Ehl-i Beyt’ten kıssalar.....

Hz. Ali (a.s) şöyle diyor: Bir şahıs Resulullah (s.a.a)’in huzuruna gelerek Hazretin, kendisine tavsiye etmesini istedi.

<Ehl-i Beyt’ten kıssalar.....

Hz. Ali (a.s) şöyle diyor: Bir şahıs Resulullah (s.a.a)'in huzuruna gelerek Hazretin, kendisine tavsiye etmesini istedi. Resulullah (s.a.a) ona şöyle tavsiye ettiler:
"Benim sana tavsiyem şudur ki; parçalansan, ateşe atılıp yakılsan bile Allah'a şirk koşma.
 
Annene ve babana eziyet etme; eğer dünyadan göçmeni bile emretseler öyle yap.
 
İhtiyacından fazla kalan malını dini kardeşinin ihtiyarına bırak.
 
Müslüman kardeşinle karşılaştığında açık yüzlü ol.
 
Halka ihanet etme.
 
Gördüğün her Müslüman'a selam ver.
 
İnsanları İslam'a doğru davet et.
 
Bil ki, her sorunu çözmenin (sıkıntısı olanın sıkıntısını gidermenin), Hz. Yakup'un oğullarından bir köleyi azat etmek kadar sevabı vardır.
 
Bil ki, şarap ve her sarhoş edici şey de haramdır." (Bihar'ul Envar, c. 77, s. 136)
 
Bir Hristiyan'ı Müslüman eden ayet
 

 
Zekeriyya bin İbrahim şöyle diyor: "Ben bir Hıristiyan idim, Müslüman oldum. Daha sonra Hac merasimine katılmak için Mekke'ye doğru hareket ettim. Orada İmam Sadık (a.s)'ın huzuruna vardım. İmam (a.s)'a; "Ben bir Mesihi (Hıristiyan) idim, sonra Müslüman oldum." dedim.
 
İmam (a.s), "Müslüman olmana ne sebep oldu ?"diye sordu.
 
Zekeriyya şöyle dedi: "Şu ayet hidayet yolunu bulmama sebep oldu: "Sen, kitap nedir, iman nedir bilmiyordun. Ancak biz, onu bir nur kıldık; onunla kullarımızdan dilediklerimizi hidayete erdiririz." (Şura 52)
 
Bu ayetle İslam'ın kamil bir din olduğunu anladım. Mektep ve medreseye gitmeyen bir kimseden bu çeşit sözler mümkün değildir. Binaen aleyh ona vahiy edilmiş olması gerekir."
 
İmam (a.s) "Gerçekten Allah (c.c) seni hidayet etmiştir." buyurdu.
 
Sonra İmam (a.s) üç defa şöyle buyurdular: "Allah'ım, onu (iman yoluna) hidayet et."
 
İmam (a.s) daha sonra; "Yavrum, her ne diliyorsan (soracağın ne varsa) sor, buyurdu.
 
Zekeriyya, "Babam, annem ve bütün ailem Mesihidirler; annem de kördür. Acaba ben, onlarla yaşamak zorunda olduğuma göre onların kaplarında yemek yiyebilir miyim? "diye sordu.
 
İmam (a.s), "Onlar domuz eti yiyorlar mı, diye sordu.
 
Zekeriyya, "Hayır, ona el bile dokundurmuyorlar" dedi.
 
İmam (a.s), "Onlarla birlikte ol! Sakıncası yoktur. Özellikle annene çok şefkatli ol, ölürse onu başkasına bırakma (kendin defnet). Mina'da benim yanıma gelinceye dek yanıma geldiğini hiç kimseye söyleme." dedi.
 
Zekeriyya diyor ki, Mina'da İmam'ın huzuruna vardım. Halk mektep çocukları (öğrenciler) gibi onun etrafını sarmış soru soruyorlardı.
 
Kufe'ye döndüğümde, anneme karşı çok şefkatli davrandım. Bir gün annem şöyle dedi: "Oğlum! Sen, bizim dinimizde olduğun müddetçe, bana karşı böyle davranmıyordun! Şimdi böyle davranmana sebep olan nedir?"
 
Zekeriyya, "Allah'ın Peygamberlerinden birinin Ehl-i Beyt'inden olan bir şahıs, bana böyle davranmayı emretmiştir, dedi.
 
Zekeriyya'nın annesi, "O şahıs peygamber midir, diye sordu.
 
 Zekeriyya, "Hayır, o peygamberin torunudur, dedi
 
Zekeriyya'nın annesi, "O şahısın Peygamber olması gerekir. Çünkü bu çeşit tavsiyeler, Peygamberlere mahsustur" dedi.
 
Zekeriyya, "Hayır anne! Bizim Peygamberden sonra artık bir Peygamber gelmeyecektir, o Peygamber'in torunudur" dedi.
 
Zekeriyya'nın annesi, "Senin dinin, dinlerin en iyisidir, o dini bana öğret!" dedi.
 
Zekeriyya diyor ki, "Ben şehadeti ona öğrettim; öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kıldıktan sonra şöyle dedi:
 
"Gözümün nuru! Bana dediğini tekrarla!" Ben şehadeti tekrar ona söyledim; o da o anda dünyaya gözlerini kapadı. Sabahleyin Müslümanlar ona gusül verdiler, ben de ona namaz kıldım ve onu kabrine koydum." (Bihar'ul- Envar, c. 47, s. 374)