EHL-İ BEYT KİMDİR?

Prof. Dr. Haydar Baş Bey, "İmam Ali" eserinde Ehl-i Beyt hakkında şu bilgileri veriyor: "Ehl, kelimesi izafet olduğu şeyle tanımlanır. Ehlü'l-Kura (şehir halkı) veya Ehlü'l-Kitap (kitaba uyanlar veya onu okuyanlar gibi). Beyt kelimesi ise ev anlamındadır. Ehl-i Beyt ifadesi ise, kişinin yakınları ve soydaşlarını ifade eder.

EHL-İ BEYT KİMDİR?
Mimar Gökhan Demir

EHL-İ BEYT KİMDİR?

Kur'an-ı Kerim'de Hz. İbrahim'in evlatlarına ve evlatlarının evlatları için Ehl-i Beyt tabiri kullanılmıştır. "Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinize olsun ey Ehl-i Beyt!" (Hud, 73).

Müslümanlar arasında Ehl-i Beyt kelimesi naslara uyularak Resûlullah'ın evlatları hakkında kullanılmıştır.

Kitap ve Sünnet'te Ehl-i Beyt kelimesinin özel bir anlamı vardır. Ehl-i Beyt'den maksat, Resûlullah'ın kızı Fâtımâ, torunları Hasan ve Hüseyin ve damadı İmam Ali'dir. Tathîr ayeti bunlar hakkında nâzil olmuştur: "Yüce Allah, ancak ve ancak siz Ehl-i Beyt'ten her türlü çirkinliği def etmek ve sizi tertemiz yapmak ister." (Ahzab, 33).

Ehl-i Beyt ifadesinde kastedilen "ev" kelimesi, sıradan bir evi değil, risalet ve peygamberlik evini ifade eder. Ehl-i Beyt, Peygamberlik evinde eğitilen, terbiye edilen, küçük büyük her şeyi tanıyan, eşyanın hakikatini bilen, herkesi kuşatan, ilim ve yakîn sahibi kimselerdir ki bunlar; Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'dir.

Kur'an-ı Kerim'de pek çok ayetle ve Resülullah'ın (s.a.v.) yüzlerce hadisiyle sabittir ki, Ehl-i Beyt, sadece Hz. Fâtımâ, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz Hüseyin ve Resûlullah'tır (s.a.v.). Ancak bazı eserlerde, Ehl-i Beyt kapsamına Resûlullah'ın (s.a.v.) eşleri ve hatta Haşimoğulları'nın da dahil olduğu iddiaları vardır.

1- Nişaburî, Mukatil, Suyûti gibi bazı alimler bu ayet-i kerimenin kapsamına Hz. Peygamberin hanımlarının da girdiğini iddia etmektedirler.

2- Abdullah b. Abbas (r.a.) ve İkrime gibiler ise, Ehl-i Beyt'ten maksadın sadece ve sadece Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin mübarek eşleri olduğunu iddia etmektedirler.

3- Allame İbn Hacer Heysemî'nin es-Savaik adlı eserinde Sa'lebi'den naklen yazdığına göre; "Ehl-i Beyt'ten maksat, Haşimoğulları'dır" diye iddia edenler var olduğu gibi, "Ehl-i Beyt kavramını tamamen genişleterek, Resûlullah'ın (s.a.v.) eşleri, köle ve cariyeleri, kadın-erkek bütün akrabası, Resûlullah'a (s.a.v.) hizmet eden, O'na uyup yolundan ayrılmayan herkes Ehl-i Beyt'in içine girer" diyenler de vardır. (Bkz. Habi-i Şirbini, Tefsir, c.3, s.230).

Ancak, bu iddialar azınlıkta kalmaktadır. Ehl-i Beyt kavramının içine Resûlullah'ın (s.a.v.) eşlerinin ve Haşimoğulları'nın dahil edilemeyeceği, Ehl-i Beyt ifadesinin söz konusu olan beş kişiden ibaret olduğuna dair sayılamayacak kadar çok delil ve kaynak mevcuttur. Biz bu kaynaklardan bir kısmını ortaya koyduk.

Peygamberimizin (s.a.v.) hanımlarından (ki Tathir ayeti kendi evinde nâzil olan) Hz. Ümmü Seleme ve Hz. Aişe, Ehl-i Beyt'in sadece adı geçen bu beş kişi ile sınırlı olduğunu vurgulamışlardır. Ebu Basir, İmam Ca'fer Sâdık'tan (r.a.) sahih bir rivayetle şöyle nakletmektedir: "Yüce Allah, yalnız siz Ehl-i Beyt'ten…" ayeti indiği zaman Ali, eşi ve çocukları Ümmü Seleme'nin evinde idiler. Hz. Peygamber (s.a.v.) onları bir parçanın altına alarak arz etti: "Allah'ım! Her peygamberin nübüvvetinin terazisi olan seçkin zümreden özel yakınları vardır. Bu terazi, Benim nübüvvetimin içinde bu seçkin Ehl-i Beyt'imin dışında hiç kimse değildir." Bunun üzerine Ümmü Seleme (r.anha) dedi ki: "Ey Allah'ın Elçisi, yalnızca bu birkaç kişi mi? Yoksa ben Senin Ehl-i Beyt'inden değil miyim?" Resûlullah cevaben şöyle buyurdu: "Benim Ehl-i Beyt'im ve nübüvvetimin terazisi Ali, Fâtımâ, Hasan ve Hüseyin'dir."

 

Sahih-i Müslim ve Cami'ul-Usul'de şöyle rivayet edilir:

Hasin b. Semure, Zeyd b. Erkam'a, "Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hanımları da Ehl-i Beyt'ten midir?" diye sorduğunda, Hz. Zeyd şöyle dedi: "Allah Teâlâ'ya and olsun ki, hayır… Çünkü kadın, bir müddet eşiyle olur, boşanınca babasının evine döner ve babasının ailesine katılır, böylece kocasından bütünüyle kopar. Peygamber-i Ekrem'in (s.a.v.) Ehl-i Beyt'i kendisine sadaka verilmesinin haram olduğu kimselerdir. Onlar hangi eve gitseler, nereye gitseler Hz. Peygamberin Ehl-i Beyt'i olmaktan çıkmazlar."

Bazı kaynaklara göre; Ehl-i Sünnet âlimlerince Ehl-i Beyt kavramının içine Âl-i Aba olan beş kişinin dışındaki kişilerin de dahil edilmeye çalışılması, özellikle İmam Ali'ye (k.veche) olan hased ve husumetten ileri gelmektedir ki, güya böylece O'nun Allah ve Resûlü yanındaki makamı gizlenmek istenmektedir. Resûlullah'ın (s.a.v.) hayatında Ehl-i Beyt kavramının içini yalnızca Hz. Ali, Hz. Fâtımâ, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ile doldurması bir şeyin işaretidir. 

"Bu ayetin amacı, İslam'ın geleceğini kurumsallaştırmaktır." (Ayetullah Uzma Muhammed Fazıl Lenkarani, Ehl-i Beyt, s.89) Resûlullah (s.a.v.), kendinden sonra İslam dinini emanet ettiği beş kişiyi ifade etmektedir. Beş kişiyi işaret eden hadisler İslam'ın gelecekteki rehberlerini tanıtmak hedefi üzeredir."