Kurtuluşun birinci şartı imandır.....

Muhterem Hocam! Şahadet, amelin de bir göstergesi oluyor. Bunu İfade buyurdunuz. O zaman şahadet bir kere de söylenip geçilen bir şey değil, diyebilir miyiz? Şahadet burada bir zikir olarak algılanabilir mi?

<Kurtuluşun birinci şartı imandır.....

"Çok güzel bir tespitte bulundunuz. Zaten imanın tazelenmesi diye bir olay var. Hem bunu yapıyor, hem de bunu vücut ikliminde ispatlıyorsunuz. Bir insanın vücut ikliminde onu ispatlaması, hatırlaması demektir. Kimi? Allah'ı hatırlamasıdır. Allah'ı hatırlamanın adı da zikrullahtır. İmanı tazelemek, şahitliği bol bol yapmak anlamındadır.
 
Enteresandır, iman etme konusuyla ilgili olarak Cenab-ı Hak, Kur'an'da fevkalade bir mahiyetle, sıfatla beyan buyuruyor: "Etlaha" yani "felah buldu, kurtuldu." Nereden kurtulma söz konusu? Malum, nardan, ateşten kurtuluyor. "Kim kurtuluyor?" sorusunun cevabı; "El mü'minun/inananlar kurtuldu." (Mü'minun; 11)
 

 
Kurtuluşun birinci şartı imandır. Bunun dışında insan çok şey yapsa ve fakat bu maddeyi (bilerek ya da bilmeyerek) ihlal etse, kurtulması mümkün değildir. Onun için İslam'da bazı şeyler vardır ki, şakası bile olmaz.
 
Malumunuz; iman konusu, nikah konusu, talak konusu bu cümledendir. Yani bir insan şakadan inkar etmiş olsa, inkarı sahihtir.
 
"Ama efendim, ben bunu şakadan söyledim!" Bu işin şakası olmaz. Talak konusu da böyledir, nikah konusu da böyledir. Hülasa bazı şeyler var ki, insanların bunlarda ciddiyetini her an koruması lazım.
 
Bunların başında iman gelir. İman konusunu çok ciddiye almamız lazım. Sahabe, imandan sonra küfre düşmektense ateşe düşüp yanmayı daha iyi kabul ederleri.
 
Kurtuluşa erenlerin amelleri
 

 
Cenab- ı Hak, "Muhakkak ki inananlar kurtuldu, kurtuluşa erdi" buyuruyor. Bu ayette Cenab-ı Hak devamla kurtulan insanların yaptıkları amelleri de sıraya koyuyor: "Onlar ki namazlarını huşu içinde kılarlar..." (Mü'minun; 2).
 
Kurtulmuş insanın ilk icraatı neymiş? Namazmış. "Efendim; ben inanıyorum ama namazımı kılmıyorum." O halde yanlış yapıyorsun. İnandığın şeyin ispatı için, senin o namazı ikame etmen farz-ı ayındır, farzdır.
 
"Efendim; benim hiç noksanım yok. Hatam da yok. Vebalim de yok. Günahım da yok." Namaz kılmadığın halde böyle bir iddiada bulunuyorsan, sana, "yanlış yapıyorsun" derim.
 
Cenab-ı Hak, Kur'an'ında münafıklar için şöyle buyuruyor: "...Onlar namaza kalktıkları zaman üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar. Allah' ı pek az zikrederler." Sanki onların sırtında bir yük vardır; böyle kalkarlar. "Bir de Allah'ı az zikrederler." Bu, Allah korusun, münafıklığın alametidir.
 
"Namaz dinin direğidir"
 

 
İnsanın bazen, inandığı halde işi hafife alması, o ateşin yavaş yavaş sönmesine vesile olur ki, içinde kor halinde bulunması gereken iman hakikatini sonunda kaybedebilir.
 
O halde bunu diri tutan nedir? Allah'ın Kur'an'ında beyan ettiği namazdır. Namaz, esasen dinin de direğidir. Hz. Peygamber Efendimiz öyle buyuruyor: "Namaz dinin direğidir." Direksiz ev olur mu? Olmaz. O halde namazsız da din düşünmek çok zordur.
 
Namaz, aynı zamanda müminin miracıdır. Mirac, Allah ile kulunun görüşmesidir. Namazda kıyam var, rüku var, secde var. Bütün bu hallerin Allah'a karşı olduğunu görüyoruz. Yani Allah'ın huzurundasın. O'nun huzurunda secde ederek O'nu tesbih ediyorsun. Secde halinde, "Sen o kadar ulu'l-azim bir Rabsin ki, ben adeta hiçbir şeyim" diyorsun…
 
Maleyani ile meşgul olmamak
Müslüman'ın bir vasfı da, maleyani ile meşgul olmamaktır. "Onlar ki maleyaniden yüz çevirirler." (Mü'minun 13). İnsanları dünya ve ahiret saadetinden mahrum edecek işlerle uğraşmanın adına maleyani, denir. Maleyani nedir? Hiçbir faydası olmayan, laf olsun diye meşgul olunan konulardır. Bunlarla iştigal etmektir maleyani…
 
Zekât, emaneti sahibine tevdidir
 

 
Burada Müslüman'ın bir başka vasfı var: "Onlar ki zekatlarını verirler." (Mi'minun 14). Zekat imanın da ispatı oluyor. Görünüşte siz bunu, malınızın noksanlığına bir alamet, bir işaret zannedersiniz; ama hiç de öyle değildir.
 
Bu neye benzer? Bir ağacı budarsınız. Bir de bakarsınız ki, budadığınız bu ağaç, iki yıl sonra çok daha cesametli büyüdü. Onu bu hale getiren, sizin budamanızdır. İşte servetinizi budamakla da artıklarını atıyorsunuz, sahibine teslim ediyorsunuz.
 
Zekatı Allah, sizin malınızın içine gizleyerek, size başkasının hakkını emanet ediyor. Siz bu emaneti sahibine tevdi edeceksiniz. Bunu yaptığınız zaman, işi helal vadide değerlendirmiş olacaksınız. Yapmadığınız zamansa kendi elinizle kazandıklarınızı - Allah korusun!- kendi elinizle haram ediyorsunuz.
 
Zekatın ihmalinde bence gasp da, emanete ihanette söz konusudur. Kısaca, bahsettiğimiz ayette Cenab-ı Hak, felah bulan insanların bu konuda da ihmalde bulunmayacağını beyan ediyor.
 
İffeti olmayan insana emanet teslim edilmez
 
"Onlar ki iffetlerini korurlar." (Mü'minun 15). Bir insanın haya duygusu vardır. Bu duygunun korunması,  haysiyetin korunması, şeref ve izzetin korunması; bütün bunlardan sonradır.
 
Bir insan iffetini nasıl korur?
 

 
Zekatı verecek, malı varsa zekatını vermesi lazım. Kılacak namazı varsa, kılması lazım. Bunların hep bir sırası var. Cenab-ı Hak evvela " iffetlerini korur" demiyor. Başta ne dedik? Mümin kurtulmuştur. Mümin ne yaptı? Namazını kıldı. Daha ne yaptı? Boş yere vaktini geçirmedi. Maleyani işlerle, sözlerle meşgul olmadı. Daha; zekatını verdi. Bunun ardından işte o mümin iffetini koruyor. Bunların hiçbirini yapmıyorsa, "o insanda iffet var" diyemezsin.
 
Daha? " Onlar ki emanete ve ahitlerine riayet ederler." (Mü'minun 18). Bu da iffetten sonra geliyor. Şunu çok rahat söyleyebiliriz: İffeti olmayan insana emanet de teslim edilemez. Teslim edersin; ağzına, yüzüne bulaştırır, mahveder.
 
İffet çok mühim bir hadise
 
Bir insanda iffet olmazsa, doğruluk olmaz. Sözünde de dürüstlük olmaz. Bunun olması için yukarıdaki şartların yerine gelmesi gerekir. Bütün bu şartlardan sonra emanet ve ahde riayet konusu geliyor.

Daha? "Onlar ki namazlarına devam ederler." (Mü'minun 19). Huşu içinde kılıyor, devam ediyor. Bir noktada bırakmıyor. Bazı arkadaşlar da hiç namaz kılmadan mihraptaymışlar! Bu yanlıştır. İşte bunun için Cenab-ı Hak, "Onlar namazlarına devam eder" buyurur. O hali bırakmazlar. Onun devamı da şarttır.
Yine bir başka şart: "İşte gerçek varisler bunlardır." (Mü'minun ) Ne varisi bunlar? Peygamber varisi, cennet varisi; Cemalullah'a varis insanlar bunlardır. Allah, şefaatlerinden mahrum eylemesin! Bunların yeri de Firdevs Cenneti'dir." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hikmetin sırları eseri) H; AknAydn