Atatürk misyonerlik çalışmalarını reddetmiştir.....

Mustafa Kemal için İslam inancına sahip çıkmak, vatanın kurtuluşu ve Müslümanların birliği ve milletin devamı için şarttır. Siz, Nutuk'a azınlıkların misyonerlik faaliyetlerinin bölücü etkileri ile başlandığını bilir misiniz

<Atatürk misyonerlik çalışmalarını reddetmiştir.....

TÜRK-AZ HABER / TARİH

Mustafa Kemal için İslam inancına sahip çıkmak, vatanın kurtuluşu ve Müslümanların birliği ve milletin devamı için şarttır.

Siz, Nutuk'a azınlıkların misyonerlik faaliyetlerinin bölücü etkileri ile başlandığını bilir misiniz?

"1919 senesi Mayıs'ının on dokuzuncu günü Samsun'a çıktım" diye başlar Nutuk ve işgali birkaç cümlede özetledikten sonra şöyle devam eder:

"... Memleketin her tarafında Hıristiyan azınlıklar gizli veya açıktan açığa kendi hususi emel ve maksatlarının temini için, devleti bir an evvel çökmesi için yoğun çaba sarf ediyorlar.

Sonradan elde edilen güvenilir malumat ve vesikalarla iyice anlaşılmıştır ki, İstanbul Rum Patrikhanesi'nde kurulan Mavri Mira heyeti, vilayetler dâhilinde çeteler teşkil ve idare etmek, mitingler ve propagandalar yaptırmakla meşgul.

Yunan Kızılhaç'ı ve Resmî Muhacirler Komisyonu, Mavri Mira Heyeti'nin faaliyetlerine hizmet ediyor.

Mavri Mira heyeti tarafından idare olunan Rum okullarının izci teşkilatları, yirmi yaşından yukarı gençler de dâhil olmak üzere her yerde ikmal olunuyor.

Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira heyetiyle hemfikir olarak çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tamamen Rum hazırlığı gibi ilerliyor.

Trabzon, Samsun ve bütün Karadeniz sahillerinde teşekkül etmiş ve İstanbul'daki merkeze bağlı bulunan Pontus Cemiyeti hiçbir maniyle karşılaşmadan kolaylıkla ve başarıyla çalışıyorlar."

Atatürk'ün Nutuk'u kaleme alırken ilk sayfada değinmek ile dikkat çektiği Patrik Atinegoras, biraz aşağıda ele aldığımız Said Nursi tarafından "gizli Müslüman" olarak tanıtılacaktır...

Atatürk'ün bir inanç problemi yoktur. O, Müslüman bir Türk'tür ve Müslüman Türk'ün vatanını işgal eden haçlı zihniyetinin çeşitli dernekler ve heyetler vasıtasıyla misyonerlik faaliyetlerini yürütürken diğer taraftan işgalcilere destek verdiğinin farkındadır.

Bugün, Dinlerarası Diyalog'un ve misyonerliğin ne demek olduğunu anlayamamış "dindar"lara karşı; dinsiz diye itham edilen Atatürk, inanç üzerinden yapılmak istenenlerin farkında, çok şuurlu bir Müslüman'dır.

Nutuk'un ilerleyen sayfalarında, Pontus konusuna bir kez daha değinir Gazi:

"... 1840 senesinden beri; yani üç çeyrek asırdan beri Rize'den İstanbul Boğazı'na kadar Anadolu'nun Karadeniz havzasında, eski Yunanlılığın ihyası için çalışan bir Rum zümresi mevcut idi.

Amerika Rum göçmenlerinden Rahip Klematios adında biri, ilk Pontus toplantı yerini, şimdi halkın Manastır dediği bir tepede İnebolu'da kurmuştu.

Bu teşkilat mensupları zaman zaman münferit eşkıya çeteleri şeklinde faaliyet gösteriyorlardı.

... Ethniki Hetairia (Etniki Eterya) Cemiyeti propagandacıları ve Merzifon'daki Amerikan müesseseleri tarafından mânen yetiştirilen ve yabancı hükûmetlerin silahlarıyla maddeten takviye edilip cesaret verilen bu havalideki Rum kütlesi de bağımsız bir Pontus hükûmeti kurma emeline düştü.

Amasya, Samsun havalisi Rum Petropoliti Yermanos'un idaresinde, muntazam bir program halinde faaliyetlerine başladılar.

Samsun'daki Rum komitecilerin başkanı olan Reji Fabrikası direktörü Tokamanidis bir taraftan da merkezî Anadolu ile haberleşme tesisine çalışıyordu.

Birkaç bin Rum'u, Sohum'da Haralambos isminde bir adamın başına topladılar.

Yabancıları, Kızılhaç heyetleri arasından gelen subayların da teşkilat kurmak, çetelerin askerî talim ve terbiyeleriyle iştigal etmek ve gelecekteki Pontus hükûmetinin temelini kurmak ile memur oldukları anlaşılıyordu.

4 Mart 1919 tarihinde, İstanbul'da Pontus adıyla yayımlanmaya başlayan bir gazetenin baş makalesinde, 'Trabzon vilayetinde Rum cumhuriyetinin tesisine çalışmak maksadıyla yayımlandığı' ilan edilmişti.

... Bafra ve Çarşamba havalisindeki yerli Rumlar sürekli kiliselerde toplanıyor, teşkilatlanmalarını ve teçhizatlanmalarını takviye ediyorlardı.

23 Ekim 1919 tarihinde, Doğu Trakya ve Pontus için merkez olarak İstanbul kabul edilmiş idi.

Venizelos, İstanbul'un merkez olarak kabul edilme meselesinin daha sonraki bir tarihe ertelenerek, bunun yerine Pontus hükûmeti kurulması düşüncesini ortaya atmış ve İstanbul patrikhanesine buna göre talimat vermişti.

18 Aralık 1919'da Pontus Rum hükûmeti ismiyle bir hükûmet teşkil etmiş ve teşkilatlanmaya başlamıştı.

… Pontus eşkıyasının kuvveti başta 6 bin-7 bin silahlı idi. Daha sonra her taraftan katılanlarla 25 bin raddesini buldu.

... Pontus çetecilerin icraatı İslam köylerini yakmak, Müslüman halka karşı akıl ve hayale sığmaz zulümler yapmak, cinayetler işlemek gibi hunhar bir sürünün icraatından başka bir şey değildi."

Bazıları Atatürk'ün din anlayışını kaleme aldığı kitaplarında, O'nun Hıristiyan din adamlarından etkilendiğini yazarlar.



Batı'nın, haçlı zihniyetinin temsilcisi olduğunu gördüğü halde bunlara özenmesi, Müslüman hocaların onlara benzemesini istemesi söz konusu olabilir mi?

Nutuk'ta yer verdiği konulara bakıldığında, Atatürk hakkındaki bu görüşler zırvadan başka bir şey değildir.

Bakınız, Amerika Yakındoğu Heyeti, Anadolu'da yetimhaneler ve numune çiftlikler ve hayır müesseseleri açmak ve yetim çocukları yetiştirmek için izin ister.

3 Ocak 1921'de konu Meclis'te değerlendirilir ve ilgili karar çıkar.

Dört gerekçe ile reddedilen taleplerinde, dördüncü gerekçe şöyledir:

"Sırf ilmî ve insanî gayretlerle memleketimizde çalışmakla beraber ruhlarında yerleşmiş bulunan Hıristiyanlık güdüsüyle hemen sırf Hıristiyan azınlıklarla meşgul olmak ve onlara ister kasıtlı ister kasıtsız Müslüman kitlelerden ayrılmak arzusunu aşılamak."

"Hiçbir hükûmet kendi tebaasından olan on binlerce çocuğu kendi memleketi dahilinde bir yabancı heyeti tarafından her türlü teftişten azade olarak büyütülüp onlara istediği gibi telkinlerde bulunulmasına müsaade edemez..."   hükmü ile yabancı dine mensup kişilerin Türk evlatlarını yetiştirmesine izin vermez.

Buna karşılık, diğer dinlere mensup kişilerin ülkemiz sınırlarında serbestçe yaşamalarının önünü de kesmez. Tek şart, misyonerlik faaliyetlerine yönelmemeleridir.

Bunun gibi, ülke bütünlüğünü tehdit eden, işgalci güçlerle beraber hareket eden çalışmaların önüne geçmek maksadıyla; 1923 yılında Merzifon Amerikan Koleji, Atatürk tarafından kapatılmıştır.

13 Ekim 1935'te tüm Mason locaları, Atatürk'ün emri ile İçişleri Bakanlığı'nca resmen kapatılacaktır.

Mustafa Kemal, henüz 28 Aralık 1919'da Ankara'da halka yaptığı bir konuşmasında, 30 Ekim 1918 sonrasında İtilaf Devletleri'nin işgal gerekçelerinden biri olarak gayrimüslim unsurlardan yararlanmalarının altını çizer:

"... Mütarekename imzalandığında hür ve bağımsız bir Osmanlı milleti kabul ettikleri halde, aradan bir iki ay geçtikten sonra bu kanaatlerden uzaklaşıyorlar...

Yabancılar kendi İktisadî ve siyasî menfaatlerini tatmin edebilmek için aleyhimizde icat ettikleri iki görüşü yürütmeye başladılar.

Bu görüşlerden birincisi güya milletimizin gayrimüslim unsurları eşitlik ve adalet düsturuna uygun olarak idareye muktedir olmadığı.

… Efendiler hiçbir millet, milletimizden ziyade yabancı unsurların inançlarına ve adetlerine riayet etmemiştir.

Fatih, İstanbul'da bulduğu dinî ve millî teşkilatı olduğu gibi bıraktı. Rum Patriği, Bulgar Eksarhı (piskoposu) ve Ermeni Kategigosu (patriği) gibi Hıristiyan dinî reisleri imtiyaz sahibi oldu. Kendilerine her türlü serbestî bahşedildi.

İstanbul'un fethinden beri gayrimüslimlerin mazhar bulundukları bu geniş imtiyazlar milletimizin dinen ve siyaseten dünyanın en müsaadekâr ve civanmert bir milleti olduğunu ispat eder en bariz delildir.

Memleketimizde yaşayan gayrimüslim unsurların başına ne gelmişse, kendilerinin yabancı entrikalarına kapılarak ve imtiyazlarını suiistimal ederek vahşiyane surette takip ettikleri ayrılık siyaseti neticesidir..."

Kısaca Gazi Mustafa Kemal, bölücü ve yıkıcı etkilerinin farkında olduğu misyonerliğe karşıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 647)