Dua batan kişi için bir nefes, zindan ehli için penceredir.....

Güzel bir kadın veya seni yoldan alacak herhangi bir şey görsen, gözlerini yum. Bilhassa şahsî arzu ve tabiat gözünü

<Dua batan kişi için bir nefes, zindan ehli için penceredir.....

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

Güzel bir kadın veya seni yoldan alacak herhangi bir şey görsen, gözlerini yum. Bilhassa şahsî arzu ve tabiat gözünü...

Hakk'ın sana nazarını hatırla. Şu âyeti düşün: "Hangi hâlde bulunursan bulun ve ondan, yâni Kur'ân'dan ne okursan oku. Ve sizler hangi ameli işlerseniz işleyin, ki o işlerden birine daldığınız zaman Şahid olarak üstünüzdeyiz. Yerde ve gökte, zerre ağırlığında bir şey Rabb'inden gizlenmez. Hatta, daha büyüğü de... Daha küçüğü de... Hepsi Kitabı Mübin'de yazılıdır." (Yûnus, 61)

Haram olan şeylere bakmaktan gözünü yum. Bir an bile nazarı senden ayrılmayan, bilgisi bütün hâlini kuşatanı daima an.

Hak'la görüş teatisine girişmez ve niza yoluna kapılmazsan yapmacık kulluğun ölür; yerini hakikî kulluk alır ve şu âyet-i kerimede bahsedilen zümreye katılırsın: "Muhakkak, kullarıma senin sultanlığın olamaz." (Hicr, 42)

Daima Hakk'a şükret; O'na karşı yaptığın şükür tahakkuk ederse halkın kalbi seni sever ve dilleri seni över. Seni herkese karşı sena ederler. O zaman şeytan ve yardımcıları, sana sataşma yolu bulamazlar.

Dua etmemek güçtür; dua ile olmak bir ruhsat yoludur. Dua, batan kişi için bir nefestir; zindan ehli için bir pencere hükmünü taşır. Batmak üzere olanlar, bir nevi zindan hayatı geçirenler, kurtulup şahın huzuruna çıkıncaya kadar dua ile olurlar.

Akıllı olunuz. Siz, duayı terkle iyi etmiş olmuyorsunuz. Dua etmekle de iyi bir iş tuttuğunuzu sanmayınız. İyi niyet, akla, ilme ve maruf olan şeye muhtaç olmayan hiçbir iş yoktur. Dua etmek ve etmemekte niyetinize bakınız, ancak ilme ve maruf şeylere tâbi olmak gerekir.

Siz, Allah'ın katında ve iyi kulların elinde neler vardır, bilemezsiniz; bu yüzden edebinizi iyi etmeniz mümkün olmuyor. Kötüleşiyorsunuz. Ve onlar hakkında kötü zanda bulunmaktasınız…

Ey Allah'ın kulları, bana geliniz; öyle şeyler öğreteyim ki, sizde onlardan hiçbir haber mevcut değildir. Kitabımın hükmüne katılınız; öyle şeyleri belleteyim ki, onlardan sizde bir parça bile yoktur.

Her şey için bir kitap vardır.

Kitap var, kalpler için...

Kitap var, sırlar için...

Kitap var, nefisler için...

Kitap var, duygular için...

Bunlardan her biri, derece ve makama bağlı olup sayılı kademeleri vardır. Biri bitmeden öbürüne geçmek kabil olmaz. Senin için henüz birinci makam sahih olmadı; ikinciye nice varırsın?

Henüz İslâm oluşun sahih değil; iman faslına nasıl varırsın? İmanın kuvvet bulmadı; ikan hâlini nasıl bulursun? İkan hâlin kâmil olmadı; marifet ve velayet hâlini neyle bulursun?

Akıllı ol; henüz hiçbir şey değilsin, hiçbir hükme sahip olmadan her biriniz halka baş olmak sevdasında; bu nasıl olur?

Halka baş olmak için onların elinde bulunan şeylere göz atmamak, nefse, tabiî ve şahsî arzulara uymamak ve onları tümden bırakmak gerekir.

Bilhassa insanın benliğini gösteren, ıslah olmadığı takdirde kötü yola saptıran iradeden masun olması şart. Halka baş olmak emri yücelerden gelir. Yerden bitmez. Velayet hâlini Hak verir, kullar böyle şey yapamaz.

Riyaset sevgisini kalbine yerleştirme. Uymaya bak. Sana uyulmasını dileme, bekleme... Sahip olmaya bak; herkesin sana sahip çıkmasını bekleme.

Zillete ve nefsini alçak görmeye razı ol. Hakk'ın katında bunun aksi senin için mukadderse o zamanı gelince sana erişir. Sana gereken teslim olmak ve bütün işleri O'na bırakmak.

Sana, gücü kuvveti terk gerek. O'na itiraz etmek, halkı O'na karşı çıkarmak, nefsi şirke belemek senin için iyi olmaz.

Senin için en yararlı iş kulluğa devamdır. Kulluk, emri tutmak, yasakları bırakmak, şu âlemin bir icabı olan âfetlere sabırla karşı koymakla olur. Bu işlerin, temeli ise Tevhid olup, onu sebata erdiren ise, iyi işlerdir.

Henüz temeli kuvvetle oturtmadın; ne üzerine bina çıkarsın? Henüz niyetin temiz olmadı; ne konuşursun? Sessizlik devren bitmedi; ne söylersin?

Bu söylenen sözler, peygamberlere vekâleten halka söylenir. Peygamberler, ilâhî hatipler idi; onlar gidince Hak Teâlâ ilmi ile âmil olan bilgin kişileri onların yerine getirdi, makama oturttu, onların maneviyatına vâris kıldı." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)