Allah’ım, bizi bela ile deneme bize belasız yakınlık ver.....

Belâ halimizi, İbrahim'in (a s.) ateşine çevir. Ona yaptığın gibi bize verdiğin ateş de olsa, içinde yeşillikler olsun.

<Allah’ım, bizi bela ile deneme bize belasız yakınlık ver.....

"Allah'ım, bizi belâ ile deneme. Bize belâsız yakınlık ver. Bize yakınlık ve lütuf ihsan eyle! Ateş âfetini göstermeden yakınlığını nasip eyle...
 
Şayet âfet mukadderse, bizi semender (ateş içinde yaşayan bir kuş) gibi kıl. O ateşle beyazlanır, yanmaz; bilâkis rahat eder.
 
Belâ halimizi, İbrahim'in (a s.) ateşine çevir. Ona yaptığın gibi bize verdiğin ateş de olsa, içinde yeşillikler olsun.
 
Bizi bütün varlıktan müstağni eyle. İbrahim Peygamberi de öyle eylemiştin. Bize, ülfetini ver ve bizi onu esirgediğin gibi esirge... Âmin!..
 
İbrahim (a s.) yola girmeden önce can arkadaşını bulmuştu. Varlığını daima esirgeyecek komşuyu bulmuştu. Arkadaşı buldu; sonra yola çıktı. Komşuyu seçti, sonra eve taşındı.
 
Hastalık gelmeden önce, tedavi yollarını aradı, buldu. Belâ gelmeden sabrı öğrendi, hüküm verilmeden önce uymayı bellemişti.
 
İbrahim (a.s) sizin manevî babanızdır. Ondan yol, erkân öğrenin ve ona uyun. Onun sözünde ve işinde binlerce hikmet vardır. Belâ denizinde ona lütuflar veren Sübhan'dır. O, denizde yüzdüren ve kuvvet elini ondan kesmeyen Büyük'tür.
 
Allah uludur. İbrahim Peygamberi düşmana gönderdi. Halbuki düşman atlı, o yaya idi. Elini arkasına bağladı, yücelere çıkmasını diledi.
 
Halkı yemeğine çağırdı; halbuki kendinde ancak bir günlük, yiyeceği vardı. Bunlar gizli ve büyük lütuflardır.
 
Ey evlat! Allah'a kul ol. Kader geldiği zaman susmayı âdet edin. Bu hâlde, nice hikmetler sezeceksin.
 
Hekim Calinos'un bir çırağı vardı. Ona zahmeti hayli çok işler yaptırdı. Çırak sesini çıkarmadı; alacağını aldı. Bütün bilgileri ezber etti, hekim oldu.
 
Yaptığın hezeyan karşısında İlâhî hikmetler sana varmaz. Her şeye muteriz ol, Hak'la nizaya koyul, sonra da hikmet bekle!.. İşte bu olmaz...
 
Allah'ım! Bize uymayı nasip et. Münazaayı bıraktır. "Dünyada iyilik ver. Ahirette de iyilik ver. Bizi ateşten sakla." (Bakara/201)
 
Ey cemaat! Allah'ı anlayın. O'nun şanına bilgisizlik yakışmaz; cahil olmayın. O'nu bilin ve itaat edin. Muhalefet ne demek? O'nun yoluna baş koyun. Allah'ın bütün hükümlerine razı olun; niza ve çekişme ayıp olur.
 
Allah yaratıcıdır. Kullara rızık verir. Evvel ve sonra O'nun hâzinesi dışında yiyip içen yoktur. Zahir, bâtın hep O'dur ve O'nundur. O'nun varlığı kadîmdir. O'ndan evvel varlık başlamadı. Bu kadîm hâli, sonsuzlara kadar uzar.
 
Hükmüne karşı duran yoktur. Dilediğini yapar; kimseye hesap vermek zorunda değildir. "Yarattıkları, toptan ve tek tek, kendi yaptıklarından Ona karşı sorumludurlar." (Enbiya/23)
 
O, zengin kılar, dilerse bir pula muhtaç eder. Yararlı olan O'dur. Öldüren, dirilten O'dur. İşleri O takip eder. O'ndan korkulur. O'ndan ümit kesilmez.
 
Hataya düşünce O'ndan korkunuz. Bir şeyler beklerseniz O'nun kapısına koşunuz. Başka kapılardan fayda ummayınız.
 
O'nun kudreti ile dönünüz. Hikmet ve kudrete mağlûp oluncaya kadar, devam ediniz. Edebli olunuz. Siyahla olduğunuzda beyazı unutmayınız. Hak'la aranızda irtibat kurulması lâzım. Edebli olursanız olur. İslâm dininin esaslarını bozmaktan korunursunuz.
 
Bütün işlerinizde, Peygamber (s.a.a.v) Efendimizin kurduğu yola girin... Vasat hâlinizi kuvvetlendiriniz. Emir ve yasaklar altında kötülükleri eziniz. O'na uyanlara uyunuz. Padişah, bu hâlinizde sizi çağırır. Peygamber (s.a.a.v) Efendimize uymayı iyi biliniz; Hak katına varmak için ondan izin isteyiniz." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın