‘Bu iki direği ayakta tutun’

İmam Ali (a.s.) vefatından hemen önce buyurdu ki: “Sizlere vasiyetim: Allah’a hiçbir şeyle şirk koşmayın ve Muhammed’in (s.a.a) sünnetini kaybetmeyin. Bu iki direği ayakta tutun ve bu iki lambayı yakıp aydınlatın. Böylece kınanmaktan uzak olursunuz”

<‘Bu iki direği ayakta tutun’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

İmam Ali (a.s.), valilerinden Ömer b. Ebu Seleme'ye yazdığı mektupta buyurdu ki:

"Bölgendeki çiftçiler ve köylüler, onlara sert davrandığın, katı muamele ettiğin, aşağılayıp zulmettiğin için seni şikâyet ettiler. Baktım, inceledim ve müşrik oldukları için yaklaşıp dost edinilmeye layık değillerse de; verdikleri ahid dolayısıyla (İslam'ın korumasında oldukları için) uzaklaştırılmaları, zulüm ve baskı ile idare edilmeleri de doğru değildir. O halde, Allah'ın izniyle, bir yanı şiddetle örülmüş olan yumuşaklık örtüsüyle onları ört. Gerekir de sert davranırsan, bir yandan da merhametli ol. Ne kendine fazla yaklaştır, ne de fazla uzaklaştır."

Ziyad b. Ebih'e yazdığı mektupta da şöyle buyurmuştur:

"İktisatlı davranarak israfı terk et! Bugünden yarını düşün, zaruri ihtiyacına yetecek kadar malı elinde tut. Arta kalan malları da ihtiyacın olacağı gün (kıyamet) için, azık kıl.

Sen Allah'ın yanında mütekebbir kişilerden sayılırken ondan mütevazi kişilerin ecrini mi arzuluyorsun?! Hakeza, kendin nimetler içinde yüzerken, dulu ve zayıfı muhtaç bırakarak, Allah'tan sadaka verenlerin ecrini ve mükafatını mı kazanmak istiyorsun?! Kişi geçmişteki yaptıklarıyla mükâfatlandırılır ve neyi vermişse onun karşılığını alır."

Abdullah b. Abbas'a yazdığı mektupta ise şöyle buyurdu:

(Abdullah b. Abbas bu mektup ile ilgili olarak, "Resûlullah'ın sözünden sonra hiçbir sözden bu kadar faydalanmadım" diyordu).

"... İnsan (bilgisizliğinden dolayı) bazen kendisine mukadder olan bir şeye kavuştuğunda sevinir ve bazen de kendisine mukadder olmayan bir şeyi kaybettiğinde üzülür. O halde sevincin ahiretten elde ettiklerine, üzüntün ise ahiret için kaybettiklerine olsun. Dünyada elde ettiklerinle fazla sevinip neşelenme, elden kaçırdıkların için de acı çekip, ağlayıp sızlanma ve bütün kaygın ölümden sonrası için olsun."

İmam Ali (a.s.), İbn-i Mülcem tarafından yaralandıktan sonraki vasiyetinde buyurdu ki:

"Sizlere vasiyetim: Allah'a hiçbir şeyle şirk koşmayın ve Muhammed'in (s.a.a) sünnetini kaybetmeyin. Bu iki direği ayakta tutun ve bu iki lambayı yakıp aydınlatın. Böylece kınanmaktan uzak olursunuz.

Dün ben sizlerle birlikteydim; bugün sizlere bir ibretim ve yarın da sizlerden ayrılacağım. Eğer yaşayacak olursam kanımın velisi benim; şayet ölürsem bu, üzerime hak olan vadedir. Affedecek olursam, af benim için Allah'a yakınlık, sizler için de iyilik ve sevaptır. O halde affedin! 'Allah'ın sizleri affetmesini istemez misiniz?' (Nur: 22).

Vallahi ölüm konusunda ne nefret ettiğim bir sürprizle karşılaştım ve ne de hoşlanmadığım bir şeyi gördüm. Şimdi ben, geceleyin su arayan kimsenin suya kavuştuğu, isteyenin muradına erdiği gibiyim. 'Allah katında olan, iyiler için daha hayırlıdır.' (Âl-i İmran: 198)."

(Nehcü'l-Belağa'dan...)