Asırların bağrına bastığı lider Hz. Muhammed ( Prof. Dr. Haydar Baş’ın Kaleminden ).....

İstişare, sağlam görüşe varabilmek için bütün akılların güçlerini bir araya toplayan bir yoldur.

<Asırların bağrına bastığı lider Hz. Muhammed ( Prof. Dr. Haydar Baş’ın Kaleminden ).....

"Liderlik; insanları tanımak, herkese uygun bir iş vermek, istişare edip doğru görüşü ortaya koymakla ortaya çıkar. Liderlik en güzel bu şekilde belli olur.
 
Allah Resulü bu konuda da insanların en güzel örneğidir. İstişare, sağlam görüşe varabilmek için bütün akılların güçlerini bir araya toplayan bir yoldur.
 
İstenen gayeye doğru gidilmesi, fert ve toplumun moralinin yükselmesi ve güçlenmesi için her fert nihaî karar sorumluluğunu taşımak ve neticeye inanmakla mükelleftir. Bu gerçekleştiği zaman, herkes, toplumun problemleriyle yakından ilgilenmiş olur. Bunun için Allah-u Teâlâ, Müslümanlara istişare emrini veriyor.
 
Resulullah'ın, bir lider olarak hayatında gördüğümüz en bariz vasfı, istişareyi sevmesi ve ona ihtimam gösterip dairesini geniş tutması, en son ve nihaî kararı ortaya atması idi.
 
Bedir Savaşı'ndan önce Müslümanlarla istişare etti. Sonra nihaî kararı verdi. Müslümanlar, Bedir günü en yakın suyun yanında yerlerini aldıklarında, Hubab b. Münzir, Resulullah'a gidip dedi ki:
 
"Allah mı burada yerleşmemizi emretmiş? Bundan ileriye gitmemiz veyahut geriye çekilmemiz mümkün değil midir? Yoksa bu bir görüş neticesi ve savaş taktiği midir?"
 
Peygamberimiz: "Hayır! Bu bir görüş neticesi ve savaş taktiğidir" dedi.
 

 
Hubab, "Öyle ise ey Allah'ın Resulü! Burası iyi bir yer değildir. Asker, düşmana en yakın bulunan suyun önünde karargâh kursun. Diğer kuyuların üzerini çerçöple kapatalım. Sonra bir havuz yapıp bunu su ile dolduralım. Ondan sonra da düşmanla savaşalım. Böylece biz, havuzdan su içebildiğimiz halde, onlar içemeyeceklerdir" deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.), "Güzel bir görüş beyan ettin" dedi ve Hubab'ın dediği şekilde davrandı.
 
İnsanları tanımak ve herkese lâyık olduğu mevkii, yapabileceği işi vermek hususunda da hiçbir kimse Resulullah'a yetişemezdi.
 
Birçok zamanlar sağlam bir temele dayanan hak davalar, liderlerin, ortaya çıkan problemleri uygun bir şekilde çözememesinden dolayı durur ve felce uğrar. Bu sebeple merkez bölünerek içten vurulur ve dağılır. Lider, problemleri çözme hususunda ne kadar kuvvetli olursa o kadar başarı elde edilir.
 
Zamanımızda liderler, gayrimeşru bir şekilde problemleri çözmeye çalışır, kuvvete başvurarak muhalifleri ya idam eder, ya da hapse atar. Bunun misalleri çoktur.
 
Fakat dünyada benzeri olmayan bir şekilde Resulullah'ın kendine inanan kimselerle uyum içinde bütün problemleri çözdüğünü görüyoruz.
 
Resulullah'ın bu şekilde çözdüğü problemlerden bazılarını başlıklar halinde sunmak istiyorum:
 

 
- Nübüvvetten önce Kâbe'yi yıkıp yeniden inşa eden Kureyş'in, Hacerü'l-Esved'in yerine yerleştirilmesi hususunda ortaya çıkan müşkülünü çözmesi.
 
- Hicret'ten sonra halkın problemlerini çözmesi:
 
A. Çeşitli kabilelere mensup kişileri birbirleriyle kaynaştırması.
 
B. Sadece Müslümanlardan ibaret olmayan, Yahudi, münafık ve Müslümanlardan oluşan halkın birlikte yaşayışını sağlayan uygun bir anlaşma yapması.
 
C. İktisadî problemleri çözmesi. Bu konu çok mühimdir. Çünkü Muhacirler, aile fertleriyle evlerini bırakıp göç etmişlerdi. Muhacirlerin (göçmenlerin) problemini çözmek, her zamanda hatta asrımızda dahi zordur. Ayrıca ticarete Yahudiler hâkim idiler. Çünkü Medine'de biricik çarşı onlara aitti.
 
Resulullah'ın bu problemleri nasıl çözdüğüne kısaca bir göz atalım:
 
Müslümanlar, Yahudi çarşısına ihtiyaç duymasın diye, Resulullah, yeni bir çarşı inşa ettirdi. Allah'ın emriyle kardeşlik müessesesini kurdu. Her bir Muhacir'i, Ensar'dan birisine kardeş yaptı ve bu kardeşliği soydan gelen kardeşlikten üstün tuttu.
 
Müslümanlar Mekke'den Hicret ettikleri zaman, Ensar, Muhacirler için münakaşa ediyorlardı. Herkes yeni gelen Muhacirler için; "Ben, kendi evime götüreceğim" diyordu. Öyle oldu ki, Müslümanlar kura ile Ensar'ın evlerine misafir ediliyorlardı. İşte Resulullah'ın müminlere verdiği bu şuur sayesinde, en büyük problemlerden biri halledilmiş oldu." (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el lil Alemin eseri 2. Ciltten) H: Akın Aydın