Ebu Hanife Mansur’un emriyle 40 soru hazırladı.....

Halife Mansur, onun yanına gitmeye karar verince beni çağırdı. Ve dedi ki: “Ey Ebu Hanife! İnsanlar Câfer b. Muhammed’e kanıyorlar, ona bazı zor sorular hazırla ve sor

<Ebu Hanife Mansur’un emriyle 40 soru hazırladı.....

Mansur'un, İmam Câfer'i saf dışı bırakmak için uyguladığı yöntemlerden biri de başka kimseleri ön plana çıkararak İmam'a karşı bir ilmî otorite merkezi oluşturmak ve böylece onu gölgede bırakmaktı.

Mansur bu plan doğrultusunda İmam'a karşı alternatif bir hareket meydana getirme çalışmalarına başladı.

Ebu'l Kasım el-Bağğar, Müsned-i Ebu Hanife'de, Hasan b. Ziyad'dan şöyle nakleder:

"Ebu Hanife'ye, "İnsanların en fakihi kimdir?" şeklinde bir soru soruldu. "Câfer b. Muhammed'dir" dedi. Ve ardından şöyle devam etti:

"Halife Mansur, onun yanına gitmeye karar verince beni çağırdı. Ve dedi ki: "Ey Ebu Hanife! İnsanlar Câfer b. Muhammed'e kanıyorlar, ona bazı zor sorular hazırla ve sor."

Bunun üzerine kırk tane soru hazırladım. Bir süre sonra Hıyre'de bulunan Mansur beni çağırdı. Yanına gittim ve bulunduğu yere girdim. İmam Câfer de yanında oturuyordu. Onu görünce o güne kadar hiç hissetmediğim bir heybet hissettim. Selam verdim, Mansur oturmam için işaret etti.

Sonra İmam Câfer'e döndü ve dedi ki: "Ey Ebu Abdullah! Bu, Ebu Hanife'dir. O da, "Evet, tanıyorum" dedi. Ardından bana döndü: "Câfer'e hazırladığın soruları sor" dedi.

Ben sorularımı sormaya, o da birer birer cevaplamaya başladı. Şöyle diyordu: "Siz şunu söylüyorsunuz, Medineliler şunu söylüyor, biz de şunu söylüyoruz." Görüşleri bazen bizimle, bazen Medinelilerle örtüşüyordu. Bazen de hepimizden farklı bir görüş söylüyordu. Bu durum kırkıncı soruya kadar devam etti. Cevaplarının hiçbirinde zayıflık, tutarsızlık görmedim."

Sonra Ebu Hanife şöyle dedi: "İnsanların ihtilaflarını en iyi bilen adam insanların en âlimi değil midir?" 

Esasen İmam Câfer, Mansur'a karşı ayaklanmayı ya da güce başvurmayı esas alan bir siyaset izlemiyordu. Tam tersine ıslah esaslı bir yöntem sürdürüyordu. Bunu da defalarca Mansur'a ima etmiş, herhangi bir devrimci kalkışmaya niyeti olmadığını açık açık söylemişti.

Ancak halife bir türlü tatmin olmuyor, İmamın taraftarlarının çokluğu gözünü korkutuyordu.

Hamran anlatıyor: "İmam Câfer buyurdu ki:

"Mansur'la birlikte bir yolculuktaydık. Bir ata binmişti. Önünde ve arkasında atlılar vardı. Ben de yanında bir eşeğe binmiştim. Bana dedi ki:

"Ey Ebu Abdullah! Yüce Allah'ın bize bahşettiği kuvvetten, üzerimize açtığı izzet kapılarından dolayı sevinmen ve insanlara senin ve Ehl-i Beyt'inin bu işe bizden daha çok hak sahibi olduğunu söylememen ve böylece kendin ve onlar için bizi yanlışa sürüklememen gerekir."

Ona dedim ki: "Benimle ilgili olarak kim bunları sana bildirdiyse yalan söylemiştir."

Mansur, "Bunun için yemin eder misin?"

Ben, "İnsanlar büyücü gibidirler. Senin kalbini bana karşı bozmak isterler. Bu sözleri sana duyurmalarına imkan verme. Çünkü senin bize ihtiyacından çok benim sana ihtiyacım var."

Mansur dedi ki: "Hatırlıyor musun? Bir gün sana, "Saltanat bize geçecek mi" diye sormuştum. Ve sen de, "Evet, güçlü bir saltanatınız olacak, sizin bu durumunuzun sürmesine, dünyalığınızın genişlemesine izin verilecek, ta ki haram bir beldede, haram bir ayda, bizden birinin kanını haksız yere dökünceye kadar" demiştin.

Onun bu sözleri unutmadığını anladım. Dedim ki: "Bil ki, Allah seni, benden uzak tutar. Çünkü ben bunu sana has bir durum olarak söylememiştim. Bu, rivayet ettiğim bir hadistir. Belki de senin ailenden senden başkası saltanata geçer ve o bu işi yapar."

Bunun üzerine Mansur sustu." (Prof. Dr. Haydar Baş imam Cafer eserinden)