Hz. Mehdi mutlaka gelecektir.....

İslami inançlar arasında tevhit ve nübüvvet gibi temel inançlardan sonra Mehdilik konusu kadar Kur'an ve Sünnet açısından temelleri sağlam olan ve bu yüzden de sürekli canlı ve gündemde tutulması gereken hiçbir İslami ilke yoktur

<Hz. Mehdi mutlaka gelecektir.....

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

On birinci İmam Hasan Askeri'nin oğlu olan İmam Mehdi (s.a.) Hicri 255 yılı Şaban ayının 15'nde, Samerra şehrinde sabah vakti dünyaya geldi. İsmini "Muhammed" koydular. Annesinin adı, Nergis'dir. İmam'ın doğuşu, halkın çoğundan, özellikle Abbasi casuslarından gizli tutuluyordu. Çünkü on ikinci İmam'ın kıyam edeceği ve bütün zalimlerin hükümetine son vereceği Hz. Peygamber (s.a.a) tarafından müjdelendiği için, Abbasi saltanatı endişe içerisindeydi. Bu yüzden İmam'ın yok edilmesi için plânlar tertipliyorlardı. Muhterem babaları hayatta iken, yalnızca İmam'ı samimi dostu olanlar ziyaret edebiliyorlardı. Babalarının şahadetinden sonra Abbasi saltanatı, İmam'ın öldürülmesi için geniş çaplı bir harekete girişti. Allah da onun gaybetini ve halkın gözünden uzak bir şekilde yaşamasını irade buyurdu.

İnsanoğlu yeryüzüne yerleştiği günden beri tam anlamıyla mutluluğu içeren toplumsal bir hayat arzusunu taşır ve böyle bir günün geleceği ümidiyle adım atar. Eğer objeler dünyasında böyle bir arzu ve isteğin, gerçekleşir yönü olmasaydı, böyle bir arzu onun tabiatına yerleşmezdi. Nitekim yemek olmasaydı açlık, su olmasaydı susuzluk ve neslin devam etmesi olmasaydı, cinsel istek düşünülemezdi.

Dolayısıyla zorunlu olarak dünyanın geleceği, adalet, sulh, safa ve samimiyetle dolu bir güne sahip olacaktır. İnsanlar fazilet ve üstünlüklerle dolup taşacaktır.

Yahudilik, Hıristiyanlık, Mecusilik gibi bâtıl din ve mezheplerde bile beşerin kurtarıcısı diye birisinden söz edilmiştir. Tatbik ve uyarlamada farklı görüşlere sahip olmalarına rağmen hepsi onun zuhur edeceğini, zulüm ve fesatla dolan yeryüzünde adaleti hakim kılacağını müjdelemişlerdir.

İslami inançlar arasında tevhit ve nübüvvet gibi temel inançlardan sonra Mehdilik konusu kadar Kur'an ve Sünnet açısından temelleri sağlam olan ve toplumların hayatında etkin role sahip bulunan, bu yüzden de sürekli canlı ve gündemde tutulması gereken hiçbir İslami ilke yoktur.

Dolayısıyla evrensel bir müslih inancına oryantalistlerin İslami inanç ve konulara yaklaşım tarzıyla yaklaşmalarının, Kur'an ve Sünnet'te sahip olan bu gerçeği bir inanç değil de çeşitli sebeplerle oluşmuş bir kültür olarak değerlendirmelerin veya başka dinlerden etkilenme sonucu meydana geldiğini savunmalarının arkasında, gayri İlâhî ve siyasî gaye ve amaçlar aramak gerekir.

İslam'ın sunduğu tüm esaslar insanın fıtratına uygundur. Bu yüzden bu esaslar şu veya bu şekilde diğer dinlerde ve hatta bütün İslam toplumlarında görülebilir. Dolayısıyla bu akidenin saptırılmış ve tahrif edilmiş şeklinin diğer toplumlarda görülmesi onun insan fıtratına uygun olduğunu gösterir. Örneğin Allah'a tapmak insanın yaratılışından kaynaklanan bir hakikat olduğu için, bu gerçek farklı şekillerde kendini göstermektedir.

Tarih boyunca hatta günümüzde bile siyasi ve maddi çıkar amacıyla yalancı mehdilerin çıkışı, bu meselenin ne denli köklü bir inanç olduğunu gösterir. Mehdilik inancı kesin İslami kaynaklarda yer almıştır. Dolayısıyla her Müslümanın buna inanması gerekir.


HAKAN AKKUŞ