TESLİMİYET ÖRNEĞİ BİATLAR…..

  Resul-i Ekrem (s.a.v.) Taif dönüşü, müşriklerin zulümlerini art­tırmalarından yılmamış; Mi’rac ile aldığı İlahî metanet ve gücün de yardımıyla Ukaz, Mecenne ve Zü'l-Mecaz panayırlarına gelen ka­bilelerle görüşerek onları Allah’ın dinine davet etmişlerdir. Bi’setin 11. senesi Hac mevsiminde, Allah Resulü bazı kabileleri dolaşırken 6 kişiden oluşan Medineli bir kafileye rastladı.

<  TESLİMİYET ÖRNEĞİ BİATLAR…..

Medine’de, iki putperest kabile olan Evs ile Hazrec ile Yahudiler meskûn idiler. Bu iki kabile, bazen birbirleriyle yıllarca süren Buas harplerini yapıyorlar; bazen de birleşip Yahudilerle savaşıyorlardı.

Hazrec kabilesinden olan bu kafileye Allah Resulü, İslam’ı an­lattı. Onlar, Hz. Peygamberin 9. dedesi olan Gâlib b. Fihr’in soyun­dan bir peygamberin geleceğini kendi ihtiyarlarından işitmişlerdi. Ayrıca Yahudiler de onlara ikide bir: “Beklenen peygamber gelmek üzeredir. Gelince biz O’na tâbi olacak, İrem ve Ad kavimleri gibi sizin kökünüzü kazıyacağız” diyorlardı.

 

     Hazrecliler, Allah Resulü kendilerini dine davet edince birbirle­ rine bakışarak, “Yahudilerin haber verip, ihtiyarlarımızın bahset­tikleri Peygamber işte bu kimse olsa gerektir. O’na uyup inanmak­ta gecikmeyelim” dediler ve şehadet getirdiler. Sonra da Resul-i Ekrem’e hitaben şunları söylediler: “Kavmimiz birbirlerine kin ve düşmanlık besledikleri gibi, başka bir kavimle de aralarında kö­tülük ve düşmanlık vardır. Umulur ki, Allah onları da sayenizde biraraya toplar. Biz hemen dönüp, onları da bu dine davet edeceğiz. Eğer Allah, onları bu din üzerinde biraraya getirir, birleştirirse Sen­den daha aziz ve şerefli bir kimse olmaz!”

      Birinci Akabe Biatı’na katılan altı zât; Es’ad b. Zürare, Râfî b. Mâlik, Avf b. Hâris, Kutbe b. Âmir, Ukbe b. Âmir, Câbir b. Abdil­lah (r.a.) idiler.

Medine’ye İslam’ın mübeşşirleri olarak dönen bu altı sahabe her­kese yeni dinden, Allah ve Resulü’nden haber veriyorlardı. Öyle ki Medine’de artık her evde İslamiyet ve Allah Resulü konuşuluyor­du. Medine’ye ulaşan İlahî nur, tesirini göstererek parlamaya baş­lamıştı. Perde yırtılmıştı ve artık, İslam Medine gündemindeydi.

                                                     BUAS HARBİ

     Evs kabilesiyle Hazrec kabilesi arasında ihtilaf ve rekabet vardı. Bunlardan her biri diğerine karşı kuvvetli olmak için çareler arıyor­du. Bu iki kabile arasında vukû bulan savaşların en şiddetlisi “Buas Savaşı” diye bilinenidir. Buas Savaşı, Hicret’ten birkaç sene önce meydana gelmiştir.

Buas Harbi, her iki kabileyi de çok perişan etti. Dolayısıyla, Ya­hudilerin, Medine’deki üstünlüğü daha çok artmış oldu. Bu ezici üstünlük, her iki kabileyi de birleşmeye yöneltti. Ancak yine de, birleştirici ve güçlü bir el bekliyorlardı. Bu el, Hz. Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) Tevhid’e çağıran mübarek eli olabilirdi ancak. Onlar da, İslam’ı temsil eden bu ele sarıldılar ve kurtuluşa erdiler.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 315 /317

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir