‘Bu kaba elbise Allah içindir’.....

Kamil-i Medeni şöyle diyor: “İmam Hasan Askeri’nin (a.s) yumuşak elbisenin altından siyah renkli kaba bir elbise giymiş olduğunu gördüm. İmam (a.s) tebessüm ederek şöyle buyurdu: Ey Kamil! Bu kaba elbise Allah içindir ve üzerinden giymiş olduğum bu yumuşak elbise ise sizin içindir”

<‘Bu kaba elbise Allah içindir’.....

Bazı sorular sormak için İmam Hasan Askeri (a.s)'ın yanına varan Kamil-i Medeni şöyle diyor:

İmam Hasan Askeri (a.s)'ın huzuruna vardığımda, O'nun beyaz ve yumuşak elbise giydiğini gördüm. Kendi kendime dedim ki; "Allah'ın hüccet ve velisi yumuşak elbise giyiyor ama bize, kardeşlerle eşitliği sağlamayı ve onların halini gözetmeyi ve böyle elbiseler giymekten sakınmayı emrediyor."

Bu esnada İmam (a.s) yenlerini yukarı çemredi. İmam (a.s)'ın yumuşak elbisenin altından siyah renkli kaba bir elbise giymiş olduğunu gördüm. İmam (a.s) tebessüm ederek şöyle buyurdu: "Ey Kamil! Bu kaba elbise Allah içindir ve üzerinden giymiş olduğum bu yumuşak elbise ise sizin içindir." (Bihar, c.50, s.253; c.70, s.117; c.72; s.163; c.79, s.302).

Necef'ul-Eşref'te işçi bir adamın yaşlı bir babası vardı, ona hizmet etmede hiçbir kusur yapmazdı. Öyle ki babasının tuvalet ibriğini bile kendisi götürüyor ve o dışarı çıkana kadar bekliyordu, dışarı çıktıktan sonra da onu odasına yetiştiriyordu.

O sürekli çarşamba geceleri Sehle camiine gidip ibadetle meşgul oluyordu. Sehle camiinin amellerinden dolayı, çarşamba geceleri babasının hizmetinde bulunamıyordu. Ama bir müddetten sonra çarşamba geceleri Sehle camiine giderek orada ibadet etmeyi terk etti.

Ona, "Neden artık Sehle camiine gitmiyorsun?" diye sorduklarında şöyle cevap verdi:

"Kırk çarşamba gecesi oraya gittim, kırkıncı çarşamba gecesi de Sehle camiinde ibadet yapmak için öğleden sonra yola çıkmada çabuk davranmadım. Guruba yakın bir zamanda yalnız başıma yola koyuldum. Yolun üçte biri kalmıştı, hava da çok karanlıktı. Aniden ata binmiş bir Arab'ın bana doğru geldiğini gördüm. Ben kendi kendime; 'Bu adam yol kesicidir, beni soymak istiyor' diye düşündüm. Bana yetişir yetişmez Arapça, 'Nereye gidiyorsun?' diye sordu. Ben, 'Sehle camiine' diye cevap verdim. Atlı, 'Yanında yiyecek bir şey var mı?' diye sordu. Ben, 'Hayır!' dedim.

Atlı, 'Elini cebine sok!' dedi. Ben, 'Cebimde bir şey yoktur' dedim.

Atlı bu defa biraz sert bir şekilde aynı sözünü tekrarladı. Ben elimi cebime soktuğumda, çocuklar için almış olduğum fakat unuttuğum bir miktar kuru üzüm olduğunu gördüm. Bu esnada üç kez şöyle buyurdu: 'Usiyke bil'avd, usiyke bil'avd/Geri dönerek yaşlı babanın hizmetinde olmanı tavsiye ediyorum.' (Avd, onların dilinde yaşlı babaya deniliyordu).

Daha sonra gözümden kayboldu. Sonra onun Hz. Mehdi (a.s) olduğunu ve hatta çarşamba geceleri dahi babamın hizmetinde olmamı istediğini anladım. Bu yüzden artık Sehle camiine gitmedim ve o ibadetleri terk ettim." (Bihar, c.53, s.246).