunun için de emriniz altında bulunuyorum. Refakatinizde sonuna kadar çalışmaya ve gereğinde ölmeğe azim ve yemin etmiş bulunuyorum.

Arkadaşlarımız da bu inan ve bu imanı muhafaza ediyorlar. Aramızda her şeyi görüştük. Görüşmeye de devam ediyoruz.

Fakat muvaffakıyet takdirinde, ki bundan şüphem yok, hükûmet şekli ne olacak?' diye bir kere daha sordum ve ilave ettim:

'Muhakkak ki, mevcut şekl-i hükûmet bu memleketin refah, saadet ve terakkisine kafi gelmiyecektir. Başka bir hükûmet şekli arayıp bulmamız lazım geldiği kanaatindeyim.'

Paşa, devamlı şekilde benim bu nokta üzerinde dolaşmamdan usanmış olacak ki gülerek ve fakat kat'i ifadesini vererek;

'Açıkca söyliyeyim: Şekl-i hükûmet zamanı gelince, Cumhu-riyet olacaktır' dedi.

Çok sevinçliyim. Nihayet, bütün katiyeti ve ciddiyeti ile Paşa'ya bunu söyletmiş bulunuyorum. Bu satırlarımı yazarken gözlerimden adeta sevinç yaşları boşanıyor." 

Erzurum Kongresi'nden bir gün önce 22 Temmuz 1919'da bir İngiliz taburu Samsun'u işgal etmişti." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 355)