Cemel Savaşı, Talha ve Zübeyir’in anlaşmazlığı.....

Allah’a yemin olsun ki, Bana karşı yapılan bir kötülüğü reddetmediler. Benimle aralarına insaf ölçüsü koymadılar. Şimdi terk ettikleri hakkı ve kendilerinin akıttığı kanı (Osman’ın katillerinin cezalandırılması taleplerini kastediyor). istiyorlar. O kanın akıtılmasında ortakları olduysam onların da bunda payı vardır. Yok, onu Benim dışımda üstlendilerse, intikam almak bu durumda onlara karşı olmalıdır

<Cemel Savaşı, Talha ve Zübeyir’in anlaşmazlığı.....

TÜRK-AZ HABER / İMAM VE İNSAN

İmam Ali, biatı bozarak kendisinden ayrılan Talha ve Zübeyr hakkında şunları söylüyor:

"Allah'a yemin olsun ki, Bana karşı yapılan bir kötülüğü reddetmediler. Benimle aralarına insaf ölçüsü koymadılar. Şimdi terk ettikleri hakkı ve kendilerinin akıttığı kanı ( Osman'ın katillerinin cezalandırılması taleplerini kastediyor). istiyorlar. O kanın akıtılmasında ortakları olduysam onların da bunda payı vardır. Yok, onu Benim dışımda üstlendilerse, intikam almak bu durumda onlara karşı olmalıdır..."

Cemel Vakası'ndan sonra ise şunları söylemektedir:

"… Allah'ım, onlar akrabalık bağını kestiler. Bana zulmettiler, biatımı attılar. İnsanları Bana karşı ifsat ettiler. Ben çatışmadan önce vazgeçmelerini söyledim. Çarpışmaların öncesinde onları bekledim. Ancak nimeti küçümsediler. Esenliği reddettiler." …

Talha b. Ubeydullah ve Zübeyr b. Avvam umre bahanesiyle Mekke'ye geldiler. Ve burada İmam Aişe ile buluştular.

 Aişe hac için Mekke'de bulunuyordu. O sırada Osman'ın ölüm haberini aldı. İmam Ali'ye biat edildiğini henüz duymamıştı.

Medine'ye gitmek için Mekke'den ayrıldı. Ancak yolda Serf denen bölgeye vardığında Muhacirin, Ensar'ın ve diğer halkın İmam Ali'ye biat ettiğini öğrendi. Çok öfkelendi. Ve şöyle dedi: "Keşke gökyüzü başıma gelseydi". Sonra Aişe yönünü değiştirdi ve Mekke'ye döndü.

O bu haberi aldığında Osman hakkındaki fikrini tamamen değiştirerek şöyle dedi: "Osman'ı suçsuz yere öldürdüler ve ben katillerden onun intikamını alacağım."

Bu haberi ona getiren şahıs şöyle dedi: "Sen, Osman'ın kâfir olduğunu ve şekil yönünden Yahudi Nasel'e benzediğini ve öldürülmesi gerektiğini söyleyen ilk kişiydin. Şimdi ne oldu da bu sözünden dönüyorsun?"

 Aişe şöyle cevap verdi: "Osman'ın katilleri onu tevbe ettirip öyle öldürdüler. Osman hakkında herkes bir şey söylüyordu ben de söyledim. Ama benim son sözüm, ilk sözümden daha doğru."

Aişe Mescidü'l-Haram'a gelince devesinden indi ve Hicri İsmail'in yanına gelerek önüne bir perde çektirdi. Sonra halka hitaben şöyle dedi: "Ey Müslümanlar! Osman suçsuz yere öldürüldü. Ben ise onun intikamını alacağım."

Aişe ile birlikte hareket etme kararı alan Talha ve Zübeyr'in niyeti Şam'a gitmekti.

Ancak Ümeyyeoğulları'ndan olan Yemen ve Basra valileri Muaviye'nin Şam'daki güçlü ordusunu böyle bir ayaklanmaya bulaştırmak istemiyorlardı. Bu sebeple, Talha ve Zübeyr'i bu fikirlerinden caydırdılar ve Basra'ya gitmeye ikna ettiler...

İmam Ali bu sırada Muaviye'nin itaatsizliğini bastırmak amacıyla Şam'a gitmek üzereydi. Ancak Haris b. Abdülmuttalib'in kızı Ümmü'l-Fazl kendisine bir mektup gönderdi. Ve İmam'ı, Talha ve Zübeyr'in biatı bozduğundan ve kalabalık bir orduyla Basra'ya hareket ettiklerinden haberdar etti" …

Bunun üzerine Şam seferini erteleyen İmam Ali 700 kişilik ordusuyla Basra'ya yöneldi.

Talha ve Zübeyir'in anlaşmazlığı

Talha ve Zübeyr, kendi rızalarıyla İmam Ali'ye biat etmiş ancak daha sonra biatlerinden dönerek O'na karşı ayaklanmışlardı.

Ancak ikisinin arasında da ciddi bir anlaşmazlık vardı. Basra yolunda cemaat namazında imamlık yapma konusunda birbirlerine girdiler. Sonunda  Aişe her ikisini de namazda imamlık yapmaktan men edip bu görevi Zübeyr'in oğlu Abdullah'a verdi.

Muaz diyor ki: "Allah şahit olsun ki bu ikisi İmam Ali'yi alt edip muzaffer olsalar da asla hilafet konusunda anlaşamazlardı" …

 Aişe ve beraberindekiler Basra'ya doğru ilerlerken şöyle bir hadise meydana gelmiştir:

"Ümmü'l-mü'minin Aişe Haveb bölgesinin adını duyduğunda şöyle dedi: 'Ben geri dönmeliyim. Zira bir gün Peygamber aralarında benim de bulunduğum hanımların yanında şöyle buyurmuştu:

'Görüyorum ki içinizden biri Haveb denilen bölgeden geçerken oranın köpekleri ona karşı havlıyor".

Sonra Peygamber bana dönerek şöyle dedi: 'Hümeyra o kadın sen olmayasın?'

Aişe'yi yola devam için ikna etmeye çalıştılarsa da başarılı olamadılar. Hatta Taberi, Hz. Aişe'nin devesini çökerttiğini ve ertesi güne kadar aynı yerde durduğunu kaydetmektedir.

Sonra  Aişe'nin kız kardeşinin oğlu olan Abdullah b. Zübeyr Allah'ı şahit tutarak oranın Haveb olmadığını, Haveb'den çok önce geçtiklerini söyledi.

Ancak  Aişe ikna olmadı. O zaman yanındakiler, oranın yerlileri olan Bedevileri getirdiler. Ve o yerliler hep birden oranın Haveb olmadığına şahitlik ettiler. İslam tarihinde bunun benzeri bir yalancı şahitliğe hiç rastlanmamıştı. Basra yakınlarına gelindiğinde onlar Osman b. Huneyf'in vali olduğu Basra şehrine doğru inişe geçtiler." …

 Aişe'nin ordusu Basra'ya yaklaştığında İmam Ali'nin Basra Valisi Osman b. Huneyf halka bu gelen ordunun durumunu anlattı ve halkı fitneye karşı uyardı. İmam Ali'ye samimiyetle bağlı bulunan kişiler Basra'yı savunmaya hazır olduklarını belirttiler.

Aişe, Talha ve Zübeyr, Basra yakınlarında El-Merbed denen yerde konakladılar. Ve insanları Osman'ın kanını isteme gerekçesiyle Hz. Ali'ye karşı savaşa çağırdılar. Halk ikiye ayrıldı. Bir kısmı Hz. Aişe ve yanındakileri, bir kısmı İmam Ali'yi haklı görüyordu.

Bu sırada Cariye b. Kudame, Hz. Aişe'ye öğüt vermek maksadıyla şöyle dedi:

"Ey müminlerin annesi! Allah'a yemin ederim ki Osman'ın öldürülmesi, senin şu mel'un devenin sırtına binerek evinden çıkıp buralara kadar gelmenden daha basit bir olaydır.

Allah tarafından sana bahşedilmiş bir örtü, bir koruma ve bir dokunulmazlık vardı. Sen bu örtüyü ve korumayı yırtıp attın. Dokunulmazlığını ortadan kaldırdın. Seninle savaşmayı göze alan, seni öldürmeyi de göze almış demektir.

Eğer bizimle savaşmak için gönüllü gelmişsen evine dön... Yok, eğer istemeden bizimle savaşmak için gelmişsen seni bu istemediğin durumdan kurtarmaları için insanlardan yardım iste."

Basra Valisi Osman b. Huneyf kan dökülmesini istemiyor, İmam Ali'nin Basra'ya gelişini bekliyordu. Bu arada iki taraf Medine'ye bir elçi gönderme kararı aldılar. Elçi Medineliler'e Talha ve Zübeyr'in zorla mı, yoksa kendi rızalarıyla mı biat ettiklerini soracaktı.


Eğer zorla biat etmişlerse Osman b. Huneyf şehri teslim edecek, eğer gönül rızasıyla biat etmişlerse o takdirde Talha ve Zübeyr şehri bırakıp gideceklerdi. 

Elçi geri döndü ve Usame b. Zeyd'in Talha ve Zübeyr'in zorla biat ettiğini söylediğini ancak Medine halkının ise kendi rızalarıyla biat ettiklerini anlattığını söyledi.

Bunun üzerine Hz. Aişe'nin ordusundan bazı kişiler valilik sarayına saldırdılar, Osman b. Huneyf'in saçlarını, sakallarını, kaş ve kirpiklerini yoldular. Adamlarının bir kısmını da öldürdüler." 

Bu arada İmam Ali Basra yolundaydı. Rebeze mevkiine gelince, Kûfe Valisi Ebu Musa El-Eş'ari'ye adam göndererek yardım istedi. Ancak o, bu çağrıya olumlu cevap vermedi. Ve insanları da İmam Ali'ye yardım etmekten men etti. 

Ancak Kûfeliler'den İmam Ali'nin ordusuna katılanlar da oldu. İmam Ali onlara hitaben şu konuşmayı yaptı:

"Ey Kûfeliler! Sizi Basralı kardeşlerimizle savaşmak üzere davet ettim. Dönerlerse bu bizim istediğimiz şey. Eğer ısrar ederlerse onları rıfk ile tedavi etmeye çalışacağız. Onlar haksız bir harekete girişmeden biz başlamayacağız. Allah'ın izniyle salah olanı fesada tercih edeceğiz. Kuvvet ve kudret ancak Allah'tandır."

Bu konuşma İmam Ali'nin hadiseye bakışını gözler önüne sermektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)