Resulullah (s.a.a)'in soyu Hz. İbrahimin oğlu Hz. İsmail'den gelmektedir.
28-11-2024Resulullah (s.a.a)'in soyu Hz. İbrahimin oğlu Hz. İsmail'den gelmektedir. Hz. İbrahim (a.s) Mekke'de Hz. Hacer annemizi ve oğlu Hz. İsmail'i bırakarak Şam'a doğru gitti. Hz. Hacer ve Hz. İsmail'in bir süre sonra yanlarındaki su tükendi. Çocuğunun susuzluktan kıvrandığını gören Hz. Hacer dayanamadı, yardım edecek bir insan ya da su aramaya çıktı. Ancak bulamadı. Safa tepesinden Merve tepesine çıktı, yine hiç bir şey göremedi. Çaresiz bir halde bu tepeler arasında yedi kere gidip geldi. (Bu 7 kere gidip gelme Hac ibadeti içinde de temsil edilir). Son defa Merve tepesine ulaştığında meleği gördü. Melek, bugün Zem Zem kuyusunun bulunduğu yeri kazdı ve yerden bir su fışkırdı.
Hz. Hacer oğlu İsmail (a.s) ile birlikte orada kalmaya başladılar. Çok geçmeden Arap kabilesinden bazı kimseler Mekke'nin aşağı kısmında konakladılar. Bu sırada suyu ve Hz. Hacer'i gördüler. Ondan suyun yakınına yerleşmelerine izin vermesini istediler. Hz. Hacer de suyun kendisine ait olması şartıyla yerleşmelerine izin verdi. (El-Arabu’l-Musta‘ribe/el-Arabu’l-mute‘arribe: Hz. İsmail’in soyundan Adnan’a dayandığı için Adnânîler de denir. Hz. İsmail Curhumlularla karıştığından Araplaşmış Araplar denmiştir. Örneğin; Rebi‘a, Mudar, Kinâne, Kureyş.) Daha sonra başka insanlar da gelerek buraya yerleşmeye devam ettiler. Böylece burası bir yerleşim yeri halini aldı. Hz. Muhammed'e "gelme" diyen Araplarla soy ve ırk olarak aynı olmadığının bir delilidir bu hadise.
Alemlere Rahmet Hz. Muhammed (s.a.a) Araplara değil tüm kainata gönderilimiş bir peygamberdir. Yüz yıllardır Araplar Allah'ın dinini yaşamak yerine Allah'ın dininden rant elde etmeyi tercih etmişlerdir. Resulullah (s.a.a) ve Ehl-i Beyt'ini asla kendilerinden kabul etmemişlerdir.
Araplar Allah'ın sevgilisi Muhammed Mustafa (s.a.a) ve Ehl-i Beytine zulmederek katletmişlerdir. Allah (cc) adına Allah'ın habibinin sevdiği, sectiği Ehl-i Beytini kafir olmakla suçlayarak bir, bir kestiler dünyada eşi benzeri olmayan zalimlikleri yaptılar.
Emeviler 30 yıl boyunca Allah'ın sevdiği seçtiği sevgilisi Muhammed Mustafa'nın (s.a.a) Ehl-i Beytine camilerde hutbelerde lanet okutmuşlar. Bu zihniyetteki insanların bu asırda ABD kuklası olması kadar normal ne olabilir ki... ABD şeytanın açık hizmetkarıdır. Müslümanların karşısına geçerek şeytanın hizmetkarı olan ABD'nin yanında olan Arap devletleri adeta 'ABD' ve İsrail'e tapıyorlar.
Suudi Arabistan müftülerinden Şeyh Abdullah El-Temimi, Siyonist kanalı, Kanal 2'ye verdiği röportajında, "İsrail düşmanımız olmadı asla da olmayacaktır. Bizler, İsrail'le aynı cephede yer almaktayız" demişti. Allah (cc) Maide suresi 81. Ayet-i celilede şöyle buyuruyor: "Eğer onlar Allah'a, Peygambere indirilen Kur'an'a inanmış olsalardı, kâfirleri dost edinmezlerdi. Fakat onların çoğu imandan uzak fasıklardır."
Allah (cc) bunlara öyle bir bela ve lanet vermiş ki kafirleri kendilerine dost, Müslümanları düşman görüyorlar. Allah'a iman eden insanlar ne gerekçe olursa olsun Allah'ın düşmanı kafiri Allah'a rağmen dost, Allah'ın dostu olan Müslümanlara düşman olur mu? Allah'ın sevgilisi Muhammed Mustafa (s.a.a) vefatı ile başlayan ihanet günümüze kadar devam etmiş kıyamete kadar da devam edecektir.
Allah (cc) Şura suresi 23. Ayet-i kerimede, "İşte Allah, iman edip de salih amellerde bulunan kullarına böyle müjde vermektedir. De ki: 'Ben, peygamberliğeme karşılık sizden hiç bir üçret istemiyorum. Sadece Ehl-i Beyt'imi sevmenizi istiyorum.' Kim bir iyilik kazanırsa, biz ondaki iyiliği (sevabı) arttırırız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir" buyurmuştur. Kur'an'da adı geçen Ehl-i Beyt'i sevmek şöyle dursun, Peygamberimizin emaneti olan evlatların, o mazlum İmamların başlarını kestiler, etlerini liğme, liğme eylediler. Çoluk, çocuklarını, kadınlarına eziyet vererek sürgün ettiler.
Bu zihniyetin bugünkü temsilcileri de ABD ve İsrail'in senaryosu olan Büyük Ortadoğu Projesi'ni aslında Büyük İsrail Projesini Allah'ın ölçülerine rağmen hayata geçirmek için İslam dünyasını hiç düşünmeden kana buladılar.
Bu zihniyette olanlara Müslüman denir mi? Peşlerinden gidilir mi? Allah'ı bırakıp şeytana askerlik yapılır mı? Aklımızı başımıza alalım imanımız Allah'a mı, yoksa bizi türlü vaadlerle kandıranlara mı? Müslümanı bırakıp türlü bahaneler üreterek kafirlerle iş birliği yapmak, onlara piyon olmak ne insanlık ahlakıdır ne de İslam ahlakıdır.
Allah (cc), "Ya Musa! Benim için ne amel yaptın?" buyurdu. O da, "Ya Rabbi! Senin için namaz kıldım, oruç tuttum, zekât verdim ve Seni zikrettim" deyince, Allah-ü Teâlâ, "Namaz, senin için burhandır. Oruç, seni Cehennemden koruyan kalkandır. Zekât, mahşer günü, herkes sıcaktan yanarken, sana gölge yapacaktır. Zikir de, o gün, karanlıkta, sana nur olacaktır. Benim için ne yaptın?" buyurdu. Hazret-i Musa, "Ya Rabbi, Senin için olan amel nedir?" dedi. Allah-ü Teâlâ, "Sevdiğimi Benim için sevdin mi ve düşmanıma düşman oldun mu?" buyurdu.
Bu soruyu Allah (cc) bir gün bize de soracak, bu soruya cevabımız hazır mı?