Bağımlılığın acı faturası.....

Birçok enerji kaynağında zengin potansiyele sahip olmasına rağmen uygulanan yanlış politikalar sebebiyle ülkemiz enerjiye çok ağır bir fatura ödüyor. Dolara ve ithalata bağımlılık bu faturanın her geçen gün daha da ağırlaşmasına neden oluyor. Enerjide acilen milli bir politikanın uygulanması stratejik bir önem taşıyor.

<Bağımlılığın acı faturası.....

MURAT ÇABAS / TURK-AZ ANALİZ HABER

Türkiye her konuda olduğu gibi enerji konusunda da ithalata bağımlı. Yerli ve milli denilerek üretilen enerji bile, alım garantilerinin fiyatlandırmasının dolar kuru üzerinden yapılması sebebiyle dışarıya bağımlı halde. Ülkemizde elektriğin önemli bir bölümü doğalgazdan üretiliyor ve doğalgazda ithalata bağımlıyız. Ülkemizin dört bir yanında yıllardır zengin doğalgaz yatakları olduğu bilinmesine rağmen, bu kaynaklar ya yabancılara devredildi, ya da yok kabul edildi. Bugün ise bu yanlışların acı faturasını ödüyoruz.

Avrupa'da doğalgaz fiyatları 5 kat arttı

Avrupa'da geçtiğimiz yıl Ekim ayında bin metreküpü 180 dolar olan doğalgazın fiyatı bugünlerde rekor kırarak 943 dolara kadar yükseldi. Gaz tedarikçisi Rus Gazprom, bu yıl için fiyat tahminini bin metreküpte 200-206 dolar olarak yapıyordu. Fiyatların 5 kat artarak rekor üstüne rekor kırması Avrupa'da büyük şok etkisi oluşturmuş durumda. Kıtada birçok ülkede doğalgaz ve elektrik faturaları fahiş bir şekilde zamlandı. Doğalgaz fiyatlarının bu derece artmasının temel nedenleri olarak "arz" ve "stok" sorunu sayılıyor. Rusya'nın Avrupa'ya tedarik ettiği doğalgazda azalma var ve Avrupa'da stoklar çok düşük seviyede. Boru hatlarından günlük 81 milyon metreküp doğalgaz aktarılırken, bu rakam 20 milyon metreküpe kadar geriledi. Uzmanlar bu akıştaki azalmanın Rusya'nın bir stratejisi olduğunu ve Kuzey Akım-2'ye dikkat çekmek istediğini vurguluyorlar.

Türkiye bu durumdan etkilenecek

Avrupa'da fiyatların bu derece artmasının Türkiye'yi Avrupa kadar olmasa da etkileyeceği belirtiliyor. Türkiye'nin bin metreküpünü 240 dolara satın aldığı doğalgazın Ekim'den sonra 270 dolara yükseleceği söyleniyor. Elbette ki bu maliyet artışının gerek doğalgaz gerekse elektrik fiyatlarında zam olarak ortaya çıkması kaçınılmaz. Türkiye kendi doğalgaz ve diğer enerji kaynaklarını devlet-millet birlikteliğiyle devreye koymadığı, gerçekten milli bir enerji politikası uygulamadığı müddetçe dünyada yaşanan bütün olumsuz gelişmeler Türkiye'ye acı bir fatura olarak yansımaya devam edecek.

Böyle 'yerli ve milli'lik olmaz!

Türkiye'de son zamanlarda yerlilik ve millilik adına bir takım adımlar atıldı ama yanlış temeller üzerine bina edildiği için olumlu bir netice vermedi. Yenilenebilir enerji yatırımlarını teşvik etmek için özel sektöre dolar kuru üzerinden alım garantisi verildi. Yenilenebilir Enerji Kaynakları Destekleme Mekanizması (YEKDEM) kapsamında yapılan bu teşvik uygulaması 2017'de başladı. 4.5 yıllık bir dönemde alım garantisi verilen bu santrallere toplam 148 milyar lira ödeme yapıldı. Yapılan hesaplamalara göre eğer bu santrallere dolar kuru üzerinden değil de TL üzerinden alım garantisi verilseydi ödenen bedel 76 milyar lira olacaktı. Enerjide milli bir politikanın olmamasının sadece doğalgaz çevrim santrallerinden kaynaklanan acı faturası 72 milyar lira olarak vatandaşın hanesine yazıldı.

Türkiye'nin enerji potansiyeli çok yüksek

Türkiye'nin 2020 yılında tükettiği elektrik miktarı 291 milyar kilovatsaat seviyesinde gerçekleşmişti. Oysa Türkiye'nin sahip olduğu enerji kaynakları, bu miktarın çok daha fazlasını karşılayabilecek nitelikte... Prof. Dr. Haydar Baş'ın, bugün başta BRICS devletleri olmak üzere dünyanın birçok ülkesi tarafından uygulanan Milli Ekonomi Modeli'nin "enerji" bölümünde bu ihtiyacı karşılayacak kaynaklar detaylıca anlatılıyor. Model; güneş enerjisi, nükleer enerji, rüzgâr enerjisi, jeotermal enerji, biomas enerji, akıntı enerjisi, dalga enerjisi, yakıt hücreleri gibi ülkemizin sahip olduğu enerji kaynağı potansiyelini ortaya koymaktadır. Modelden örnek vermek gerekirse; ülkemizde âtıl bekleyen rüzgâr enerjisi potansiyeli en az 75 milyar kilovatsaat olduğu bilimsel olarak tespit edilmiştir. Sadece bu atıl kapasite bile devreye konulduğunda Türkiye'nin toplam elektrik ihtiyacının 3'te 1'inden fazlası rüzgârla karşılanabilir. Model, bu enerji kaynaklarının devlet-millet ortaklığıyla işletilmesi gerektiğini belirtiyor. Mevcut enerji politikaları kapsamında yerli kaynakların özel ve yabancı şirketlere devredilip dolar kuruyla alım garantisi verilmesinin ithalattan hiçbir farkı bulunmuyor.

Milli bir enerji politikası şart

Milli Ekonomi Modeli'nin 291'inci sayfasında enerjide milliliğin önemi şu şekilde vurgulanıyor: "Dünyada var olan enerji kaynaklarını ele geçirmek ve söz sahibi olmak için devletler birbirleriyle ciddi mücadeleler vermektedir. Global güçler enerji kaynaklarının kontrolünün kendilerinde olmasını istemekte, bu konuda milletlerin kendilerine bağımlı olmaları için çalışmaktadırlar. Örneğin bu güçler bir taraftan nükleer enerjiyi kullanırken, diğer taraftan bu enerjiyi kullanmak isteyen diğer ülkelerin de önünü kesmektedirler. Enerji ekonomik ve sosyal kalkınmanın motor gücüdür. Enerji, sanayide kullanılması zorunlu olan bir ana unsur ve toplumun hayat seviyesini yükselten bir itici güçtür. Bu nedenle enerji, zamanında, yeterli, kaliteli, düşük maliyetli olarak sanayinin ve sosyal hayatın hizmetine sunulduğunda; hem refahın yükseltilmesi sağlanmış olur, hem de yerli sanayinin dış pazarlarda rekabet gücü artar. Dolayısıyla her milletin milli bir enerji politikasının olması şarttır. Aksi takdirde bu gücü elinde bulunduranlara bağımlı olunur ki, bu da ekonomik ve siyasi bağımsızlığın tehdit altında olması demektir. Milli Ekonomi Modeli'mizde sadece tüketici kesim desteklenmeyecek, aynı zamanda üretici kesim de hem faizsiz krediler ile hem de ücretsiz enerji desteği ile sübvanse edilecektir."