Bilgi gereği yapılmazsa insanı yıkar.....

İşe bak. Cahil olma. Sen, bilgi ile yıkılan insana benziyorsun. Bilgi, gereği yapılmazsa insanı yıkar.

<Bilgi gereği yapılmazsa insanı yıkar.....

İşe bak. Cahil olma. Sen, bilgi ile yıkılan insana benziyorsun. Bilgi, gereği yapılmazsa insanı yıkar.
 
Hakk'a varmak arzusu kalbinde varsa, elinde bulunan dünya malından fakirlere ver. Sadaka vermek, fakirlere ihsan etmek, Hak'la iş yapmaktır. Allah, iyi zengindir. Kime ihsan etmiyor, kimi süründürüyor? Kimi acından öldürüyor?
 
Herkes istediği kadar alıyor. O'nun sofrası kullarının kabiliyetine göre açılır. İhtiyaçlar yeteri kadar giderilir. Allah uğruna bir zerre ver, önünde bir dağ bulursun. Bir damla su versen sana deniz verilir. Yeter ki, verdiğinizi O'nun uğruna veresiniz. Her istediğinizin mükâfatını dünyada bulursunuz, öbür âlemde ise, daha bol mükâfat alırsınız.
 
Ey cemaat! Hak'la iş yaparsanız etmiş olduğunuz kötü şeyler temizlenir. Nehirleriniz coşar. Ağaçlarınız yapraklanır. Dalları uzar. Meyveleri bollaşır.
 
Daima iyilik söyleyiniz. Kötü işleri yaptırmayınız. Allah yolunda yardım ediniz. O'nun dinine hizmet ediniz. Doğrulukla O'nun yoluna koşunuz. O'nun uğruna doğru olan, her zaman doğrudur. Gizli zamanda, açık zamanda ve her zamanda doğrudur. Darlıkta yine doğru olur. Sıkıntılı zamanlarda yine doğru kalmasını bilir.
 
Bütün ihtiyaçlarınızı Hak'tan isteyiniz. Halka avuç açmayınız. Hak varken halkın lâfı olmaz. Zahirde kullardan isteseniz bile, kalbiniz O'nunla olmalı. Her şeyin Hak'tan olduğuna inanınız.
 
Birinden istemek zorunda kalırsanız, kalbiniz tam mânası ile Hakk'a bağlı olursa, o istek ve arzunun, Mevlâ'nın ilhamı olduğunu bilirsiniz. Allah'ın varlığına inanınız, kimden isterseniz isteyiniz... O, gideceğiniz yönü tayin eder. Verilirse, Hak'tan olur, olmazsa yine O'ndan...
 
Allah yolcuları kalplerine dünyalık koymaz. Orası Hakk'ın tecelli yeridir; bu yüzden maddî nesneleri oradan atarlar. Gelecek bir şey varsa, vakti olduğunu bilirler. O vakit gelince her şey yerini alır.
 
Onu artık aramazlar, bırakırlar; haliyle geleceğine inanırlar. Şahlarının kapısında yerleşirler. Her şeyden gına duyarlar.
 
Allah'ın fazlı onları zengin eder. O'nun yakınlığı onlara yeter. İç âlemleri nurlanınca, halkın yöneldiği yöne dönerler. Halka, Hak tarafından gönderilen bir hatip olurlar.
 
Şayet, halktan bir grup şahın huzuruna gidecek olsa, önlerinde sözcüleri bu büyükler olur. Onlar, halkın kalp elini tutar. Şahın yanına aparırlar; onların hürmetleri için herkese iyilik edilir. Onların şerefine bütün kullara ihsan yapılır.
 
Bazı büyükler, iyi kulları anlatırken şöyle der: Allah'ın kulları, tam kul oldukları için Rablarından gayrisini istemezler. Dünyayı düşünmezler, âhireti beklemezler. Yalnız Mevlâ'yı isterler. Başka dilekleri yoktur.
 
Allah'ım, bütün halkı, Sana yönelmiş kıl. Bütün dileğim budur. Yapacağını Sana ısmarlarım, İş Senindir. Bu benim duamdır; umumîdir. Bu duayı yapanlar, mükâfat alır. Allah, dilediğini yapar. Halk, O'nun elindedir.
 
Bir kalp, sıhhat bulunca rahmet ve şefkatle dolar. Halkı sever; onlara acır. Bazı büyükler derler ki: Sağlam kalbe sahip olan, çok hayır yapar...
 
Kötü işleri sıddıklar (doğrular) bırakırlar. Doğru kimseler, büyük, küçük cümle hayatı bırakırlar. Şüpheli şeyleri bırakırlar. Şehvet arzularından yana olmazlar. Mübah işlere lüzumu kadar yanaşırlar. Mutlak helâl olanı ararlar.
 
Doğru insanlar gecenin ve gündüzün çoğunu ibâdetle geçirirler. Kullara ait bazı şeyleri de icat ederler. Âdetler onlara uzak olur. Günlük geçimlerini kolay kazanırlar. Az çalışır, doğru olur, para kazanırlar. Doğruluk onları zengin eder. Kazandıklarını yemekle emrolundukları için huzurla yerler. Her şey onlara özünü gösterir. Her varlık parlaklık kazanır.
 
Çok kere onların dertleri gönüllerinde kalır. İstekleri verilmeyince sabra devam ederler. Ellerine geleni almadıkları olur. Zaman olur, duâ ederler, icabet olmaz. İsterler, verilmez. Bir şeyden dert yanarlar; o şey, aksine artar. Kurtulmak isterler, yol bulunmaz. Onların her biri, kurtulmak ister, kurtuluş bulamaz.
 
Tevhid eder; ihlâsa devamlı olur, fakat yakınlık duygusu sönmüş gibi görünür. Sanki uğrunda çalıştığı Yüce Varlık, onu bilmiyor, görmüyor...
 
Sanki kendisi iman sahibi değildir; inandığını da bilmez. Sanır ki, tevhid ehli değildir. Hep bunları ruhunda sezer.
 
Ama, yine de iç yönetici ona bir kuvvet vermiştir. Onunla insiyakı olarak sabra devam eder. Her şeyin sabırla neticeleneceğini iyi bilir. Buna inanır.
 
O büyük zat, sabrın kalbe şifa getireceğini bilir. Her hayrın sabırla olacağına da inanmıştır. Yakınlığın, yine sabrın sonunda başlayacağına kanidir.
 
Hep olan hâdiseleri birer imtihan ve tecrübe olarak kabul eder. İman sahibi, kâfir ve münafıktan; muvahhid, riyakârdan; ihlâs sahibi olanlar, Allah'ı bir bilenler, putçulardan ayrılmalı.
 
Korkak kimdir, cesur kimdir, bu hâlde belli olur. Yerinde sağlam duran, daima hareket hâlinde olup hiçbir yere yerleşmeyenden ayrılır. Sabredenlerle, ağlayan, sızlayan belli olur. Hak yolda hayırlı, doğru ve yalancı kimdir, kendini gösterir. Seven ve kinciler açığa çıkar. Uyanla inatçı anlaşılır.
 
Bazı büyüklerin güzel sözleri vardır. Onu sana söyleyeceğim, dinle: Dünyada, yarasını tedavi eden gibi ol; yaranın tedavisine devam et. Yara iyileşecek. İşin görülmüş olacak. Bunu bekle..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın