MAHLÛKATIN LİSÂN-I HÂLİ III…..

  “Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ona (kütüğe) döndü, elini üzerine koydu ve şöyle buyurdu: ‘İstersen, seni eskiden bulunduğun yere dikeyim de eski hâlini al! İstersen seni Cennet’te dikeyim de onun nehiri ve pınarlarından iç! İyi ol ve geliş, meyve ver de Cennet halkı senin hurmandan ve meyvenden doya doya yesinler.’ (Râvi) Peygamber’den (sallallahu aleyhi ve âlihi) onun şöyle dediğini duyduğunu söyledi: ‘Evet, evet.’ (iki kere). Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi)’e kütüğün hangisini tercih ettiği sorulunca; ‘Cennet’e dikmemi tercih etti’ buyurdu” (Dârimînin Süneninde (I, 16) yer almıştır. İsnâdı şöyledir: Muh. b. Humeyd an Temîm b. Abdilmümin an Sâlih b. Hayyân an İbnBüreyd an Ebîhî)

<MAHLÛKATIN LİSÂN-I HÂLİ III…..

   Hz. Enes’den gelen rivâyet ise şöyledir: “Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), ona (kütüğe) ilgi gösterince sustu. Sonra şöyle buyurdu: ‘Muhammed’in canı elinde olana yemin ederim ki, eğer ona ilgi göstermeseydim, Kıyâmet’e kadar öyle inleyip duracaktı.’ Sonra emretti ve kütük gömüldü.” (Dârimî, I, 19; Muh. b. Ah. b. e. Halef an Ömer b. Yûnus an İkrime b. Ammâr an İshâk b. e. Talha an Enes senedi ile tahrîc etti. Râvilerisahîh ricâlindendir)

 “Bir seferinde Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi) ile beraberdik. Bir bedevî çıkageldi. Allah Resûlü’ne (sallallahualeyhi ve âlihi) yaklaşınca ona şöyle buyurdu: ‘Nereye gitmek istiyorsun?’ ‘Ailemin yanına.’ ‘İyi bir şey yapmak ister misin?’ ‘Nedir?’ ‘Allah’tan başka ilâh olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve Resûlü olduğuna şehâdet etmendir.’ ‘Peki, bu dediğine kim tanıklık eder?’ Hz. Peygamber, ‘İşte şu ağaç’ buyurdu. Sonra vâdinin kenarındaki ağacı çağırdı. Ağaç yeri yara yara gelerek Hz. Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve âlihi) huzurunda durdu. Üç kere ona kelime-i şehâdet getirtti. Ağaç tam üç kere şehâdetgetirdi. Sonra söküldüğü yere dönüp gitti. Bunun üzerine bedevî, kavmine dönerken şöyle dedi: ‘Eğer kavmim bunu kabul ederlerse alıp onları getiririm, aksi hâlde tekrar gelir, Seninle olurum.’” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr’de, Ebû Ya’lâ ve Bezzâr. Heysemî’ye göre râvileri sahîh ricâlindendir; Mecma’ VIII, 292)

   Ebû Zer’den (radiyallahu anh); “O, bir gün Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve âlihi) ardından gitmiş. O oturunca o da oturmuş. Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurdu: ‘Ey Ebû Zer! Neden ardımdan geldin?’ ‘Allah ve Resûlü daha iyi bilir’ diye cevap verdi. Sonra Ebû Bekir gelip sağ tarafına oturdu. Ona da, ‘Ey Ebû Bekir neden geldin?’ diye sordu, o da, ‘Allah ve Resûlü daha iyi bilir’ dedi. Sonra Ömer gelip Ebû Bekir’in sağında oturdu. Ona da, ‘Ey Ömer neden geldin?’ dedi. O da, ‘Allah ve Resûlü daha iyi bilir’ diye cevap verdi. Sonra Osman gelip Ömer’in sağ tarafına oturdu. Ona da, ‘Ey Osman neden geldin?’ diye sordu. Osman da, ‘Allah ve Resûlü daha iyi bilir’ diye cevap verdi. Ardından Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve âlihi) yedi ya da dokuz taş aldı, arıların uğultusu gibi uğultuları duyuluncaya dek, onlarla tesbih çekti, bırakınca sustular. Sonra onları Ebû Bekir’in eline koydu, yine arıların uğultusunu andıran bir sesle tesbih ettiler. Yere koydu, sustular. Sonra onları alıp Ömer’in eline koydu, yine arıların uğultusunu andıran bir sesle onun elinde de tesbih ettiler. Onları yere koydu, sustular. Sonra onları alıp Osman’ın eline koydu. Osman’ın elinde de arı uğultusunu andıran bir sesle tesbih ettiler. Sonra onları yere koydu, sustular.” (Bezzâr. Heysemî, Mecma’ VIII, 299)

 

  

  

  Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 499 /512

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir