ADALET II....

Devam eden

       “Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutan (hâkimler, in­san)lar, adaletle şahidlik eden (kimse)ler olun. Bir kavme olan ki­niniz, sizi adalet yapmamanıza sevk etmesin. Adalet yapın ki o, takvaya çok yakın olandır.” (Maide 8)

<ADALET II....

“Ey iman edenler! Adaleti titizlikle ayakta tutanlardan ve Allah için şahidlik edenlerden olun. İsterse kendinizin veya ana ve baba­larınızın veya yakın hısımlarınızın aleyhinde olsun. Zengin veya fakir bulunsun. Çünkü, Allah ikisine de yakındır. Artık siz, dönerek hevânıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker veya yüz çevirirseniz, şüphesiz ki ne yaparsanız Allah hakkıyla bilendir.” (Nîsâ, 135) İbn-i Mace, Ebu Sa’d’den şöyle rivayet etmiştir: Bir Arabî bir gün, Resulûllah’tan borcunu istemeye geldi. Çok şiddetli ve sert davranıyordu, “Ya ödeyeceksin veya ben Seni bırakmam” diyordu. Ashab onu azarlayıp, “Yazıklar olsun sana! Sen kiminle konuştu­ğunu biliyor musun?” dediler. Arabî, “Hakkımı istiyorum” dedi. O zaman Peygamberimiz (s.a.v.) ashabına, “Siz hak sahibiyle be­raber değil misiniz?” buyurdular. Sonra Havle bint-i Kays’a birini göndererek, “Şayet yanında hurma varsa ödünç versin, borcumuzu ödeyelim, sonra ona öderiz” diye haber gönderdi. Havle, “Annem babam Sana feda olsun ya Resulallah! Veririm” dedi. O da, borç­landı ve Arabî’ye borcunu ödedi ve ona yemek yedirdi. Arabî, “Sen bana verdin, Allah da sana versin” dedi.

Resulûllah’ın ashabı da, aynen Resulûllah’tan gördüğü gibi ada­lete riayet etmişlerdir.

Beyhakî’nin Amr İbnu’l-As’ın oğlu Abdullah’tan rivayet etti­ğine göre; Ebubekir bir Cuma günü hutbe okudu ve dedi ki: “Sabahleyin sadaka develerini hazırlayın. Taksimi yapacağız. Bi­zim iznimiz olmadan da, kimse yanımıza girmesin.” Bu sebeple bir kadın kocasına, “Şu yuları al git, belki Allah, bize bir deve verir” dedi. Adam geldiğinde,  Ebubekir’le Ömer’in, develerin yanına girdiklerini gördü. Hemen peşlerine takılıp yanlarına gitti.  Ebubekir, bir ara geri dönünce adamı gördü, “Neden geldin?” diye azarladı ve elinden yuları alıp adama vurdu. Develerin taksi­mi işini bitirdikten sonra aynı adamı çağırdı. Yuları adama verdi ve, “Benim sana vurduğum gibi sen de bana vur” dedi. Hz. Ömer, “Senin vurduğun gibi o da sana vurmaz. Bunu bir gelenek yapma” dedi. Ebubekir, “Kıyamet gününde beni bundan kim kurtarır?” deyince, Ömer, “Onu razı et” dedi.

Hz. Ebubekir, oğluna; ona yüküyle birlikte bir deve, bir parça kadife ve içinde 5 dinar bulunan bir kese götürmesini emretti. Böy­lece onun rızasını aldı. İbn-i Asâkîr, Sa’d b. Mansur ve Beyhakî, Şa’bi’den şu hadis-i şerifi rivayet etmişlerdir:

Hz. Ömer (r.a.) ile Ubey b. Ka’b (r.a.) arasında bir mesele vardı. Hz. Ömer (r.a.) Ka’b’a, “Aramızda birini hakem tayin et” dedi.

Zeyd b. Sabit’i hakem tayin ettiler. Beraberce Zeyd’in yanına girince, Zeyd, üzerinde oturduğu minderden Ömer’e yer gös­terdi:

“Şuraya otur ya Emire’l-Mü’minîn” dedi.

Ömer (r.a.), “İşte bu, hükmünde görülen ilk zulmündür. Fa­kat ben hasmımla yan yana oturacağım” dedi ve yan yana otur­dular. Ubey b. Ka’b iddia ediyordu. Hz. Ömer’se meseleyi inkâr ediyordu. Zeyd (r.a.), Ubey’e (r.a.) dönerek, “Mü’minlerin Emirine yemin ettirmekten vazgeç. Ondan başkası için asla böyle bir istekte bulunmam” dedi. Ömer (r.a.) yemin etti. Sonra, “Yemin olsun ki; Zeyd, Ömer’le Müslümanlardan herhangi bir davacı, huzurunda eşit olmadıkça kadılık göremez” dedi.

Hz. Ömer, hac mevsiminde bütün valilerin toplanmalarını em­retmişti. Toplandıkları zaman şöyle buyurdu:

“Ey insanlar! Ben, valilerimi size, mallarınızı almaları için gön­dermiyorum. Ben, onları aranıza olaylara engel olmaları, ganimet­lerinizi taksim etmeleri için gönderiyorum. Kime zulüm yapılmışsa kalksın” dedi.

Kimse kalkmadı. Sadece birisi ayağa kalktı ve, “Ey Mü’minlerin Emiri! Falan valin bana yüz kamçı vurdu” dedi.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 521 /528

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

Devam edecek