Doğruluk ve istikametin anahtarı: Takva

"Onlar (zahitler), dünya ehlinden bir kavim oldukları halde sanki ehlinden değillerdi. Onlar dünyada oldukları halde sanki dünyada olmadılar"

<Doğruluk ve istikametin anahtarı: Takva

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

İmam Ali (a.s.) buyurdu ki: "İlahi takva; doğruluk ve istikametin anahtarı, ahiretin yegâne azığıdır. İnsanın her türlü kölelikten kurtuluş ve helak olmaktan korunma sebebidir. İsteyen, onunla başarıya ulaşır, ona sığınan kurtulur ve arzulara onunla ulaşılır.

O halde amel ediniz. Zira ameller (Allah'a) yükselir. Tövbe fayda verir, dua işitilir. Durum sakin, kalemler yazmaktadır. Ömrünüz sona ermeden, sizi işten alıkoyan hastalık çatmadan ve ölüm ansızın inip canınızı bedeninizden ayırmadan amele koşunuz. Çünkü ölüm, lezzetlerinizi yok eder, isteklerinizi karartır, sizi amaçlarınızdan uzaklaştırır. O, sevilmeyen ziyaretçi, yenilmeyen pehlivan ve istenmeyen suçludur. Sizleri ipleriyle ve kapanlarıyla avlar, musibetleriyle her yönden sarıp kuşatır, okları ve mızraklarıyla sizleri nişan alır. Onun kahrı büyük, düşmanlığı süreklidir. Attığında hedefi şaşırması azdır.

Karanlık bulutların, şiddetlenen sancıların, zifiri karanlıkların, gizli can çekişmelerinin, ıstıraplı elemlerin, üst üste yığılmış yoğun karanlıkların ve katı/sert yiyecekleri tatmanın sizi kuşatacağı gün yakındır. Öyle düşünün ki sanki ölüm ansızın sizi yakalayıp sırdaşlarınızı susturmuş, istişare ettiğiniz kimseleri dağıtmış, tüm eserlerinizi imha etmiş, evlerinizi sahipsiz bırakmış, mirasınızı paylaştırmak için varislerinizi harekete geçirmiştir. Bu esnada onlar ya sizlere hiç bir faydası olmayan özel dostlardır, ya ölüme engel olamayan üzüntülü yakınlardır ya da ölümünüze ağlamayan sevinçli kimselerdir.

O halde sebat ve gayret göstermeli, hazırlıklı olmalı ve azık alabileceğiniz bu diyardan çok azık almalısınız. Dünya; geçmiş çağlarda sizden önceki toplulukları kandırdığı gibi, sizleri de kandırmasın. Onlar dünyanın sütünü sağmış, tuzağına düşmüş, süresini tüketmiş ve yenilerini eskitmişlerdi.

Meskenleri mezarları olmuş, malları başkalarına miras kalmıştır. Onlar kendilerine gelenleri tanımaz, ağlayanlara aldırmaz ve çağıranlara cevap veremezler.

Dünyadan sakının! O gerçekten kalleş, aldancı ve kandırıcıdır! Bir taraftan verici, diğer taraftan ise akadır. Bir taraftan giydirici, bir taraftan soyucudur. Huzuru devamsız, sıkıntı ve meşakkatleri bitmez, belalarının sonu gelmez.

...Onlar (zahitler), dünya ehlinden bir kavim oldukları halde sanki ehlinden değillerdi. Onlar dünyada oldukları halde sanki dünyada olmadılar. Dünyada basiret üzere amel ettiler, korkutuldukları işlere girmekten kaçındılar. Dünyada oldukları, ahiret ehli arasında idiler. Onlar, dünya ehlinin bedenlerinin ölümünü gözlerinde büyüttüklerini gördükleri zaman, yaşayan kalplerinin ölümünü daha büyük görürler."

(Nehcü'l Belağa'dan...)