DUA ETMENİN ÂDÂBI IV.....

Dünden devam eden

   Enes’den (radiyallahu anh); “Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve âlihi) en çok ettiği dua şudur: Allahümme âtina fid-dünyâ haseneten ve fil-âhireti haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr/Allah’ım! Bize dünyada iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru!” (Buhârî, Da’vât 55, VII, 163; Tefsîr, Bakara 36, V, 159; Müslim, Zikr 26-7, s. 2070-1 ve Ebû Dâvud, 1519; Sâbit ve Abdülazîz b. Suheyb an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

<DUA ETMENİN ÂDÂBI IV.....

   Enes’den (radiyallahu anh); “Bir adam sordu: ‘Ey Allah Resûlü! Hangi dua en üstündür?’ Şöyle buyurdu: ‘Rabb’inden hem dünyada, hem de âhirette sana afiyet ve ihsan etmesini niyaz et!’ Sonra ikinci gün yine gelip, ‘Hangi dua en üstündür?’ diye sordu. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) aynı şeyi söyledi. Sonra üçüncü gün gelip yine aynı soruyu sorunca; ‘Dünyada ve âhirette sana afiyet verilirse felaha ermiş olursun’ buyurdu.” (Tirmizî, 3512; Yûsuf b. Îsâ ani’l-Fadl b. Mûsâ an Seleme b. Verdân an Enes senedi ile tahrîc etti)

     Tekrar tekrar isteyerek duada ısrar etmeli:

   İbn-i Mes’ûd diyor ki: “Peygamber (s.a.a.) dua ettiği zaman üç kere dua eder ve Allah’tan dilediğini üç kere dilerdi.” (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn,)

      Velid b. Ukbe el-Hecerî, rivâyet eder: “Ebû Ca’fer’in (Muhammed Bâkır aleyhisselâm) şöyle dediğini duydum: Allah’a yemin ederim ki, bir ihtiyacını Allah Azze ve Celle’den ısrarla isteyen hiçbir mü’min kul yoktur ki, Allah bu ihtiyacını karşılamasın.” (Ebû Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usûl-i Kâfî, c.2, s.758)

     Mütevazı bir şekilde Allah’tan korkarak Allah’a dua etmelidir; peygamberlerin ve sâlih kulların hâli budur. Cenâb-ı Hakk duasını kabul ettiği Zekeriyya Peygamber ve diğer peygamberler için;

    “Biz onun da duasını kabul ettik ve ona Yahya’yı verdik; eşini de kendisi için (çocuk doğurmaya) elverişli kıldık. Onlar (bütün bu peygamberler), hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; onlar, bize karşı derin saygı içindeydiler” (Enbiyâ: 21/90) buyurdu.

              Duanın ardından ‘âmin’ demeli;

  Ebû Züheyr en-Nümeyrî’den (radiyallahu anh); “Bir gece Peygamber’le (sallallahu aleyhi ve âlihi) çıktık, yolda duada ısrarlı bir adama rastladık. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) durup onu dinlemeye koyuldu. Sonra Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: ‘Eğer sonunu iyi sonuçlandırırsa (istediklerini) hak eder.’ Cemaatten biri şunu sordu: ‘Ey Allah Resûlü! Ne ile bitirmesi gerekir?’ ‘Âmin ile. Eğer, âmîn ile bitirirse, istediği kendisine verilir.’ Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve âlihi) soran adam, oradan ayrılıp dua eden adamın yanına geldi ve, ‘Ey fülan! Âmin ile bitir de gözün aydın olsun’ dedi.” (Ebû Dâvud, 938; el-Firyâbî an Subayh b. Muhriz an Ebî Musabbih el-Makrâî an Ebî Züheyr asl-ı senedi ile tahrîc etti)

   Sevdiklerine ve kendi malına beddua etmemelidir. Çünkü duaların kabul olunduğu âna rastlarsa duası kabul olabilir ve kişi bu duruma üzülür:

    Câbir’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kendinize beddua etmeyin! Çocuklarınıza beddua etmeyin! Hizmetçilerinize beddua etmeyin! Mallarınıza da beddua etmeyin!

Çünkü bedduanız Allah tarafından kabul edileceği bir saate rastlar da kabul edilir.” (Bu hadisi Ebû Dâvud, 1532; Hâtim b. İsm. an Ya’kûb b. Mücâhid Ebû Hazre an Ubâde b. el-Velîd an Câbir asl-ı senedi ile tahrîc etti)

 

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 889 /901

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir