VESİLE III.....

        Sahabesi o hayatta iken Allah’a yakınlık için ona ait her şeyi, hatta içtiği suyun artığını dahi vesile edinmiştir: Sehl b. Sa’d’den (radiyallahu anh); “Peygamber’e (sallallahu aleyhi ve âlihi) su getirildi, ondan içti. Sağında bir çocuk oturuyordu, solunda da yaşlı insanlar vardı. Çocuğa dedi ki: ‘Önce bunlara vermeme izin verir misin?’ Çocuk şöyle dedi: ‘Ey Allah Resûlü! Vallahi Senden sonra kimseyi kendime tercih etmem.’ Bunun üzerine maşrapayı ona verdi.” (Bu hadisi Buhârî, Eşribe 19, VI, 248 ve Müslim, Eşribe no. 127-8, s. 1604; Ebû Hâzım an Sehl asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

<VESİLE III.....

    O’nun vefatından sonra da sahabesi O’nun mübarek vücuduna ait bir parça ya da O’nun mübarek vücuduna değen bir eşyayı vesile edinerek Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulunmuşlardır. O’nun yüzüsuyu hürmetine duaları kabul olmuş, hastalar şifa bulmuştur: Hz. Esmâ’dan (radiyallahu anhâ); “O, bize kisralar için yapılmış bir taylasân cübbesi çıkardı. Cübbenin ipekten yaması vardı. Yenleri dibacla işlenmişti. Dedi ki: İşte bu Allah Resûlünün(sallallahu aleyhi ve âlihi) cübbesidir. Âişe›nin yanındaydı, o ölünce onu ben aldım. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) onu giyerdi. Onu hastalar (suyundan içsinler diye) için yıkıyoruz, onun yüzü suyu hürmetine şifalar diliyoruz” (Müslim, Libâs no. 10, s. 1641 ve Ebû Dâvud, no. 4054; Abdullah Ebû Ömer mevlâ Esmâ binti ebî Bekr an Esmâ asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

   Osman b. Abdillah b. Mevheb’den (radiyallahu anh); “Ailem beni bir bardak su ile Ümmü Seleme’ye gönderdi. Bir insana göz değdiği zaman ya da bir rahatsızlıkla karşı karşıya kaldığı zaman, ona bir kap gönderirdi. O da gümüş mahfazasında tuttuğu Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) kıllarından bir kılı çıkartıp (kabın içine daldırır) suyu karıştırırdı. O (hasta) ondan içerdi. Mahfazaya baktım, içinde birkaç kırmızı kıl gördüm.” (Buhârî, Libâs 66, VII, 57; Mâlik b. İsmaîl an İsrâîl an Osmân b. Abdillah senedi ile tahrîc etti)

   Ebû’l-Cevzâ’dan (radiyallahu anh); “Medine’de şiddetli bir kıtlık oldu. Halk, Âişe’ye koşup durumdan yakındı. Bunun üzerine dedi ki: ‘Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve âlihi) kabrine bakın; tavanında göğe doğru küçük bir pencere açın ki, O’nunla sema arasında hiçbir tavan olmasın!’ Dediğini yaptılar, öyle yağmur yağdı ki, bolluğundan otlar bitti; develer şişmanlıktan âdeta çatlarcasına semizleşti. O yıla bu yüzden ‘âmu’lfetak (çatlama yılı)’ denildi.” (Dârimî, I, 43, Ebu’n-Nu’mân an Saîd b. Zeyd an Amr b. Mâlik en-Nekrî an Ebi’l-Cevzâ Evs b. Abdillah an Âişe senedi ile tahrîc etmiştir)

    Resûlullah’ın (s.a.a.) vefatından sonra sahabesi O’na olan akrabalık bağı dolayısıyla amcası Hz. Abbâs’ı vesile ederek Cenâb-ı Hakk’a niyazda bulunmuşlardır: Enes’den (radiyallahu anh);

“Ömer, kıtlık olduğu dönemde yağmur duası yaptığı zaman ‘Abbâs’ın yüzüsuyu hürmetine’ der ve, ‘Allah’ım biz Sana Peygamberinle tevessül eder Sen de bize rahmet verirdin; şimdi ise Peygamberinin amcasıyla tevessül ediyoruz; ne olur -onun yüzü suyu hürmetine- bize yağmur ihsan et!’ diye dua ederdi. Duanın ardından bolca yağmur yağardı.” (Buhârî, İstiskâ 3/2, II, 15-16; el-Hasan b. Muh. an Muh. b. Abdillah el-Ensârî an Abdillah b. el-Müsennâ an Sümâme b. Abdillah an Enes an Ömer senedi ile tahrîc etmiştir)

   İbn Abbâs’tan (radiyallahu anh) rivâyet edildiğine göre Allah’ın veli kullarını vesile etmek haktır: İbn Abbâs’tan (radiyallahu anh); O, “Onları (Ashab-ı Kehf’i) ancak pek az kişiler bilir” (Kehf, 18/22) mealindeki âyet hakkında dedi ki: “Ben o az kişilerdenim. (Ashâb-ı Kehf) Mekselemînâ, şehre para ile gönderilen Yemlîhâ, Mertûlus, Yenbûnus, Derduûnûs, çoban olan Mentiyusisunus ile köpekleri Kıtmîr.” Ebû Abdirrahmân der ki: “Babam dedi ki: Bana ulaştığına göre; kim bu isimleri bir şey içine yazıp da yangına atarsa yangın hemen söner.” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat Heysemî, Mecma’ VII, 53)

   Peygamber Efendimiz (s.a.a.) İsm-i Âzam’ı ve Allah’ın güzel isimlerini vesile ederek edilen dualarında kabul olduğunu bildirmiştir: İbn Mes’ûd’dan (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Üzüntüsü çok olan şöyle desin: ‘Allah’ım! Ben Senin kulunum, erkek kulunun (babamın) ve kadın kulunun (annemin) oğluyum. Senin avucundayım. Perçemim Senin elindedir. Hakkımda hükmün geçerlidir. Hakkımdaki hükmün de âdildir. Kendini adlandırdığın ya da Kitab’ında indirdiğin veyahut gayb varlıkları içinde kendine sakladığın her isminin hürmetine, Kur’ân-ı Azîm’i, kalbimin baharı, üzüntü ve kederimin cilâsı kılmanı diliyorum.’ Kim bunu okursa Allah onun üzüntüsünü giderir ve kederini feraha (sevince) döndürür.” (Rezîn, el-Hâkim, Müstedrek, I, 509; İbn Bâleveyh an Muh. b. Şâzân an Saîd b. Sül. el- Vâsıtî an Fudayl b. Merzûk an Ebî Seleme el-Cühenî ani’l-Kâsım b. Abdirrahmân an ebîhî an İbn Mes’ûd senedi ile tahrîc etti)

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 657 /673

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir