‘Allah’ım, beni Seninle zengin eyle, başkasına terk etme’

Ey burada hazır olanlar ve olmayanlar, yarın kıyamet olduğunda, münafıkların dahi hakkı için münazaraya tutuşacağım

<‘Allah’ım, beni Seninle zengin eyle, başkasına terk etme’

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

Ey burada hazır olanlar ve olmayanlar, yarın kıyamet olduğunda, münafıkların dahi hakkı için münazaraya tutuşacağım.

Onlar için münazara ettikten sonra iman sahipleri için nasıl yapmam; onların hakkını nasıl görüşmem? Bu hâlimi çok tuhaf bulacaksınız orada.

Allah'ım, beni Seninle zengin eyle, başkasına terk etme. Muallimi çocukların eline bırakma. Öğretmenler yavruların evindekine göz dikmesinler. Öğretmenin evi öğretme yeri olmakla beraber, her cins maddî nimetlerle de süslü olsun.

Allah'ım, sana ayan, bu sözler beni alt etti, söyledim. Ağzımdan çıkıp ortaya saçılan bu sözlerdeki hâlimi mazur gör. Bunları çocuklara has sayıyorum. Yolcuların ve uyanların faydası için bunları söyletirsin.

Bunları söyleten sensin. Bulunduğum hâlin kolay olmasını içimden gelerek gönül rahatlığı ile senden diliyorum.

Ey cemaat! Siz öyle sanırsınız ki, alacağımı sizden alırım ve sizi görürüm. Hayır, bildiğiniz gibi değil. Bütün alacaklarımı Aziz ve Celil olan Allah'tan alırım, sizden değil...

O, elinizde olan şeye baktığımda, kalbim kayarsa, beni ikaz eder. Sizinle birlik olduğum an sizi bilmem; sizi bir yana atıp aranızdan ayrıldığımda anlarım.

Ben, münafıkları suya daldırırım, irfan sahiplerini denerim. İçi bozukları bıçakla vurup kesmem, su ile terbiye ederim.

Soframı sizin için sererim; siz ayrıldıktan sonra yemeğimi yerim. Nevalem sizinkine uymaz. Siz çıktıktan sonra, hizmetini yapmakta olduğum Sahibim, yemek tabaklarını bana sunar.

Ey basiret sahipleri, hâlimi bilmez misiniz? Kollarım sıvalı, salman elbisem de bir yanda bağlıdır; böylece efendime hizmet ederim.

"Hak Teâlâ'nın peygamberlere elçisi Cibril idi. Velîlere, kim elçilik eder?" diyene şöyle denir:

"Açıktan vasıta yoktur. Rahmet, lütuf ve iyilik tecellileri, O'ndan gelen manevî ilham ve onların kalbine konan şefkat nazarı, başlı başına birer Hak elçisidir. Velîler tecelliye her zaman erer. Ayık hâlleri devam ettikçe, iç âlemleri temiz oldukça, kalp gözleri O'nu görür."

Ey cemaat! Dünyaya olan hırsınız ve onu sevmeniz, sizi Allah sevgisinden ve O'nun dostlarına bağlı olmaktan alıkoydu. Dünyada çoğalma ve ondan çok şey alma sevdası, sizi yıktı. Kerem sahibinin iyiliğine güvenerek dünyayı bırakınız ve âhireti düşününüz.

Allah'ım, güzellik ve cömertlik senin sıfatındır. Bizler de senin kölelerin... Onlardan bir zerre olsun bize ihsan eyle. Âmin!

Ey evlat! İki adımdır, onları at, muhakkak erersin... Birinci adımı, dünyadan at; öbürü âhiret olur. Bir adım nefsinden, bir adım yaratılmışlardan... Ötesi malûm.

Şu dışı bırak; hemen iç âleme geçersin. Bu işin bir başlayışı, bir de bitişi vardır. Sende başlar, tamamı Allah Teâlâ'dan biter. İpini, seleni bir yere at; amel kapısına otur. Bir talep sahibi olursan yapılan işten daha yakın olursun.

Yatağında oturma, yorganın altından çık ve kilitli kapılarını aç. Sonra amel etmeyi iste ve çalışma yolunu ara. Kalbini zikre yaklaştır. Ona en çok dirilme gününü hatırlat. İnsana bir ibret levhası olan kabirleri düşün.

Düşün: Hak Teâlâ bu kulları o gün nasıl bir araya toplayacak ve kudreti önünde durduracak? Bu düşüncelere devam edersen kalbinin karartısı gider, kederli hâli temizlenir. Bina, sağlam temel üzerine kurulursa sabit olur ve yerleşir. Herhangi bir bina sağlam temel üzerinde değilse onun yıkılması mukadderdir.

Hâlini zahir hükümlere göre yaparsan kulların hiçbiri onu yıkmaya güçlü olmaz. Şayet zahir hükme bağlı değilsen, yani dinî emirlerin dış hükmünü yerine getirmez isen hiçbir hâlin sebat bulmaz ve hiçbir makama sahip olamazsın. Doğruların kalbi, sana dargın bakar ve seni görmeyi istemezler." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)