Atatürk’ün Hakimiyet-i Milliye gazetesinde kaleme aldığı makale.....

1920 senesinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde kaleme aldığı makalede, İslam’ın anlaşılmasını yorumlamıştır

<Atatürk’ün Hakimiyet-i Milliye gazetesinde kaleme aldığı makale.....

Atatürk, dinin siyasî ve şahsî menfaatlere alet edilmesine, anlaşılamayan ifadelerle dolu fetvalar ile halkın ezilmesine karşıdır.

1920 senesinde Hakimiyet-i Milliye gazetesinde kaleme aldığı makalede, İslam'ın anlaşılmasını yorumlamıştır:

"Hint doğunun en zengin, efsanevî ve mamur bir parçasıdır. Bu kıtaya sahip ve hakim olan her devlet yenilmez bir kudret ve servet kaynağına sahip oluyordu.

Bunu İngilizler çok iyi anladılar. Evvela Hindistan'da birkaç yüzyıllık bir Türk imparatorluğunun enkazını tarumar ettikten sonra, hakim millet sıfatıyla en cesur, maddiyatı en kuvvetli olan Müslümanları elde etmek istediler.

Müslümanlara ve dolayısıyla Hindistan'a sahip olabilmek için, Müslümanların ellerinde silah bulundurmamak, ahaliyi iktisaden dilenci bir vaziyete sokmak ve bu ahaliyi en derin bir cehalet içerisinde bulundurmak lazımdı.

Esasen Müslümanlar nerede Fransız, Moskof, Hollandalı hangi devlet ve milletin esareti altına girdilerse, bu cahil oldukları zamanlarda ve cahil oldukları için vaki olmuştur.

Ve hangi Müslüman millet yabancı ve Hıristiyan tahakkümüne isyan ettiyse, İslam'ın azamet ve vakarını anlayabilecek ilmi elde ettikten sonra isyan etmiştir."

İşte Atatürk'ün, Türkçeleştirme çalışmalarının gayesi İslam'ın azamet ve vakarını anlayabilecek bir seviyeye Müslüman Türkleri getirme çabasıdır.

Bizlerin bakış açısından O, aldığı nefesten verdiği nefese Allah'a hesap verme şuuru ile yaşamıştır.

İslam dininin muhafazası için verdiği mücadele de bu hesap şuuru içindedir elbette... Notlarında, işgalin bir inanç savaşı olduğunun altını çizer:

"… İstanbul'u Müslümanların müşterek ve hür bir beldesi, hilafetin ve İslam bağımsızlığının bir bayrağı diye elde etmek istediler.

Türkleri, İslam'ın bağımsızlığı için son döğüşen yeni düşünceli ve İngilizlerin melanetini öğrenmiş bir millet diye imha etmek istiyorlar.

Fakat bunun Müslüman dünyasına fena tesiri olacağını bildiklerinden, bunu güya İslamiyet'i müdafaa eder gibi görünerek yapmak istiyorlar.

Bunun için bir defa halifeyi ellerine almak, onu milletinden almak vasıtalarını bulmak lazımdı.

İstanbul'u, Anadolu'dan ayırdıktan sonra Anadolu'yu da birbirine katmak için kendi fikirlerini kabul etmiş bir kabine getirdiler.

Hilafeti esaretten kurtarmak ve bağımsız bir millet olarak yaşamak isteyen millet fertlerini yine kendi cahil vatandaşlarına kırdırmak için Anzavur gibi mahlukatlar satın aldılar.

Şimdi artık Türkiye Müslümanlarına karşı siyasetleri de bütün açıklığıyla meydana çıktı.

Mümkün olduğu yerde Müslümanların silahlarını alıp Hıristiyanlara kırdırmak; Adana ve İzmir'de olduğu gibi...

Mümkün olmadığı yerde Çerkez, Kürt, Türk diye Müslüman kardeşleri birbiri üzerine saldırtıp bu suretle de yine Müslümanları mümkün olduğu kadar kırdırmak ve zayıf bir dakikalarında Yunan ordusu üzerine götürüp son vazifelerini yapmak, Türkiye Müslümanlarını yok etmek.

(.) 'Mektep, ilim, medeniyet esasen sizin dininize yakışmaz. Hadi bakalım artık haçın iradesine geçtiniz.'

(.) Arş, milletin ve İslam'ın namus ve haysiyeti ile hayat hakkı için haykıran Türk Müslümanlarını böylece yok edebilirse, İslam için bağımsızlık bitmiştir ve İslam İngiltere'nin boyunduruğu altına girmiştir." (Aynı gazete yazısından).

Atatürk'ün verdiği büyük kurtuluş mücadelesine bakışı işte budur. Müslümanı ve devleti savunmak ile İslam'ın müdafaasını yapmak." ."  (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 563-583)