‘Ali’yi adaletli olduğu için seviyorum’.....

Muaviye’nin “Neden Ali’yi seviyor da beni sevmiyorsun?” diye sorduğu Darmiye cevaben dedi ki: “Ali’yi adaletli olduğu için seviyorum. O eşitliği gözetiyordu, o fakirleri ve dindarları seviyordu. Seni sevmememin sebebi ise, Hz. Ali’nin hilafete senden daha lâyık olmasına rağmen O’nunla savaşman, halkın kanını heva ve hevesin için haksız yere akıtman, adaletsiz hüküm vermen ve canın istediği şekilde hükümet etmendir”

<‘Ali’yi adaletli olduğu için seviyorum’.....

Hz. Ali (a.s)'ın taraftarlarından olan Darmiye isminde yaşlı ve şişman bir kadın Mekke'de yaşıyordu. Muaviye hac mevsiminde Mekke'ye gittiğinde o hanımı yanına getirmelerini emretti. O kadın Muaviye'nin yanına gelince, Muaviye ona, "Seni neden çağırttığımı biliyor musun?" diye sordu.

Darmiye: "Hayır, Allah biliyor."

Muaviye: "Neden Ali'yi seviyor da beni sevmiyorsun?"

Darmiye: "Ali'yi adaletli olduğu için seviyorum. O eşitliği gözetiyordu, o fakirleri ve dindarları seviyordu. Seni sevmememin sebebi ise, Hz. Ali'nin hilafete senden daha lâyık olmasına rağmen O'nunla savaşman, halkın kanını heva ve hevesin için haksız yere akıtman, adaletsiz hüküm vermen ve canın istediği şekilde hükümet etmendir."

Tarihte nakledildiğine göre, Darmiye'nin kırıcı sözlerinden sonra Muaviye onun bu ihanetinin intikamı için şöyle dedi: "İşte bundan dolayı karnın şişmiştir!"

Darmiye söz altında kalmayarak, "Bütün millet, karnın büyüklüğü hususunda senin annen Hind'i örnek verirler!" dedi.

Muaviye: "Ali'yi nasıl gördün?"

Darmiye: "Hz. Ali asla hilafetle aldanmadı, dünya O'nu aldatmadı, O'nun sözleri karanlık kalpleri aydınlatıyordu ve kalplerin pasını gideriyordu."

Muaviye: "Doğru söyledin. Şimdi benden ne istiyorsun?"

Darmiye: "Kızıl yünlü yüz deveye ihtiyacım vardır."

Muaviye onun isteğini yerine getirdikten sonra şöyle dedi: "Allah'a and olsun ki, Ali yaşasaydı, kesinlikle bu kadar mal sana vermezdi."

Darmiye: "Doğru söyledin, Hz. Ali, heva ve hevesi üzerine, kimseye Müslümanların malından bir dirhem bile vermezdi." (Bihar, c. 33, s. 260).

Bir gün Hz. Fâtıma (a.s), Resûlullah'a (s.a.a) şöyle dedi: "Babacığım! Kıyamet günü Seni nerede ziyaret edeyim?"

Hz. Peygamber (s.a.a): "Cennetin kapısının kenarında; orada Hamd Sancağı Benim elimde olacak ve Ben ümmetime şefaat edeceğim."

Hz. Fâtıma (a.s): "Babacığım! Orada Seni mülakat etmezsem nasıl?"

Hz. Peygamber (s.a.a): "Kevser Havuzunun başında ümmetimi suyla doyurduğumda Benimle görüş."

Hz. Fâtıma (a.s): "Eğer orada görmezsem nasıl?"

Hz. Peygamber (s.a.a): "Sırat köprüsünün yanında durup, 'Allah'ım! Ümmetimi esen kıl' dediğimde Beni mülakat et."

Hz. Fâtıma (a.s): "Orada da ziyaret edemezsem nasıl?"

Hz. Peygamber (s.a.a): "Terazinin yanında, 'Allah'ım! Ümmetimi esen kıl' dediğim zaman Beni mülakat et."

Hz. Fâtıma (a.s): "Orada da mülakat etmek mümkün olmazsa nasıl?"

Hz. Peygamber (s.a.a): "Beni, cehennemin yanında, onun alevini ve kıvılcımlarını ümmetimden uzaklaştırdığım zaman mülakat et."

Hz. Fâtıma (a.s) bu haberden çok sevindi ve hoşnut oldu. Allah'ın selamı ona, babasına, eşine ve evlatlarına olsun." (Bihar, c.8, s.35; c.36, s.288; c.43, s.21).