‘Anladım ki, nefsin ötesi Hak’

Ey cemaat! Size iyilik yapmak düşer. Hakk'a tâatı her şeye tercih ediniz. O'na isyana atılmayınız. İyilik ve nimetin kadrini biliniz; hangi iyilik ki kötüye harcanır, o az zamanda biter, tükenir

<‘Anladım ki, nefsin ötesi Hak’

TÜRK-AZ HABER / DİN

"Ey cemaat! Size iyilik yapmak düşer. Hakk'a tâatı her şeye tercih ediniz. O'na isyana atılmayınız. İyilik ve nimetin kadrini biliniz; hangi iyilik ki kötüye harcanır, o az zamanda biter, tükenir.

İbadeti elden bırakmadan çalışmaya koyulunuz. Hak yakınlığını ancak bu yolda bulabilirsiniz. Hakk'a tâata devam ederseniz, her kaygınız O'na olur. Kastınız orada toplanır.

Her hâli O'nunla olan, başkasına gidemez ve başkası ile olamaz. Hem ibadet eder hem de rızkınızı helâlden kazanmak için çalışırsanız, yemeğiniz O'nun fazilet tabağı ile gelir. Rızkınızı aklınızın keşfedemediği yoldan bulursunuz.

Maddî kaygı peşinde koşanlara nefis hicap olur. Vasıtalar aradan kalkınca nefis islâh olur. Dolayısıyla perdeler zâil olur.

Bu hâli Bayezid-i Bistamî çok güzel anlatır: "Rabb'imi rüyamda gördüm, 'Ey Yaratıcı Hûda, Sana yol nereden gider?' dedim. Şu cevabı aldım: 'Nefsini bırak gel.' Yılanın kılıfından sıyrıldığı gibi nefsimi bir yana ittim. Her hakikati olduğu gibi gördüm. Anladım ki, nefsin ötesi Hak... Hakk'ın emri ise nefse ait isteğin aksi."

Dünya ve içindekiler, Hakk'ın zâtından gayri cümle şeyler, nefse uymuşlardır. Dünya nefsindir ve nefsin sevgilisidir. Âhiret de onun sevgilisidir.

Çünkü Hak Teâlâ, onu şöyle bildirdi: "Âhirette gözlerin istekle bakacağı, nefislerin haz duyacağı şeyler vardır." (ez-Zuhruf, 71)

Hakiki varlığı bulanlar başkadır. Onlar, gündüz olunca halka iyilik için dolaşır, gece olunca da Hak Teâlâ'ya ibadet ederler, iç âleme döner, Hak'la olurlar.

Böyle etmek bir gelenektir. Bunun gibi padişahlar da gece olunca vezirlerini ve sevdiği kimseleri yanlarına alırlar; gündüzleri rasgele saray halkı ile uğraşır dururlar, halkın ihtiyacını görmeye koyulurlar.

Allah'ın rahmeti sizlere olsun, sözlerimi kalbinizle dinleyiniz. Sözlerimi zihninize alınız; söylediklerimle amel ediniz. Sözlerimi Hak'tan alırım, konuşmamı O'nunla yaparım. Öğüt yollarını hakikate uygun olarak seçerim. Hakikî yolları size vasfetmekteyim. Sebebi, o yola koyulmanız. Bana, "İyi ettin ve güzel söyledin" demeniz yetmez.

Bu sözler benim için kâfi değil. Ancak bu sözleri kalbinizle derseniz olur. Sözlerimle amel ederseniz sevinirim. İhlâs sahibi olursanız zevk duyarım. Sözlerimin tesirini sizde görürsem, en iyisini yapmış olursunuz.

Ne zamana kadar nefsine, dünyana ve âhiretine tapacaksın? Ne zamana kadar bunlara ibadet edecek, kullara ve fâni eşyaya namaz kılacaksın. Halk, nefsine perde oldu. Nefsin kalbini örttü. Kalbinin derûnî varlığını kapladı.

Halkı tanı, dış âleme daldıkça varlığını göremezsin. Halkı bir yana attığın an, nefsini görebilirsin. Ve nefsin Hakk'a karşı olan düşmanlığını anlarsın.

Nefsinle daima harp et. Hak Teâlâ'nın emrine boyun eğinceye dek onu bırakma; sonra yine ondan ayrılma, azabilir.

Nefsin, Hak'tan korkar, O'na inanır bulmayınca başıboş salma. Nefis Hakk'ın emrine uymalı, yasaklarından kaçmalı. Bilhassa kadere uymalı. İşte bu hâllerden sonra kalbin perdesi kalkar, sır âleminin gözleri açılır.

Gerek kalp, gerekse sır âlemi, önce göremediklerini bundan sonra görmeye başlarlar. Yaratıcılarını anlar, daima O'na koşarlar. Sır âlemini ve kalbi Hak'tan gayri şeyler eğlendiremez.

İrfan sahibini hiçbir şey eyleyemez. O, her hâlinde eşyanın yaratıcısı ile olur. Uyku ona tesir edemez. Onu, Hak'tan alıkoyan olmaz. Sevilmiş insan için kendine has varlık yoktur.

Sevilmiş olan, kader yaylasında gezer, ilim deryasında yüzer. Deryanın dalgası onu bir aşağı bir yukarı kaldırır, indirir. Ulvî denizin dalgaları irfan sahibini bir defa boşluğa iter, sonra en ücra köşeye...

Kendinden geçmiş bir hâldedir, aklına sahip olamaz. Kulağı maddî ve kötü şeyleri duymaz, dili konuşmaz, gözleri de görmez.

Her işinde Hakk'ı görür, başkasını görmez ve bilmez. İrfan sahibi Hak önünde teslim olan bir ölüdür. Dirilmesi mukadder ise Hak ona can verir. Ezel bilgisi, can verilmesi gereken kimseyi bilir.

İrfan sahipleri, hüküm perdeleri ardında yaşar, haklarında bir hüküm verilince gereği için açığa çıkarlar. Perdelerin açılması emredilince hemen halka koşar, hâllerini hikâye ederler.

Bu sebeple halkı Hakk'a çağırmış olurlar. Onların hâli böyledir, ama daha söylenmeyen kısmı da vardır.

Ey cemaat! Hâliniz nedir? Heves uğruna ömrü tükettiniz. Zamanınızı değersiz işlere harcadınız. Hak Teâlâ'nın kudsî tecellileri arasına dalınız ve sabırlı olunuz. Bu dediğimi yaparsanız dünya ve âhiretin iyiliğini bulursunuz.

İslâm dininin özüne varmak dilersen bütün varlığını ona teslim et. Hak Teâlâ'ya yakın olmayı istiyorsan O'nun kudret eli önüne seril. "Niçin, neden ve nasıl?" gibi sözleri sakın deme.

Hak yakınlığı böylece bulunabilir. Herhangi bir işi dilemek doğru olmaz. Çünkü Hak Teâlâ iyi kulları için şöyle buyurur: "Allah'ın dilemesi olmadıkça siz dileyemezsiniz" (İnsân, 30) (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)