ALLAH’IN EMANETİ OLARAK KADIN.....

Prof. Dr. Haydar Baş Hocamızın, 'Veda Hutbesinde İnsan Hakları' eserinde Allah'ın emaneti olan kadının hakları hususunda şu bilgilere yer veriliyor:  "Kadının konumu meselesine farklı yaklaşımlar:

ALLAH’IN EMANETİ OLARAK KADIN.....
Mimar Gökhan Demir

ALLAH’IN EMANETİ OLARAK KADIN.....

'Kocaların kadınları üzerinde olan hakları gibi, kadınların da kocaları üzerinde hakları vardır.' (Bakara, 228). Vedâ Hutbesi'nde gündeme gelen kadın haklarına riâyet edilmesi ve kadının himaye edilmesi hususu fıtrî bir dengeye oturtulurken, günümüzde bu konudaki tartışmalar büyük boyutlara ulaşarak devam etmektedir.

Bu mesele, daha ziyade kadın hakları müdafaacılarıyla, onları kadını istismar etmekle suçlayanlar arasında cereyan etmektedir. Bu tartışma zemininde kadının kimliği zedelenmekte, kadına layık olduğu yeri gösterecek fıtrî ölçüye ulaşılamamaktadır.

Halbuki 'karanlığa küfretmektense bir mum yakmak daha evlâdır' mantığı ile hareket ederek, kadın hakkı mücadelesi yerine kadının yeri tanımlanmalıdır. Kadın haklarının bir mücadele mantığı ile ele alınması, kadını acındırma edebiyatına tevessül edilmesi isabetli bir yaklaşım değildir.

Bu yaklaşım, kadın konusunu bir antitez mantığı ile ele alıştır. Halbuki kadın hakkı ve uğradığı haksızlığı bir tartışma, polemik, zıtlaşma ve ideolojik çatışma aracı yapmak yerine, tez mantığı ile ele alıp bir insan olarak onu gerçek yönleriyle ortaya koymak esas olmandır. Mühim olan kadının huzuru ve insanlığın sükun ve selameti olduğuna göre, bu açıdan kadının hayatî görevleri ve insanlık ailesi içindeki yeri tanımlanmandır.

Kadın hakları ve erkek kadın eşitliği gibi kavramların bir kavga mantığı ile ele alınması İslâm tefekkür metodu ve sistematiğine uymaz. Salim bir akıl sahibi de bunu uygun bulmaz. Bizde kadının bir hürriyet ve eşitlik problemi olmadığı gibi böyle bir kavganın yeri de anlamı da yoktur.

Nitekim matematiksel bir kuraldır ki eşitlik ve eşitsizlik aynı cinslerin mukayesesinde söz konusudur. Örneğin elma ile armut aynı cins olmadığından, bu iki farklı varlık toplanamayacağı gibi, birbirinden çıkarılamaz ve birbirlerine eşitlenemezler de. Her birinin yeri ve özelliği ayrıdır. Dolayısıyla kadın, bir gerçek, bir vakıa olarak fıtrî, sosyolojik, kültürel, ekonomik ve bütün açılardan ele alınarak insanlık camiası içindeki yeri tarif edilmelidir.

Peki, kadın nedir? Kadının toplum içindeki yeri, yetkisi, mesuliyet ve mükellefiyeti ile beraber hak ve hürriyeti nedir? Asıl bu hususlar ele alınmalıdır. Hemen ifade edelim ki, kadınlara gereken yeri, fazileti ve şerefi ancak İslâm vermiştir. Vedâ Hutbesi'nde de belirtildiği üzere kadın layık olduğu yeri ancak İslâm'la kazanmıştır. O halde İslâm'da kadının yeri ve yüceltildiği şerefi nedir? Bu gerçek ortaya konulduğunda birtakım tartışmaların, hak ve hürriyet kavgalarının ne kadar anlamsız olduğu anlaşılacaktır."