Akıllı insan, ahirete yönelendir.....

İmam Kâzım (a.s.) buyurdu ki: "Akıllı insanlar, dünyadan uzaklaşıp ahirete yöneldiler. Çünkü dünya, hem isteyen hem istenendir. Ahiret de hem isteyendir hem de istenendir. Bir kimse ahireti isterse, dünya da onu ister.

<Akıllı insan, ahirete yönelendir.....

İmam Musa Kâzım (a.s.) şöyle buyurdu: "Ey Hişam! Akıllı insan, dünyaya ve dünyalıklara baktı ve gördü ki, bunlar; ancak meşakkatle elde edilebiliyor. Sonra ahirete baktı ve gördü ki, onu elde etmek de ancak meşakkatle mümkündür. O zaman bunlardan en kalıcı olanını tercih etti.

Ey Hişam! Akıllı insanlar, dünyadan uzaklaşıp ahirete yöneldiler. Çünkü dünya, hem isteyen hem istenendir. Ahiret de hem isteyendir hem de istenendir. Bir kimse ahireti isterse, dünya da onu ister. Böylece dünyadan payına düşen rızkı eksiksiz alır. Bir kimse dünyayı isterse, ahiret de onu ister. Böylece ölüm gelip çatar, hem dünyasını hem de ahiretini altüst eder, planlarını bozar.

Ey Hişam! Malsız zenginlik, kıskançlıktan kurtulmuş huzurlu kalp ve dinde esenlik isteyen bir kimse, olgun ve eksiksiz bir akıl vermesi için Allah Azze ve Celle'ye yakarmalıdır. Çünkü akleden insan, kendisine yetene kanaat getirir. Kendisine yeterli olana kanaat getiren, kendini başkasına muhtaç görmez. Ama kendisine yeterli olan şeye kanaat getirmeyen, ebediyen zenginlik bulamaz.

Ey Hişam! Allah, sâlih toplulukların, "Ey Rabbimiz! Bizi hidayete erdirdikten sonra kalplerimizi haktan saptırma. Katından bize bir rahmet bahşet. Hiç şüphesiz Sen çok bahşedensin" (Âl-i İmran, 8) dediklerini anlatıyor. Çünkü onlar kalplerin haktan saptıklarını ve eski körlüklerine ve alçaklıklarına geri döndüklerini biliyorlardı.

"Allah tarafından kendisine akıl bahşedilmeyen kimse, Allah'tan korkmaz."

"Bir kimse Allah tarafından akılla ödüllendirilmemişse o kimse, kalbinde algılayacağı ve gerçekliğini hissedeceği sarsılmaz bir bilgi üzere sebat göstermez."

Zaten sözleri fiillerini doğrulayan ve gizlisi açığına uygun olan kimselerden başkası bu dereceye erişmez. Çünkü Allah Tebareke, "aklın gizlisini onun açığıyla gösterir, aklın açığını onun gizlisinin ifadesi kılmıştır.

Ey Hişam! Emîrü'l-Mü'minin Ali b. Ebu Tâlib (aleyhisselâm) şöyle derdi: "Allah'a akıldan daha üstün bir şeyle ibadet edilmiş değildir. Şu çeşitli hasletlere sahip olmadıkça bir insanın aklı tamamlanmış olmaz. Küfür ve kötülükten yana ondan emin olunur. Ondan doğruluk ve hayır umulur. Malının fazlasını dağıtır. Sözünün fazlasını içinde tutar. Dünyadan aldığı pay ise sadece beslenmektir. Yaşamı boyunca kesinlikle ilme doymaz. Allah ile beraberken zelîl olmak, onun için başkalarının yanında aziz olmaktan daha iyidir. Tevazu, ona göre şereften daha iyidir. Başkasının sergilediği az miktardaki iyilikleri çok görür, kendisinin sergilediği çok miktardaki iyilikleri ise azımsar. Bütün insanları kendisinden daha iyi görür. Kendi yanında kendinin, insanların en kötüsü olduğunu düşünür. İşte bu, dinin özüdür."