Risaletin gayesi güzel ahlaktır.....

Resulullah'ın çok yönlü olan şahsiyetinde en bariz alamet, benzeri olmayan güzel ahlaka sahip kılınmış olmasıdır.

<Risaletin gayesi güzel ahlaktır.....

"Resulullah'ın çok yönlü olan şahsiyetinde en bariz alamet, benzeri olmayan güzel ahlaka sahip kılınmış olmasıdır. Sayabileceğimiz bütün güzel vasıflar ve bu vasıflara dayanan bütün güzel tasarruflar bir insanda toplanmış olsa; yine de Resulullah'ın ahlakı daha üstün olurdu.
 
O'nun ahlaka dayalı bütün hal, hareket ve yaşantısında da harikulade meziyetlerle donatılmış olmasının getirdiği üstünlükten başka bir şey bulmak mümkün değildir. O'nun yüce şahsiyetinin en bariz alameti olan güzel ahlakı, aynı zamanda risaletinin de gayesini oluşturmaktadır.
 
Nitekim bizzat Kendileri risaletlerinin gayesini şu ifadeleriyle beyan etmişlerdir: "Ben ancak güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim." Cenab-ı Hak da Kur'an-ı Kerim'de Peygamber Efendimizin bu sözünü teyiden, "Ve Sen şüphesiz yüce bir ahlaka sahipsin"   buyurmaktadır.
 

 
Hz. Resulüllah (s.a.v.), risalet gayesinin tahakkuku için son nefesine kadar gayret edip üstün ahlaka sahip bir toplum yetiştirmiştir. Toplumun bu düzeye gelmesiyle birlikte iman da, ibadet de, hukuk da, düzen de yerli yerine oturmuştur.
 
Zira bir toplum üstün ahlak üzere yetiştirilip terbiye olunduğu hâl ve tavır üzere yaşıyorsa, o toplumda iman, ibadet, adalet ve merhametin de üst düzeyde olduğu sonucuna rahatlıkla varılabilir.
 
Tersini düşünürsek, bir şahısta veya toplumda ahlaki güzellikler seyredilemiyorsa, iman ettiğini söyleyenler çok olsa da iman kökleşmemiş, ibadet edenler çok olsa da ibadetin özüne varılamamış, kardeşlik, adalet, hak ve hukuk var deniliyorsa da hakikatine erişilememiştir.
 

 
Kısacası, ahlaki bir hayat, fert ve toplumların Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşayan kullar olup, olmadıklarının göstergesi mesabesindedir. Zira Hz. Resulüllah bizzat Kendi lisanıyla üstün ahlakı risaletinin gayesi olarak bildirdiği gibi kişinin din, iman ve ibadetini değerlendirmede mikyas olarak seçmiş ve bizlere nice örneklerini göstermiştir.
 
Resulullah'a (s.a.v.) soruldu: "Müminlerin hangisi, iman cihetinden en faziletlidir?"
 
"Ahlakça en güzel olanları" diye cevap verdiler.
 
Yine Kendisine, "Amellerin hangisi faziletlidir" şeklinde sorulduğunda, "Güzel ahlak" buyurmuşlardı.
 
Resulullah'a (s.a.v) denildi: "Falanca kadın gündüzleri oruçla, geceleri ibadetle geçirir. Fakat ahlakı kötü olup, etrafındakilere dili ile eziyet verir."
 
Efendimiz (s.a.v.), "Ondan hayır yoktur, cehennem ehlindendir" buyurdular.
 

 
"Sirkenin balı bozduğu gibi, kötü ahlak da amelleri bozar" şeklindeki veciz söz de Hz. Peygambere aittir.
 
Biri, Resulullah'ın (s.a.v.) önüne durup sordu: "Ey Allah'ın Resulü, din nedir?"
 
"Güzel ahlaktır" buyurdular. O kişinin soruyu iki kere tekrarlamasına karşılık Resulüllah Efendimiz yine aynı cevabı verdiler.
 
Bu hadisler, kişinin din, iman ve ibadetini ölçerken ahlakının mikyas edinildiğini ve bu unsurları güzel kılan yegâne vasfın, güzel ahlak olduğunu ifade etmektedir.
 

 
"Allah'ım, yaratılışımı güzel kıldığın gibi, ahlakımı da güzelleştir. Allah'ım, Beni çirkin huylardan uzaklaştır. Allah'ım, Beni en güzel ahlaka ulaştır. En güzel ahlaka Beni ancak Sen ulaştırıp hidayet edebilirsin"   şeklinde dua eden Peygamber Efendimiz, bu duasıyla güzel ahlaka olan iştiyakını sergilediği gibi o güzel ahlaka sahip olmanın anahtarı olduğunu da hadislerinde müjdelemişlerdir.
 
"Sizin Bana en sevgili ve kıyamet gününde Bana en yakın oturacak olanınız, ahlakı en güzel olanlarınız, alçak gönüllü olanlarınız, ülfet eden ve kendisiyle ülfet olunanlarınızdır."
 
"İnsanları cennete en çok sokacak olan Allah korkusu ve güzel ahlaktır."
 
Bir savaş sonrasında Tay Kabilesi esirlerinden kabile reisi Hakim et-Tai'nin kızı Resulullah'a gelerek, "Ey Muhammed, beni salıvereceğini umuyorum. Zira benim babam, etrafında bulunanları himaye eder. Köleleri azat edip, açları doyurur, bir ihtiyaç için gelen hiç kimseyi geri çevirmezdi" deyince, Resulüllah şöyle buyurdular:
 
"Ey kızım! Bunlar gerçek müminlerin sıfatıdır. Şayet baban, Müslüman olsaydı, onun için Allah'tan rahmet dilerdik."
 
Sonra ashabına emir buyurdular: "Onu bırakıverin. Babası mekarim-i ahlakı severmiş. Muhakkak ki, Allah da mekarim-i ahlakı sever."
 
Ashaptan Ebu Bürde (r.a.) ayağa kalkarak dedi ki: "Ey Allah'ın Resulü, Allah mekarim-i ahlakı sever mi?"
 
Resulüllah, "Nefsim yed-i kudretinde olan Allah'a yemin olsun ki, cennete ancak güzel ahlaklı olanlar girecek" buyurdular. (Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmet-el lil Alemin eseri 2. Cilt) H; AknAydn