EHL-İ BEYT ve İMAM ALİ (K.V.)

Peygamberimiz (s.a.v.) Veda Haccı'nda, "Size iki emanet bırakıyorum. Biri Allah'ın kitabı Kur'an diğeri ıtretim, Ehl-i Beyt'imdir. Bunlara sarıldığınız sürece hidayettesiniz" buyurdu.

<EHL-İ BEYT ve İMAM ALİ (K.V.)

Ehl-i Beyt, Kur'an-ı Kerim'de Cenab-ı Hakk'ın (c.c.) doğru, temiz, sevilmesi şart olarak vasfettiği Peygamber ailesidir. En başta Hz. Peygamber (s.a.v.), Hz. Fatıma annemiz, İmam Ali, İmam Hasan ve İmam Hüseyin, Ehl-i Beyt'tir.

Kur'an-ı Kerim'de Ehl-i Beyt hakkında yer alan ayetlerden bazıları şöyledir:

1-Tathir Ayeti: "Yüce Allah ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzab Suresi-33).

2-Meveddet Ayeti: "De ki: Ben bu (peygamberliğimi tebliğime) karşılık sizden yakınlarıma sevgiden başka hiç bir ücret istemiyorum." (Şura Suresi-23). İmam Şafi Ehl-i Beyt'i sevmenin farz olduğuna işaret etmektedir.

3-Mübahale Ayeti: "Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya girişirse de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de Allah'ın laneti yalancıların üzerine olsun." (Al-i İmran Suresi-61).

4-Ebrar Ayetleri: (İnsan Suresi 5-21). İnsan suresinin 8. ayeti de Ehl-i Beyt hakkındadır. "Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar." (İnsan Suresi-8).

Ehl-i Beyt tabiri, Kur'an-ı Kerim'de yer almaktadır. Ehl-i Sünnet tabiri ise, hicri 110 yılında ölen Muhammed b. Sirin'e aittir. Ehl-i Sünnet, dinde bidatlerin ortaya çıkmasından sonra, sünnetin savunulması ve ümmetin bütünlüğünün muhafazası maksadı ile ortaya atılmıştır. Kısaca Ehl-i Sünnet tabiri, sapık ve batıl akımlar ile hak olanı ayırt etmek için doğmuştur. Bu manada din dışı akımlarla ve batıla karşı verdiği mücadele ile İmam Ali (as) Ehl-i Sünnet'in de en önde gelen ismidir.

İmam Ali Efendimizin önemi herhalde en güzel şekliyle Gadir-i Hum hutbesinde ortaya çıkmıştır. Peygamber (s.a.v.) Gadir-i Hum'da şunları buyurmuştur:

"Ali b. Ebî Talib, benim kardeşimdir, vasimdir, halifemdir ve benden sonraki halifemdir."

"Allah Resûlü'nün (s.a.v.) halifesi odur. Müminlerin emiri odur. Allah tarafından tayin edilen hidayet imamı odur."

"Ey insanlar! Bu Ali'dir! O benim kardeşimdir, vasim, ilmimi toplayan ve ümmetim arasında iman eden kimseler üzerindeki halifemdir."

"Ey insanlar! Ben hilafet emrini kıyamet gününe kadar imamet veraseti olarak neslime emanet ediyorum." "Ali Allah tarafından tayin edilen imamdır."

"Benden sonra Ali, Allah'ın emri ile sizin veliniz ve imamınızdır. İmamet makamı ondan sonra da Allah ve Resulü ile görüşeceğiniz güne kadar O'nun evlatlarından olan benim neslimin hakkıdır."

İmam Ali'nin (a.s.) Emir'ül Mü'minin oluşu bizzat Allah'ın emri iledir. Hz. Ali kendinden önceki halifeler döneminde Allah'ın emirlerinin yerine getirilmesinde yardımcı olmuş, verdiği doğru hükümlerle hakkı batıldan ayırmıştır.

Rivayetlere göre Ömer hilafeti döneminde 70 kere "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu" demiştir. İbn-i Sabbağ, El-Fusul'ul-Muhimme'nin 3. cildinin 18. sayfasında şöyle yazıyor: "Adamın birisini  Ömer'in yanına getirdiler. "Nasıl sabahladın?" diye sordular. Adam, "Fitneyi sevdiğim, Haktan hoşlanmadığım, Yahudi ve Hıristiyanları tasdik ettiğim, görmediğim şeye iman ettiğim, yaradılmamış şeyi itiraf ettiğim halde sabahladım."

Ömer, Hz. Ali'yi çağırdı. Olayı kendisine anlattı. İmam Ali şöyle buyurdu: "Doğru söylemiştir. Fitneyi sevmesinden maksat, Allah'ın Kur'an'da buyurduğu gibi çocukları ve malı sevmektir. Zira Allah şöyle buyurur: "Şüphesiz mallarınız ve evlatlarınız sizin için birer fitnedir." Haktan hoşlanmamasındaki maksatsa fitnedir. Kur'an şöyle buyurur: "Ölüm sarhoşluğu hak ve hakikat olarak gelmiştir." Yahudi ve Hıristiyanları tasdik etmesinden maksatsa Allah'ın şu sözüdür: "Yahudiler, Nasraniler bir şey üzere değildirler, Nasraniler de Yahudiler bir şey üzere değildirler, dediler." Yani, Yahudiler, Hıristiyanların, Hıristiyanlar da Yahudilerin hak olmadığını ifade ediyorlar ve birbirlerini tasdik ediyorlar ve birbirlerini yalanlıyorlar. Bu adam da her ikisini de tasdik ederek, onları bu konuda doğruluyor." Görmediği şeye iman etmesinden maksat, görmediği Allah'a iman etmesidir. Yaratılmamış şeyi itiraf etmesi ise, kıyamettir ki, henüz yaratılmamıştır."

Bunun üzerine Ömer şöyle dedi: "Ali'nin olmadığı sorulardan Allah'a sığınırım."

Hamidi, Cem'un Beyn'es-Sahihayn'da şöyle rivayet ediyor: "Hz. Ömer zamanında beş adamı getirip bunların bir kadınla zina ettiğini söylediler. Ömer o beş kişinin hemen recmedilmesini emretti. O arada camiye giren Hz. Ali, hükmü duyunca, Hz. Ömer'e, "Burada Allah'ın hükmü senin hükmünden farklıdır" dedi. Hz. Ömer, "Ey Ali zina ettikleri sabittir. Hükümleri de recmdir" dedi.

İmam Ali, o beş kişinin getirilmesini istedi. Birincisinin boynunun vurulmasını, ikincisinin recmedilmesini, üçüncüsüne yüz kırbaç, dördüncüsüne elli kırbaç, beşincisine yirmi beş kırbaç vurulmasını emretti."

Ömer şaşkınlık içinde, "Ey Ali bu nasıl iş? Bir mesele hakkında beş ayrı hüküm verdin" dedi.

İmam Ali şöyle buyurdu: "Birincisi zımni idi. Müslüman kadınla zina ettiği için İslam zimmetinden çıkmıştır. İkincisi evliydi bu yüzden onu taşladık. Üçüncüsü bekârdı, yüz kırbaç vurduk. Dördüncüsü köleydi, haddin yarısını uyguladık. Beşincisi de akılsızdı, bu yüzden yirmi beş kırbaç vurduk."

Ömer şöyle dedi: "Ali olmasaydı Ömer helak olurdu. Ey Ali senin olmadığın ümmet içinde yaşamak istemem."

Allah şefaatlerinden ayırmasın.