“O’NUN KATINDA HER ŞEY BİR ÖLÇÜ İLEDİR” I.....

     Cenâb-ı Hakk, bu âlemde her şeyi mükemmel bir şekilde ve bir ölçü bütünlüğü içinde yarattığını, Kur’ân-ı Kerim’de birçok âyet-i kerimede örneklerle beyan etmiştir: “Her dişinin neye gebe kalacağını, rahimlerin neyi eksik, neyi ziyâde edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.” (Ra’d: 13/8)

<“O’NUN KATINDA HER ŞEY BİR ÖLÇÜ İLEDİR” I.....

  Bu âyetin tefsiri bâbında Abdulkadir Geylani Hazretleri, “Geylani Tefsiri” adlı eserinde, “O’nun katında her şey ölçü iledir” beyanını; “Yani, katında her varlığın oluşu ancak muayyen bir madde ve zaman olarak belirli bir miktar iledir. Bu nedenle ne eksilir, ne de azalır” şeklinde tefsir eder.

   Bugün ortaokul çağındaki çocukların dahi bildiği kütlenin korunumu kanunu yani, “Evrende madde miktarının sabit olduğu; hiçbir şeyin yoktan var, var iken de yok olamayacağını” belirten bilimsel kanunun ispatı ilk kez 1789 yılında Lavoisier tarafından yapılmıştır. Bu âyeti tefsirinde enteresan olan nokta, h.470/561 m.1077/1166 tarihlerinde yaşamış olan Abdulkadir Geylani Hazretlerinin yaşadığı devirde kütlenin korunumu kanunu, henüz bilimsel olarak ispat edilmemiş idi. Buna rağmen onun “Katında her varlığın oluşu ancak muayyen bir madde ve zaman olarak belirli bir miktar iledir. Bu nedenle ne eksilir ne de azalır” tefsirini yapmış olmasıdır. Bu tefsiri yapabilmesinin sebebini ise bu âyetin tefsirinin devamında açıklıyor: “Bu durumun keyfiyet ve kemiyetini anlamak ancak gayb âleminde Allah’ın kendine çektiği kişiye aittir. Çünkü Allah, kendisi bizâtihi noksan sıfatlardan münezzehtir.” (Kutb-i Rabbânî Seyyid Şerif Şeyh Abdülkâdir Geylani, Geylani Tefsiri, c. 2, s. 550)

     Abdulkadir Geylani Hazretleri “hakke’l-yakîn” mertebesine erişmiş evliyâullahtandandır. Veliler sultanıdır. Gavs-ı Âzam’dır. Hz. Şeyh Abdulkadir Geylani’nin gerek fıkıh, gerek tefsir, gerek hadis ilminde doruk noktada olduğunu biliyoruz. Aşağı yukarı kendi döneminin bütün mezheplerinin fıkıh ilmini bilen bir zâttır. Yani, sıradan bir insan değildir. O kelimenin tam mânâsıyla âlim ve ârif  bir insandır. Rivâyete göre, hepsi büyük âlim olan 100 şahıs, onu imtihana geliyor. Hazırlanarak geldikleri hâlde hiçbir soru hatırlarına gelmiyor; buna rağmen, Hz. Pir, hepsine tek tek cevap vermeye başlıyor. Cevap verdiği kişi, “Ben bunu soracaktım” diyor. Sohbetten sonra hepsi ona mürit oluyor. Seyr ü sülûkta onun talebesi oluyorlar. O aynı zamanda ilmin şehri Peygamber Efendimiz ve ilim şehrinin kapısı olan Hz. Ali’nin oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in torunlarındandır. Hem Seyid’dir, hem de Şerif’tir. O mübarek soydandır. Allah’ın sevdiği, seçtiği Hak dostu, gönül eri, büyük bir velidir. Cenâb-ı Hakk’ın kullar içerisinde seçilmiş kulları, yerler içerisinde de seçilmiş yerleri vardır. Gerek o yerler ve gerek o kullar mukaddes ve muazzezdir. Mesela, Fahr-i Âlem Efendimiz, bütün peygamberlere göre, seçilmiş bir peygamber, Hz. Şeyh Abdulkadir Geylani de bütün veliler içinde seçilmiş ve sevilmiş bir insandır. Onlar, Allah’ın hususi nazar ettiği seçilmiş kullardır. Sıradan insanlar o noktaya gelemezler ama çalışmakla bir veli olabilirler. Zikir ve ibâdât u taatle, nefis terbiyesi ve tezkiyesi ile, mücahade ederek, gayret göstererek Allah’a vâsıl olabilirler. Abdulkadir Geylani Hazretleri “gavsiyyet” ve “sâhibu’z-zaman” makamına sahiptir. “Sahibu’z-zaman” demek, bir devirde yaşayan insanların, imanı bir tarafa, o kişinin imanı da bir tarafa demektir. Allah ona öyle bir aşk, öyle bir iman, öyle bir vecd ihsan ediyor. Bütün insanların imanları terazinin bir kefesine konsa, onunki terazinin dğer kefesine konsa, onunkinin konulduğu kefe ağır basar. Hz. Pir’in imanı bu cinsten bir imandır. Onun için büyük bir velidir. Cenâb-ı Hakk âlemdeki ölçü bütünlüğüne ve yaratmasının mükemmelliğine dâir diğer âyet-i kerimelerde şöyle buyurur: “Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Arş’a istivâ eden, güneşi ve ay’ı emrine boyun eğdiren Allah’tır. (Bunların) her biri muayyen bir vakte kadar akıp gitmektedir. O, Rabb’inize kavuşacağınıza kesin olarak inanmanız için her işi düzenleyip âyetleri açıklamaktadır.   Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen bir toplum için ibretler vardır. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar, üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. (Böyle iken) yemişlerinde onların bir kısmını bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.” (Gâşiye: 88/17,18,19,20,21)

   “(İnsanlar) devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı? O hâlde (Resûlüm), öğüt ver.”( Gâşiye: 88/17,18,19,20,21)

     

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 487 /493

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir