Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler: Namazın hikmeti.....

‘Namaz dinin direğidir’ hadisinde izah edildiği üzere en büyük ibadet Allah rızası için kılınan namazdır

<Atatürk’ün hazırlattığı hutbeler: Namazın hikmeti.....

"Bakara 238: 'Namazlara (özellikle) orta namaza (ikindiye) devam edin. Saygı ve bağlılık içinde Allah'a kulluk edin.'

'Namaz dinin direğidir' hadisinde izah edildiği üzere en büyük ibadet Allah rızası için kılınan namazdır.

Ancak biz Müslümanlar, bu namazı hakkıyla kılamıyoruz. Zira bunun da şartı, dürüst olmak, haramlardan kaçmak, güzel ahlâklı olmaktır. Kendisinde bu vasıflar bulunmadığı halde namaz kılan kimse gerçek manada muhsinlerden olamaz.

Ey cemaat-i Müslimîn!

Bilmiş olun ki, bu dünyada her kötülük Allah'ı unutmaktan çıkar. Her türlü fenalık, Cenab-ı Hakk'ı düşünmemekten ileri gelir. Allah'ını unutandan korkulur.

Çünkü öylesinden her şey umulur. İnsanoğlu bir kere Mevlâsını unutmasın, artık bir daha onun önüne geçilmez. Öyle bir insan kendi keyfinden, kendi çıkarından başka bir şey düşünmez. Canı ne isterse onu yapar. Gönlü neyi arzu ederse onu elde etmeye bakar. Hak gözetmez, hukuk tanımaz. Başkalarının kârını, zararını aklına bile getirmez. Fırsat bulunca, kabahatinin meydana çıkacağını aklı kesince, yapacağını yapar. Elinden geleceği şeyde asla kusur etmez.

İşte insanların bu hale gelmemesi için herkese Allah'ını unutturmamak, herkesin göğsüne âdeta bir bekçi koymak lâzımdır. Bu da olsa olsa ancak namazla gerçekleşebilir. Çünkü namaz, insanın kötülük yapmasına engel olur. Namaz insana, Mevlâ'sını unutturmaz. Namaz insanı çeker çevirir. Biraz düşündürüp kendine getirir.

Namaz insanı, Hakk'ın divanına sokar. Daha doğrusu her zaman Allah'ın huzurunda bulunduğunu insanın zihnine koyar. Yirmi dört saatte hiç olmazsa beş kere dünya işlerini bırakıp Allah'ın divanına durmak az şey değildir.

Böylece sürekli Mevlâ'sını unutmayan kimse asla kötülük yapamaz. Böyle bir kimseye dünyanın hazineleri bile bırakılsa hıyanet etmesi, ona el sürmesi mümkün değildir. Çünkü o daima huzurda bulunur. O daima kendini Allah ile görür.

Artık böyle olan bir kimse, bir kere böyle dereceyi bulan kimse, âlemin malına, canına, ırzına, namusuna hiç göz diker mi? Hiç öyle fena şeylere tenezzül eder mi? Hiç öyle adilikleri kendine yakıştırır mı?

Gördünüz mü ey cemaat, namazın büyüklüğünü?

Bu ilim, dininin tevekkülünü insanlara bildiriyor. Bu şey boşuna mı ki Cenab-ı Hakk bize; 'Namaz kılın' buyuruyor? Namazın ne olduğunu bilmeyenler, işin zevkine iyice varmayanlar, namazı sadece yatıp kalkmaktan ibaret sanıyorlar.

Bilmiyorlar ki namaz, insanı melekleştirir. Namaz, insanı Mevlâ'sı ile birlikte bulundurur. Dünyada bundan daha büyük bir ibadet bulunamaz. Dünyada bundan daha büyük gönül sefası bulunamaz, İşte siz de namazı böyle bilin.

Siz de namazın zevkine böyle varın. Müezzin 'Allahüekber' dediği zaman, hemen kendinize gelin. Elinizi, eteğinizi dünyadan çekin. O sırada iş, uyku, soğuk-sıcak demeyin, hemen namaza kalkın.

Hiçbir şekilde namazınızı geçirmemeye gayret edin. Elinizden gelen itinayı gösterin öyle baştan savma namaz kılmayın. Kalıbınızı secdede bırakıp aklınızı ve fikrinizi orada burada gezdirmeyin.

Sadece vücudunuza değil, gönlünüze de namaz kıldırın. Gönülsüz kılınan namazdan fayda çıkmaz. Öyle kılınan bir namaz, insanı Allah'ın huzuruna çıkaramaz.

Bir insan kırk yıl böyle namaz kılsa, ne gönlü yumuşar, ne ahlâkı düzelir, ne de ruhu zevk alır. Bunun için ne yaptığınızı bilerek, kimin divanına varmak istediğinizi düşünerek namaza durun. Eğer böyle yaparsanız, namazı böyle kılarsanız, hiç şüphe etmeyin ki gökleri aşar, melekleri geçersiniz.

Hiç olmazsa bir anlık Allah ile bir olup kendinizi unutursunuz. İşte bu da sizin miracınızdır. Ne mutlu namazı böyle bilip, böyle kılanlara. Yazıklar olsun Rahman'a secde etmeyip Mevlâsını unutanlara." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh; 691)