Ehl-i Sünnet de Gadir hadisine sahip çıktı

Ehl-i Sünnet âlimleri de, Gadir hadisine önem vermiş, sahih olduğunu ve tevatür ile nakledildiğini zikretmişlerdir. Ehl-i Sünnet’ten bazılarının taassup nedeniyle bu yoldan ayrılmaları, Ehl-i Sünnet’in görüşünü etkilemez. Çünkü bu hadisi kabul edenler, muhakkik ve hadis ilminde uzman olan kimselerdir

<Ehl-i Sünnet de Gadir hadisine sahip çıktı

Allah (c.c) Gadir hadisin çok meşhur olmasını istemiş ve bu hadisin, dini koruyan İmam Ali (a.s)'ın imametine delil olması için zihinlerde yer etmesine, ravilerin geniş bir şekilde rivayet etmelerine ve bu hadisin unutulmamasına büyük önem vermiştir.

Bu yüzden, Resûlullah (s.a.a)'in veda haccından döndüğü ve halkın O'nun etrafında bulunduğu sırada Allah'ın O'na, bu meseleyi tebliğ etmesini emrettiğini görüyoruz. Resûlullah (s.a.a), değişik bölgelerden halk gruplarının etrafında toplandığı zaman bu meseleyi tebliğ etmeye başladı; önde gidenler geriye döndü, arkada kalanların gelmesi beklenildi. Orada bulunan yüz binden fazla insanın, orada hazır olmayan diğer Müslümanlara bu meseleyi iletmelerini emretti.

Münezzeh olan Yüce Allah, bunu da yeterli görmeyip, dinlerini öğrenecekleri mercileri, ileri ve olgunluğa eriştirecek önderlerini tanımaları için Müslümanların her zaman okuyacakları ayet-i kerimeleri nazil etti.

Allah Resulü (s.a.a) de bu meseleye çok önem vererek üzerinde çok ciddi bir şekilde durmuştur. Bu yüzden, o yıl ki hac merasimine Müslümanların daha fazla katılmasını istedi. Allah Resulünün bu hac merasiminden sonra, çok önemli şeyleri kendilerine tebliğ edeceğini anlayan ve hisseden Müslümanlar, grup-grup birçok bölgeden gelerek hac merasimi için O'nun yanında yer aldılar. Akleden ümmetin salihleri bu seferin sonunda Resûlullah'ın (s.a.a), dinin onunla ayakta duracağı, güçleneceği, hükümetinin doğu ve batıya uzanacağı ile ilgili önemli bir haberi halka tebliğ edeceğini çok iyi biliyordu.

Bundan dolayı din İmamları (onlara selam olsun), bu olayı, sürekli olarak ilk İmamın imametine delil olarak nakletmişlerdir. Bununla birlikte İmam Ali (a.s) da yaşadığı sürece, kendi imametine delil olarak bu olayı zikretmiş ve veda haccında hazır bulunan sahabilerin bu konu hakkında şahitlik etmelerini istemiştir.

Bütün bunlar bu olayın tüm zaman süreci içinde canlı kalması için idi. Yine Müslümanların sürekli "Gadir" gününü bayram etmeleri, o günde toplanmaları ve birbirlerini tebrik etmeleri emredilmiştir. Bunlar da bu önemli meselenin her zaman hatırlanması ve canlı tutulması içindir.

Şiiler "Gadir" gününde İmam Ali (a.s)'ın kabrinin yanında büyük merasimler düzenliyor, kabilelerin büyükleri ve muhterem insanlar o günü hatıralarında canlı tutmaları için toplanıyorlar; İmamlar hakkında Kur'an ve sünnetten birçok konuşmalar yaparak Gadir hadisesi hakkında halka geniş bilgiler veriyor ve binlerce insan mutluluk içerisinde Yüce Allah'a, kendilerini doğru ve hak olan Velayet yoluna hidayet ettiği için hamd ve şükrediyorlar. Bu merasimlere katılma imkânı olmayanlar, bulundukları yerlerde "Mevla Hadisini" okuyarak sevinçlerini açığa vuruyorlar.

Gadir gününün hatırlardan silinmemesi için o günün, oruç, namaz ve dua gibi amelleri vardır. Şialar, her bölgede, şehirlerde, köylerde ve her yerde bu amelleri yapıyorlar. Böylece milyonlarca insan bu hadisi kabul ederek rivayet ediyorlar.

Şiilerin, hadis, tefsir, tarih, akait gibi hangi kaynağına göz atılsa, Gadir hadisesi ile ilgili deliller getirilip üzerinde bahsedildiği görülür. Raviler, bu konudaki hadisi senetleriyle birlikte teselsülü kesmeden birbirlerinden nakledip Peygamber (s.a.a)'e kadar yetiştirerek hadisin kesin sahih oluşunu belirtmişlerdir. Bazıları ise, bu hadisin bütün Müslümanlara tarafından kesin olarak kabul edildiğine inanmasından dolayı, hadisin senedini zikretmeyi gerek görmeyerek hadisi nakletmişlerdir.

Ehl-i Sünnet âlimleri de, bu hadisin ispatında Şialardan geri kalmamışlardır. Onlar da bu hadise önem vermiş, sahih olduğunu ve tevatür ile nakledildiğini zikretmişlerdir. Ehl-i Sünnet'ten bazılarının taassup nedeniyle bu yoldan ayrılmaları, Ehl-i Sünnet'in görüşünü etkilemez; bunlar âlimler topluluğunun temsilcisi değildirler. Çünkü bu hadisi kabul edenler, muhakkik ve hadis ilminde uzman olan kimselerdir. Bu kimseler, hiçbir şüpheye yer vermeksizin geniş bir şekilde ve hatta tevatür ile mezkur hadisi naklederek senetlerini çok büyük sahabe ve tabiin gruplarına dayandırıyorlar. (Ahmed b. Han- bel 40 yoldan, İbn-i Cerir et-Taberi 70 yoldan fazla, Cizeri el-Mukirri 80 yoldan, İbn-i Ukde 105 yoldan, Ebu Said es-Secistani 120 yoldan, Ebu Bekr el-Cuabi 125 yoldan bu hadisi nakletmişlerdir).