‘Azık ve sığınak İlahi takvadır’

Hz. Ali buyurdu: “Ey Allah'ın kulları! Sizi hedefe götürecek azık ve sığındığınızda sizi kurtaracak bir sığınak olan İlahi takvaya sarılmayı tavsiye ediyorum. Azık ve sığınak odur. En duyarlı davetçi ona davet etmiş, en güzel anlayıp belleyen de onu anlamış ve bellemiştir”

<‘Azık ve sığınak İlahi takvadır’

İmam Ali (a.s.) şöyle buyurdu:

"Hamdı nimetlere, nimetleri şükre kavuşturan Allah'a hamd olsun. Tıpkı belalarına hamd ettiğimiz gibi, nimetlerine de hamd ederiz. Kendisine emredilenlerde yavaş davranan, nehyedilenlere koşan nefsin şerrinden Allah'a sığınırız. İlminin kuşattığı, kitabının tek tek saydığı şeylerle O'ndan bağışlanma dileriz. Bir ilim ki sınırlı değil, bir kitap ki hiç bir şey dışta bırakılmamış. Biz O'na; gaybı bizzat görmüş, vaat edilene vâkıf olmuş kimselerin iman ettikleri gibi; ihlâsıyla şirki, yakîniyle şüpheyi ortadan kaldıran bir imanla iman ederiz.

Şahadet ederiz ki Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. Tektir ve O'nun ortağı da yoktur. Hakeza (Şahadet ederiz ki) Muhammed (s.a.a) O'nun kulu ve Resulüdür. Bu iki şahadet; sözü yüceltir, ameli yükseltir. Bu ikisinin konulduğu mizan hafiflemez, kaldırıldığı mizan da ağır gelmez.

Ey Allah'ın kulları! Sizi hedefe götürecek azık ve sığındığınızda sizi kurtaracak bir sığınak olan ilahi takvaya sarılmayı tavsiye ediyorum. Azık ve sığınak odur. En duyarlı davetçi ona davet etmiş, en güzel anlayıp belleyen de onu anlamış ve bellemiştir. Takvaya çağıran, gerçek tebliği yapmış, takvayı anlayan da gerçekten kurtulmuştur.

Ey Allah'ın kulları! Allah korkusu (takva), Allah'ın dostlarını O'nun koymuş olduğu haramlarını çiğnemekten alıkoyar, dostlarının kalplerini, O'nun korkusuna bağlar. Öyle ki onları seherlere kadar ayakta tutar, kavurucu bir günde (oruç tutarak) susuz bırakır da gene onlarda yorgunluk yerine rahat, susuzluk yerine suya kanmışlık görülür. Ölümün yakın olduğunu gördüklerinden salih amele koşarlar. Emellerini yalanlar, ecellerini gözetirler.

Sonra dünya yokluk, zahmet, değişiklik ve ibret yurdudur. Dünyanın yokluk diyarı olması, yayını okuna takmış olmasından dolayıdır. O okun sivri ucu hedefini şaşmaz, yarası da tedavi edilmez. Diriyi ölü yapar, sağlamı sakat, başı selamette olanı da derde sokar. Doymayan bir yiyici, kanmayan bir içicidir.

Dünyanın bir zahmet yeridir; zira kişi yemeyeceği malı yığar, oturmayacağı evleri yapar. Sonra da gider Allah'ın huzuruna çıkar. Ne yanında taşıdığı malı vardır, ne de oturduğu binaları.

Dünya değişiklik yeridir; zira acılanılacak kimseye gıpta edersin, gıpta edilecek kimseye de acırsın. Dünyada nimetler çabucak kaybolur, sıkınalar birden bire bastırır.

Dünya ibret yurdudur; zira insan emeline ulaşmak üzereyken, birden ölüm onun emellerini yok eder. Ne emeline kavuşur ne de hayal etmeyi terk eder. Fesubhanallah! Dünya mutluluğu ne müthiş bir mutluluk! Susuzluğa kandırışı ne harika! Ve ne güzel gölgelendiriyor kavurucu sıcaklarda! Azrail gelince geri çevrilemez, giden de geri getirilemez.

Fesubhanallah! Yaşayan ölüme kavuşmaya ölüden daha yakın, ölü de hayata yaşayandan daha uzak.

Cezası olmayan hiçbir kötülük, mükâfatı olmayan hiçbir hayır yoktur. Dünyadaki her şeyi işitmek onu görmekten, ahiretteki her şeyi görmek onları işitmekten daha zor/büyük bir şeydir. Size görmek değil de işitmek, gayba muttali olmak değil de haberdar olmak yetsin."