SAHABENİN ZİKRİ II.....

“Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile namaz kılarken, cemaatten bir adam şöyle dedi: ‘Allahu ekberu kebîrâ, vel-hamdü lillâhi kesîra ve sübhanallahi ve-bi-hamdihî bükreten ve asîlâ/Allah büyük de büyüktür, Allah’a hamdimiz çoktur, sabah akşam tesbihimiz Allah’adır.’ Bunun üzerine Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), ‘Bunları kim söyledi?’ diye sorunca, bir adam, ‘Ey Allah Resûlü! Ben söyledim’ dedi. Bunun üzerine, ‘Buna çok hayret ettim, çünkü gök kapıları ona açıldı’ buyurdu.” İbn Ömer dedi ki: “Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bunu söylediği günden beri o duayı asla bırakmadım” (Müslim, Mesâcid 150, s. 420; Tirmizî, 3592 ve Nesâî, İftitâh 8, II, 125; el-Haccâc b. e. Osmân an Ebî’z-Zübeyr an Avn b. Abdillah b. Utbe an İbn Ömer asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

<SAHABENİN ZİKRİ II.....

 Enes’ten (radiyallahu anh) rivâyetle; “Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) namaz kılıyordu. Aniden bir adam nefes nefese gelip şöyle terennüm etti: ‘Allahuekber. el-hamdu lillahi kesîrân tayyiben mübâreken fîhi/Allah büyüktür, çok temiz ve mübarek hamdler Allah’a mahsustur.’ Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) namazını eda edince sordu: ‘Falan kelimeleri kim söyledi?’ Cemaat çekindi. ‘Onun söyle diklerinde bir sakınca yoktur’ buyurunca, adam, ‘Onları ben söyledim, ey Allah Resûlü!’ dedi. Şöyle buyurdu: ‘O anda tam oniki meleğin gelip o kelimeleri yukarı kaldırmak için birbirleriyle yarıştıklarını gördüm.’” (Müslim, Mesâcid 149, s. 419-20; Ebû Dâvud, 763 ve Nesâî, İftitâh 19, II, 132-3; Hammâd b. Seleme an Sâbit ve Humeyd an Enes asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

Abdullah b. Büsr’den (radiyallahu anh); “Bir adam Allah Resûlü’ne (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle dedi: ‘Ey Allah Resûlü! Hayır kapıları çok. Hepsini yapmama imkân yok. Bana bir şey söyle de onu yapayım, çok şey söyleyip de unutmayayım.’ Şöyle buyurdu: ‘Dilin daima Allah’ın zikriyle ıslak kalsın!’” (Tirmizî, 3375; Ebû Kureyb an Zeyd b. Hubâb an Muâviye b. Sâlih an Amr b. Kays an Abdillah b. Busr senedi ile tahrîc etti)

 Yüseyre’den (radiyallahu anhâ); “(Bu kadın ilk muhâcir kadınlardandı) dedi ki: Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) bize şöyle buyurdu: Tesbih, tehlîl, takdis ve tekbirde bulunmalısınız. Bunları parmakla sayıp söylemelisiniz. Çünkü parmaklar sorulacak ve konuşturulacaklardır. Sakın gaflet etmeyin zira bu durumda rahmeti elden kaçırmış olursunuz.” (Bu hadisi Ebû Dâvud, 1501 ve Tirmizî, 3583; Hânî b. Osmân an Humaysa binti Yâsir an Yuseyre senedi ile tahrîc ettiler)

  Cüveyriye’den (radiyallahu anhâ); “Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) sabah namazını kıldıktan sonra, daha o (Cüveyriye) namazgâhındayken çıktı. Kuşluk vakti dönünce o hâlâ yerinde oturuyordu. Bunun üzerine dedi ki: ‘Hâlâ burada oturuyor musun?’ ‘Evet.’ ‘Senden ayrıldıktan sonra üç kere şu dört kelimeyi söyledim. Bu günden beri o kelimeler, eğer senin bütün gün okuduklarınla tartılacak olsa mutlaka o dört kelime ağır basardı. Onlar şunlardır: Sübhanallahi ve bi hamdihi adede halkihi ve rıdâ nefsihi ve zînete arşihî ve midâde kelimâtihî (Allah’ı mahlûkâtı sayısınca, nefsinin rızâsınca, Arş’ının ağırlığınca, kelimelerinin sayısınca tesbih (tenzîh) ederim).’” (Müslim, Zikr 79-80, s. 2091; Ebû Dâvud, 1503; Tirmizî, 3555 ve Nesâî, Sehv 93, IV, 77; İbn Abbâs an Cüveyriyye asl-ı senedi ile tahrîc ettiler)

  

  

   Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 531 /540

     Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir