DUA I.....

         Dua etmek Rabb’imizin kullarına emridir. Cenâb-ı Hakk âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Rabb’iniz şöyle buyurdu: Bana dua edin, kabul edeyim. Çünkü Bana ibâdeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak Cehennem’e gireceklerdir.” (Mü’min: 40/20)

<  DUA I.....

 Bir başka âyet-i kerimede ise; “Boş kaldın mı hemen (başka) işe koyul ve yalnız Rabb’ine yönel” (İnşirah: 94/8) buyuruluyor.

    Bu ayetin tefsiri olarak,Gavsü’l-Âzam Abdulkadir Geylani Hazretleri, “Gunyetü’t-Tâlibîn” adlı eserinde şöyle buyuruyor: “İbâdeti bitirdiğin zaman duaya başla. Rabb’inin katında bulunanları iste, ondan talep et…” Dua etmek lügatte; çağırmak, seslenmek, teşvik etmek, ad vermek, yardım istemek, dua etmek gibi mânâlara gelir. (Prof. Dr. Mehmet Kanar, Arapça-Türkçe sözlük, Say yayınları, 2009, İst)

     Kul Allah’a dua ederken, sonsuz güç ve azamet sahibi Yaradanın karşısında âcizliğini itiraf ederek O’ndan yardım çağrısında bulunur. Dua ve zikirin eşanlamlı gibi kullanılması; kulun dua ederken, Allah’a yönelmesi, O’ndan yardım dilemesi sebebiyle Allah’ı anmasıdır. Kul O’ndan yardım dilerken âcizliğini itiraf edip, O’nu yücelttiğinde O’nun güzel isim ve sıfatlarını zikreder. O’nu takdis, tesbih, tahmid, tehlil eder.

     Cenâb-ı Hakk Kur’ân-ı Kerim’de şöyle buyuruyor: “En güzel isimler (Esmâü’l-Hüsnâ) Allah’ındır. O hâlde O’na o güzel isimlerle dua edin. O’nun isimleri hakkında eğri yola gidenleri bırakın. Onlar yapmakta olduklarının cezasına çarptırılacaklardır.” (A’raf: 7/180)

     “De ki: İster ‘Allah’ deyin, ister ‘Rahmân’ deyin. Hangisini deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O’na hastır.” (İsrâ: 17/110)

   Hârun b. Harice, rivâyet eder: “Ebû Abdullah (Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Kulun Allah Azze ve Celle’den bir isteği olur. Derken Allah’ı övmeye, Muhammed’e ve Âl-i Muhammed’e salât getirmeye başlar. Derken ihtiyacını unutur. Allah, o ihtiyacını istemeden bu ihtiyacını karşılar.” (Ebû Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usûl-i Kâfî, c.2, s.799)

       Hişam b. Sâlim rivâyet eder: “Ebû Abdullah (Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm)ş öyle buyurdu: Allah Azze veCelle buyuruyor ki: Beni zikrettiği için Benden bir şey istemeyene, Benden isteyenden verdiğimden çok daha üstün olan nimetimi veririm.” (Ebû Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usûl-i Kâfî, c.2, s.799)

       Kul dua ederken, Rabb’inin üstünlüklerini sayar, O’nun karşısında kendi âcizliğini itiraf eder, görür ki, ondaki nimetlerin tamamı Cenâb-ı Hakk’ın kendisine ihsanı lutfudur. Bu durumda O’na hamd eder:

    Câbir’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz (s.a.a.) buyuruyor ki: Zikrin en faziletlisi, ‘Lâ ilâhe illallah’dır. Duanın en faziletlisi ise ‘elhamdülillah’tır.” (Tirmizî, 3383; Yahyâ b. Habîb b. Arabî an Mûsâ b. İbr. b. Kesîr an Talha b. Hirâş an Câbir senedi ile tahrîc etti)

      İnsanlar bir sıkıntı, bela hâlinde Rabb’lerine münacât ederler, O’na yönelir, O’nu hatırlarlar, O’ndan yardım isterler. Bu bakımdan bela ve sıkıntılar Allah yönelmeye, dua etmeye, O’nu zikretmeye vesiledir. Mesela; kulun, sabaha kadar dişi ağrır, o diş ağrısına sabreder, bir de üstelik, “Aman Allah’ım! Ya Rabbi şifa nasip eyle!”diye dua eder, bu ağrı onu sabaha kadar zikrettirir. Cenâb-ı Hakk ona öyle bir ağrı vermese sabaha kadar horul horul uyur. Fakat bir ağrı ile aradaki irtibatı kurar, hatlar tamamlanır. O ağrı sabaha kadar onu yüce Rabbine yaklaştırır. Sıkıntılar-belalar Allah’a yönelmeye, zikrullaha vesile olduğu için, belaların en büyüğü peygamberlere, sonra velilere, sonrada derecesine göre diğer kullara verilir. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu: “İnsanların belaya uğramak itibariyle en şiddetlisi peygamberlerdir, sonra da sâlih zâtlardır.” (Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis Tercüme ve İzahı;İmam Menâvî, el-Künüzü’l-Hakâyik)

     Bu durumda Allah, sevdiği kuluna bela verir, niye? Çünkü kul, belada kulluğunu idrak eder. Nimetlerde azma imkânları çok daha fazladır. “Adam sende” der. Ama çile ve meşakkette, balda insan başını aşağı eğer, “Biz her şeyi deniyoruz ama yine de bir netice alamıyoruz. Elimizden bir şey gelmiyor. Bu bir imtihandır” deyip burada sabrederse, duaya-zikire sarılırsa, çok büyük mükafât sahibi olur.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 835 /852

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

 

Devam edecek