ATATÜRK’ÜN GİZLİ VASİYETİ.....

     Prof.Dr.Haydar BAŞ hocamızın ‘Hoş geldin Atatürk’ eserinde ‘Atatürk’ün Gizli Vasiyeti’ hakkında şu bilgilere yer vermektedir:   Bazıları Atatürk’ün gizli vasiyetnamesi olmadığını söyler. Ancak bunların delilleri, ispatları yoktur. Atatürk’ün gizli bir vasiyeti olduğunu ısrarla vurgulayan isim Meriç Tumluer’dir ve pek çok siyasîye bu konuda dosyalar dolusu bilgi göndermiştir.

ATATÜRK’ÜN GİZLİ VASİYETİ.....
Mimar Gökhan Demir

ATATÜRK’ÜN GİZLİ VASİYETİ.....

  Atatürk’ün gizli bir vasiyet bıraktığı ile ilgili araştırmaları bulunan Meriç Tumluer, Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında görev yapmış eski jandarma istihbarat subayı ve sonra polis teşkilatının kurucu üyelerinden olan Mehmet Rıfat Efendi’nin ikinci göbek torunudur. Alaaddin Tumluer’in oğlu, Selahaddin Tumluer’in torunudur. Gizli vasiyet hakkındaki bilgileri ilk kez 12 yaşındayken, 1978 senesinde babasından öğrendiğini belirtir.

     Vasiyetin Atatürk’ün ölümünden 50 sene sonra 1988’de açılması gerekirken, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren tarafından engellendiğini anlatır. Türk İslam Birliği dergisinde, bu konuda geniş bir mülakatı vardır. Vasiyet hakkında şunları söyler: “Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün, ölümünden 50 yıl sonra açıklanmasını istediği vasiyeti, kademe kademe yazılmış, bir kısmı eski Türkçe bir kısmı yeni Türkçe’dir.

    En sonuncusu, 5 Eylül 1938’de Dolmabahçe Sarayı’nda yazılmış ve Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak tarafından Beyoğlu 6. notere teslim edilmiştir. Vasiyetin zabıtlara katılım mührünün üstünde Hasan Rıza Soyak’ın ve Neşet Ömer İrdelp’in imzası mevcuttur. Mustafa Kemal Atatürk, 12 Haziran 1933 tarihinde, Türk Medeni Kanunu'nun 452. maddesine ek olarak 2307 sayılı bir yasa çıkarttırıyor. Yasada tüm Türk gençliğini kendisine yasal vasi tayin ediyor. Yani kurduğu kurumlardan toplanan gelirlerin tamamını Türk gençliğine miras bırakıyor.

    Biraz detaylandırırsak; Atatürk’ün başta İş Bankası, Ziraat Bankası, Etibank, Sümerbank ve üretim tesisleri, devlet üretme çiftlikleri, Anadolu Ajansı, Ankara Hukuk Fakültesi, Atatürk Orman Çiftliği ve devlet üretme çiftlikleri, Bursa Merinos Halı Fabrikası, Çocuk Esirgeme Kurumu, Demiryolları ve Limanlar Genel Müdürlüğü, Devlet Hava Yolları, Devlet İstatistik Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi, halkevleri, Maden Tetkik Arama Enstitüsü, Merkez Bankası, Merkez Hıfzıssıha Enstitüsü, Köy Enstitüleri, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı, Sanayi ve Maadin Bankası, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu gibi pek çok gelir getiren kuruluşlarda Türk milletine bağışladığı hisseleri vardır. Atatürk, bu kurumlardan toplanan gelirlerin tamamını, Anadolu’daki fakir, mağdur, kimsesiz ailelerin çocuklarının eğitim ve öğretim hizmetlerinde kullanılmasını istiyor.

   Türk, Kürt Laz, Çerkez, Boşnak, Zaza, Roman, Alevî-Sünnî ve azınlıklar gibi hiçbir ayrım yapılmadan  tüm çocukların giyim, kuşam, iaşe ve barınma bedelleri gibi giderler, geri ödenmesiz burslarla karşılanarak üniversite sonuna kadar okutulmasını, Türk milletine, Türk devletine ve Türk İslam âlemine faydalı birer birey olarak yetiştirilmesini istiyor. (…) Vasiyetin yazılmasına 1918 senesinde başlanmıştır. Kademe kademe 1919’da, 1921’de, 1922’de Kurtuluş Savaşı’nda, Cumhuriyet kurulduğunda, 1927’de (Nutuk), 1932 ve 1933’de, 1937’de Trabzon’da Atatürk Köşkü’nde ve son olarak da 5 Eylül 1938’de yazmıştır.

   Atatürk’ün vasiyeti tek konuyla ilgili değildir. Vasiyet askerî, siyasî, coğrafî, ekonomik, kültürel, sosyal, dinî konularla ilgili olup, içerisinde Kürt meselesinin de olduğu bir vasiyettir. Vasiyetin devamında bu sorunların çözülmesi için görevli olan Hz. Mehdî, Hz. İsa ve Ayasofya ile ilgili yazılar mevcuttur. (…) İlk başta seslendiği Türk İslam âlemi ve bu âlemi de yönetecek olan devletlerin, kurumların başındaki yöneticilerdir. (…) Bu vasiyetin açıklanmamasının sebebi aslında engellenmesinden ziyade konu Rahman’dan yana olanlarla, Rahman’dan yana olmayanların bir savaşıdır, yani deccalizm konusudur.

    (…) Şimdi Atatürk’ün Türk İslam Birliği Projesi’nin karşısındaki proje Büyük Ortadoğı Projesi’dir, Kürdistan hayalleridir. Sözde Kürdistan’ın kurulmasıyla bütün Asya, Ortadoğu ve Anadolu coğrafyasına maddî ve manevî anlamda hakim olma projesidir... (…) Mustafa Kemal Atatürk, vasiyetin içeriğini, Kur’an terminolojisine dayanarak yazmıştır. Kur’an-ı Kerim’de Kehf sûresinde bazı gizemler vardır.

    Bu sûrede, Hz. Hızır’la Hz. Musa’nın yolculuklarını yazar ve orada bir duvardan bahsedilir. Ayrıca ayette ifade edildiği üzere iki kardeş vardır. Ve Hz. Hızır o duvarı onarmıştır. Tabii,vakti zamanı gelsin demiştir. İşte vasiyet de bu onarılan duvardır. Altındaki hazine de içindeki bilgilerdir. O iki kardeş de Hz. Mehdî ve Hz. İsa’dır. (…) Yani birileri vasiyeti engelledik zannediyorlar. Allah’ın Kur’an-ı Kerim’deki planı devam ediyor…

     Mustafa Kemal Atatürk de burada Yüce Allah tarafından Türk İslam âlemine gönderilmiş vazifeli manevî bir memurdur ve soy itibariyle kendisi Hz. Ali Efendimizin evladı olan cennetlik gençlerin Efendisi Kerbela şehidi Hz. Hüseyin Efendimizin soyundan olup, Ehl-i Beyt’tir. Evlad-ı Resûl’dendir, seyyiddir. Genelkurmay Başkanlığı’nda, ATASE Dairesi Başkanlığı’ndaki gizli kayıtlarda, arşivlerde, kozmik odada şeceresi vardır.” (Yakup Köse-Yasin Ertuğrul Özdemir, Türk İslam Birliği Derneği, Meriç Tumluer Röportajı, 23.03.2012, Mersin.)

   Röportajın devamında Sayın Tumluer, gizlenen vasiyet hakkında dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan’a bizzat teslim edilmiş; CHP’li İsa Gök vasıtasıyla Kılıçdaroğlu’na gönderilmiş dosyalardan bahseder. Yine CHP’li Muharrem İnce’nin ve emekli albay Ömer Cengiz’in konuyu çok iyi bildiğini anlatır. Rahmetli Turgut Özal’ın, Necmetin Erbakan’ın, Süleyman Demirel’in bildiğini aktarır.