Dünden devam eden
İnsan, bu kaabiliyetini küfür ve zulümle perdeleyerek yanlış istikamete yönelebilir. Fakat bilinmelidir ki; her insan, hangi bozuk ortamda yetişmiş olursa olsun, öz itibariyle hak ve hakikati kabullenip yaşayacak sermayeye mutlaka sahiptir. Onun dünyadaki imtihanı da zaten, bu kaabiliyetleri Hakk’ı tasdikle beraber kullanması, Rabb’inin istikametinde bir hayat tarzı seçmesidir. Bu olmadığı takdirde, zaten yaptığı hayırlar da heba olmuş demektir.
28-09-2021Başta Hz. Peygamber Efendimiz olmak üzere, Ebu Tâlib, Hz. Hatice ve diğer varlıklı Müslümanlar, boykota uğrayanların ihtiyaçlarını karşılamak üzere bütün servetlerini harcamaktan çekinmemişlerdir.
Üç sene kadar süren bu boykot zamanında, Müslümanların çektikleri cefalar, İslam’ın yayılmasına engel olmamıştı. Hz. Fahr- i Kâinat Efendimiz, bu ağır şartlar altında dahi tebliğ vazifesini hakkıyla ifa ediyor; bir yandan akrabalarını İslam’a davetten geri durmazken, bir yandan da Mina, Mecenne ve Ukaz panayırlarında yabancı ziyaretçileri İslam’a davet ediyordu.
Allah Resulü’nün bu gayretinde, bizim için büyük bir hikmet bulunmaktadır. Görüldüğü üzere, Allah Resulü, vazifesini her zaman ve zeminde devam ettirmiş; baskı ve zulmü bahane ederek tebliğ vazifesinden asla geri durmamışlardır. Kişi her an ölümle karşılaşabileceği için, bulunduğu anda kulluk vazifesini yapıp yapmadığının muhasebesinde olmalı; yaşadığı anı çok iyi değerlendirmelidir. Nefis ise, ya geçmişte yaşayanların hatalarını bahane ederek, ya da işlerin düzelmesini gelecekte ele geçecek imkânlara havale ederek insanı kulluk vazifelerinden alıkoymaya çalışır. Mü’min, bu noktada çok dikkatli olmalıdır. Bilmelidir ki; kendinden evvelkilerin muhasebesini yapmaya çalışması, Allah’a hesab vermekten kendisini kurtaramayacaktır. Yine; ‘Şartlar uygun değil; İslam’ın bütününü yaşamama müsaade edilmiyor’ diye bir köşeye çekilmekten de beri olmalıdır. Cenab-ı Hak; “Siz hâlinizi değiştirmedikçe, Ben de nimetimi değiştirmem” buyurmuştur.
Hz. Peygamber de; “Siz bildiklerinizle amel ederseniz; Allah da size bilmediklerinizi öğretir” buyurmuşlardır. Öyleyse mü’min, hâlini değiştirip kendisini daha iyiye doğru taşımadığı müddetçe, Allah’ın, nimetini tamamlamayacağını bilerek bu şuurla Hakk’a yönelmeli, sabır ve sebatla hizmet etmelidir.
Boykot uygulamasının üçüncü senesinde, Allah (c.c.); Kâbe’ye asılan sahifeye bir kurt (böcek) musallat etti. Kurt, kâğıdın tamamını yemiş, sadece “Bismike Allahümme” (Allah’ım, Senin isminle başlarım) yazısı kalmıştı. Aldığı vahiy üzerine amcasına giden Hz. Peygamber, durumu ona anlattı. Bunun üzerine Ebu Tâlib, müşriklere giderek sahifeye bakmalarını; eğer Hz. Muhammed haklıysa boykottan vazgeçmelerini istemiş; aksi hâlde, Resul-i Ekrem’i kendilerine teslim edeceğini söylemişti.
Kâbe’ye giden müşrikler, Ebu Tâlib’in anlattığı şeyin doğru olduğunu görmelerine rağmen, dinlerinden dönmemişler, ancak bu hadise, boykotun şiddetine set olmuştu. Boykot kararının aleyhinde, hatırı sayılır bazı kişiler de ortaya çıkınca Kureyşliler, boykotu kaldırmak durumunda kaldılar. Böylece küfür, iman nurunun kuvveti karşısında bir kez daha erimeye mecbur kalmış oluyordu.
Müşriklerin boykot kararı almada iki ana hedefleri vardı: Birincisi, Hâşim ve Muttaliboğullarının vücutlarını ortadan kaldırıp, köklerini kazımaya müteveccihti. Her devirde, kafirlerin inanan insanlara zulmünün nihai hedefi de bu olmuştur zaten. İkinci ve asıl gaye ise; Hz. Peygamberi teslim almaktı. Yalnız onlar, Allah’ın (c.c.), sevdiği kulunun vekili ve kefili olduğunu, O’nu ummadığı şekilde koruyup, gözeteceğini bilmiyorlardı. Nitekim; Allah (c.c.), akrabalarına bu noktada büyük bir hassasiyet duygusu vererek Habibini muhafaza etmiştir. Öyle ki; amcası Ebu Tâlib’in, boykot müddetince herhangi bir suikaste mâruz kalabilir diye Resul-i Ekrem’i yanına alıp, adamlarına da nöbet beklettiğini görmekteyiz. “Allah Teâlâ, kuluna kâfi değil midir?” (Zümer, 36), “De ki: Allah Teâlâ Bana kâfidir. Tevekkül edenler ancak O’na tevekkül ederler.” (Zümer, 38)
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 253 /257
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir