MÜNAFIĞIN ZİKRİ II.....

         Şüphesiz her hastalığın bir çaresi, bir ilacı vardır fakat kalpleri marazlı/hastalıklı münafıklar bizzat ilacın kendisi olan Kur’ân’dan şüpheye düştükleri için ve ilacı kullanmaya yanaşmadıkları için şifa bulmaları bir yana Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. (Bakara: 2/10)

<MÜNAFIĞIN ZİKRİ II.....

   Münafık, hasta olduğu içinde şekilden şekile girer. On dakika önce başkadır, on dakika sonra daha başkadır. Bir hâl üzere durmaz. Dolayısıyla inanan kardeşlerimizin bu duruma çok dikkat etmesi lazım. “Ben on dakika önce dedim, on dakika sonra ne diyorum! Allah korusun; benim imanım tehlikeye girer!” diye bir endişe ile imanını muhasebe ve murakebe etmesi lazım. Cemiyet bünyesine musallat olan bu amansız mikrobu bertaraf etmek ve hiç olmazsa tahribatını asgariye indirebilmek için onu bütün onu bütün özellikleriyle tanımak lazımdır. Tanıyabilmek içinde elbette en sağlıklı bilgiyi veren Kur’ân ve hadisler incelenmelidir. Münafıkların özellikleri âyetlerde anlatıldığı gibi hadislerde de anlatılmıştır. İnanan, murakabe ve muhasebe yaparak kendini bu hâllerden korumalıdır. “Nasıl olsa ben inandım, bende nifak yoktur” dememeli; kendisini kontrol ve murakebe etmeli. İnsan kendisini hesaba çekerse neyin ne olduğunu anlar. Bu yanlışların farkına varır.

  Münafıkların özelliklerinin anlatıldığı bazı hadisler şunlardır: “Peygamberimiz buyuruyor ki: Münâfığın alâmeti üçtür: Konuştuğu zaman yalan konuşur, vaadettiği zaman sözünü yerine getirmez, kendisine bir şey emanet edildiği zaman emânete hiyanet eder.”  Müslim’in rivâyetinde şu cümle de eklenmiştir:  “O kimse oruç tutsa, namaz kılsa ve Müslüman olduğunu öne sürse dahi münâfıktır.” (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, Buharî ve Müslim’den)

Bir kimse bir özür bulunmaksızın cuma namazını üç kere terk ederse münafıklardan yazılır. (Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis-i Şerif Tercümesi ve İzahı; İmam Menâvî, el-Künüzü’lHakâyık; İbn Mace)

İbnü›l-Müseyyeb’den (radiyallahu anh) (mürsel olarak); “Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) buyurdu: Bizimle münafıklar arasındaki fark yatsı ve sabah namazlarında görülür. Çünkü onlar bu iki vakte gelemezler.” Ya da benzeri bir rivâyet. (Mâlik, Salâtul-Cemâat 5, s. 130; an Abdirrahmân bin Harmale an Saîd bin el-Müseyyeb senediyle mürsel olarak tahrîc etti Suyûtî’nin Cemu’l-Cevâmî’sine göre bunu eş-Şâfiî ve Beyhakî,Sünen’inde; Abdurrahmân b. Harmele’den mürsel olarak tahrîc etmişlerdir)

Ümmü Seleme’den (radiyallahu anhâ); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Ali’yi hiçbir münafık sevmez, hiçbir mü’min de Ali’den nefret etmez.” (Tirmizî, 3717; Vâsıl b. Abdila’lâ an Muh. b. Fudayl an Abdillah b. Abdirrahmân Ebî’nNadr ani’l-Müsâvir el-Humyerî an ümmihî an Ümmü Seleme senedi ile tahrîc etti)

“Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Münafıkların kendilerini ele verecek alametleri vardır: Selâmları lânettir. Yemekleri gasp ve yağmadır. Ganimetleri hile ve tuzaktır. Mescidlere ancak öğle vaktinde gelirler. Namaza ancak üşene üşene gelirler. Kibirlidirler, ne sever, ne de sevilirler. Gece odun gibi sessiz, gündüz gürültücüdürler.” (Bezzâr, Ahmed, II, 293; Yezîd b. Hârûn an Abdilmelik b. Kudâme an İshâk b. Bekr b. ebî’lFurât an Saîd b. e. Saîd el-Makburî an ebîhî an senedi ile tahrîc etti)

   Ebu’l-Meğra el-Hassaf, merfû olarak rivâyet eder; “Emirü’l-Mü’minîn Ali (aleyhisselâm) şöyle buyurdu. Kim Allah Azze ve Celle’yi sırrında, (kimsenin olmadığı yerde, ferdi olarak) zikrederse, O’nu çok zikretmiş olur. Münafıklar Allah’ı açıktan zikrederlerdi ama gizlice zikretmezlerdi. Bu yüzden Allah Azze Celle şu ayeti indirdi: ‘Şüphesiz münafıklar Allah’a oyun etmeye kalkışıyorlar; hâlbu ki, Allah onların oyunlarını başlarına çevirmektedir. Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler (pek az zikrederler).’” (Nisâ: 4/142) (Ebû Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usûl-i Kâfî, c. 2, s. 799. an Ahmed b. Muhammed b. Hâlid an İsmail b. Mihran an Seyfi b. Amire an Süleyman b. Amr an ebu’l Meğra el-Hassaf senedi ile tahric etti)

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 541 /550

     Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir