EN SEVGİLİ İKİ TORUN.....

         Resulüllah (s.a.v) şöyle buyurdu: “Harun (a.s.) oğullarına Şeber ve Şübeyr adlarını vermişti. Ben de Hasan ve Hüseyin’e Harun’un vermiş olduğu isimleri verdim.” (Muttakiyy-i Hindî,Muntehab’ul Kenz,s.106)

EN SEVGİLİ İKİ TORUN.....
Mimar Gökhan Demir

EN SEVGİLİ İKİ TORUN.....

Resulüllah (s.a.v) buyurdu ki: “Hasan ve Hüseyin’i seven Beni sevmiştir. Onlara buğzeden de Bana buğzetmiştir.” (a.g.e.,s.107) Resulüllah(s.a.v)buyurdu ki: “Meclisinizden ancak Hasan,Hüseyin ve zürriyetleri için ayağa kalkınız.” (a.g.e., s.107) Resulüllah(s.a.v.)buyurdu ki: “Ben,Ali,Fatıma,Hasan ve Hüseyin kıyamet gününde Arş’ın altında bir kubbe içindeyiz.” (el-Heysemî,Mecma’uz-Zevaid,s.174) “Enes b.Mâlik’ten rivayet edilmiştir:“ Hz.Peygamber(s.a.v.) bir kimse için ahidnâme yazmıştı.Bir gün o şahıs Peygamber(s.a.v.)namaz kılarken huzuruna geldi.Ha­san(a.s.) ve Hüseyin(a.s.)’ın bazen onun boynuna, bazen de sırtı­na çıktıklarını,kimi zaman da önünden ve arkasından çıktıklarını gördü.Resulüllah(s.a.v) namazı bitirir bitirmez o adam şöyle dedi: “Hasaneyn sizin namazınızı engellemediler mi?” Peygamber (s.a.v) bu cümleyi işitince sinirlendi ve “Ahidname­ni Bana ver” buyurdu. Aldıktan sonra şöyle buyurdu: “Her kim bizim küçüğümüze merhamet etmez,büyüğümüze de saygı göstermezse,bizden değil­dir; Ben ondan olmadığım gibi o da Benden değildir.” (Taberî,Zehairu’l-Ukba,s.132) “Ebu Eyyub el-Ensarî Hazretleri bir gün Resul-i Ekrem’in (s.a.v)huzuruna girmişti. O esnada Hasan(a.s.) ile Hz.Hüseyin (a.s.) O’nun yanında oynuyorlardı.Hazreti Peygambere(s.a.v),“Onları seviyor musun ey Allah’ın Resulü?” diye sordu.Hz.Pey­gamber(s.a.v) bu soruya şöyle cevap verdi:“Nasıl sevmem, bu ikisi Benim dünyada ki reyhanlarımdır.” (Suyutî,Tarih’ul Hulefa,s.188)“Hazreti Peygamber bir yemeğe davetliydi.Ashab-ı kiram ile yolda giderken gözü torununa ilişti.Hüseyin (a.s.)oynuyordu.Bu sırada Hz.Peygamber (s.a.v) birlikte yürüdüğü sahabesinden ay­rılarak Hüseyin(a.s.)’a ulaşmak istedi.Hüseyin (a.s.)’ı yakalamak için biraz uğraştı.Nihayet onu yakalayıp kucakladı,şefkatle bağ­rına basıp öptü ve, “Hüseyin Bendendir, Ben de Hüseyin’den”bu­yurdu.”(Ahmed b.Hanbel,Müsned,c.4,s.172,Tirmızî, Menâkıb,31) “Birgün Hz.Muhammed (s.a.v)sahabe ile bir çarşıdan ge­çerken bir çocuk topluluğu gördü.Bunlardan birisini tutup okşadı. Çocuklar sordular:“Ya Resulallah!Bu iltifatınızla aramızda baş tacı kılınan ergin çocuk, ne yakınlık ve ne nispetle şefkatinize maz­har oldu?” Hz.Muhammed (s.a.v) cevap verdi: “Bu çocuk,bir gün Hüseyin’im ile şakalaşırken onun ayağının tozunu,gözlerine sür­dü.O günden beri bu çocuğa sevgi bağladım, ona ana ve babasına şefaatçi bulunuyorum.” Hazreti Ali (a.s.)’dan nakledilen bir rivayete göre: “Hz.Peygamber (s.a.v)bir gün Hz.Hasan(a.s.)ve Hüseyin(a.s.)’ın ellerinden tuttu ve şöyle dedi:“Bir kimse Beni severse ve şu ikisini(Hasan ve Hüseyin)bir de bunların anasını ve babasını (Hz.Fatıma ve İmam Ali)severse, kıyamet gününde dereceleri Be­nimle beraber olur.” (Tirmizî,Sünen,Menâkıb,31;İbn Sa’d,Tabakat,c.3,s.19-20) “Hz.Resulüllah(s.a.v)Hasan (a.s.) ve Hüseyin(a.s.)’ı defalarca bağrına basar,onları öper koklardı.” (Taberi,Zehairu’l-Ukba,s.122) “Bir gün Hasan(a.s.) ve Hüseyin (a.s.), Hz.Muhammed (s.a.v)’in yanında güreş yapıyorlardı.Hz.Muhammed (s.a.v),“Hey Hasan tut Hüseyin’i”diyordu. Hz.Fatıma (a.s.) da orada idi. Sordu: “Ya Resulallah!Hasan bü­yük kardeştir.Şaşılacak şey bu ki, küçük kardeşe arkadaşlık edece­ğine büyük kardeşe yardım ediyorsun.” Hz.Muhammed (s.a.v)Fatıma (a.s.)’a cevap verdi: “Ey Fa­tıma! Ona Cibril-i Emin yardım etmektedir.” (İbnü’l Esir,Usdü’l Gabe fi Ma’rifeti’s-Sahabe,c.2,s.20) “Hazreti Peygamber (s.a.v)minberde iken Hz.Hasan(a.s.)ve Hüseyin(a.s.)’ın düşe kalka mescide girdiğini görünce konuş­masını yarıda keserek aşağı inip onları kucaklayıp, Cenab-ı Hak mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihan vesilesidir” (Tebağün,15) bu­yurmakla ne kadar doğru söylemiş! Bu iki küçüğü düşe kalka gö­rünce, dayanamadım sözümü kestim demiş ve hutbesine kaldığı yerden devam etmiştir. (Tirmizî, Sünen,Menâkıb,31;Nesaî,Sünen,Cum’a,30) “Hüseyin(a.s)şunu anlatı: “Bir gün sevgili dedemin hizmetinde idim.Ve Kaab oğlu Ubey­de orada hazır bulunuyordu.Hz.Resul buyurdu ki:“Ya Hüse­yin!Ya Abdullah’ın babası!Sen gökyüzünün ve arzın ziynetisin.”O zaman Kaab oğlu Ubeyde sordu:“Ya Resulallah!Gök ve yer­yüzüne Senden başka ziynet veren var mı?”Hazreti Muhammed (s.a.v.) buyurdu:“Ey Kaab oğlu Ubey!Al­lah(c.c.)hakkı için söylerim ki,Benim ruhum O’nun kudretinin avucu içindedir.Oğlum Hüseyin yeryüzü merkezinin ziynetidir.Ondan daha da fazlası eflakin katlarının süsüdür.Gerçekten adı Arş’ın sol sütununa‘doğru yol göstericilerinin çırağı’kelimeleriyle İbni’l Hasan yazılmıştır.” (Fuzuli,Kerbela Şehitleri,s.261-262) “Bir gün bir bedevi,Hz.Muhammed (s.a.v)’e bir ceylan yavrusu hediye getirmişti. Hz.Muhammed(s.a.v),İmam Ha­san(a.s.)’a verdi ve İmam Hüseyin(a.s.)bunu öğrenince dedesinin yanına gelerek dedi ki:“Ey dedeciğim!Bana da bir ceylan yavrusu ver.” Çocuğu hiçbir bahane ile teselli edemediler.Ağlamaya başla­dı.Hz.Muhammed (s.a.v) şaşırmıştı.Birden sahradan dişi bir ceylanın, yavrusunu önüne katarak kendi tarafına süratle geldiğini gördü.Hz.Muhammed (s.a.v)’in yanına gelen ceylan açık birdille,“Ya Resulallah!Allah (c.c.) bana keramet ile yavru ihsan etti.Birini avcı tuttu.Biri benimle kalmıştı.Onu emzirmekle uğraşır­ken gökten bir ses geldi: “Ey dişi ceylan! Bir yavrunu İmam Ha­san(a.s)’a verdiler.Şimdi de Hüseyin(a.s),Hz.Muhammed (s.a.v)’den ceylan yavrusu istemektedir. Ağlayıp duruyor. Dur­ma, bu yavrunu da ona götür, yetiştir.Bu üzüntüyü onun gönlünden sil.Yoksa gözyaşlarının seli,Arş’ın binasına titreme salar ve mela­linin tesiri melekleri baygın ve takatsiz düşürür” Hz.Muhammed (s.a.v) bu haberden sevindi.Ceylan yavru­sunu İmam Hüseyin(a.s.)’a verdi.Gönlünü teselli etti.” (Fuzuli,Kerbela Şehitleri,s.263) “Bir gün Hz.Resul(s.a.v)Fatıma (a.s.)’ın hücresine hâlini sormak için gelip,“Ey çocuğum hâlin nedir?” dedi.Fatıma (a.s),“Ya Resulallah!Allah’a mihnet olsun ki,fakirli­ğimiz son haddine vardı.Evimizde üç gün var ki aşımızdan eser yok!” dedi.‘‘Hz.Muhammed(s.a.v), Allah’ım!İmran kızı Meryem’e nasıl salat ve salavat yapmışsan Muhammed’e ve Ehl-i Beyt’ine de öyle yap”diye dua etti.Sonra,“Ey Fatıma! Mutfağa yüzünü çevir,git,neler göreceğine bak!” dedi.Fatıma (a.s) mutfağa doğru gitti.Hasan(a.s) ve Hüseyin(a.s)da ardından ilerlediler.Cevahirle süslü bir kâse içinde bir mik­tar yemek gördüler.Fatıma(a.s.)o kâseyi getirdi.Hz.Resul (s.a.v)’in önüne koydu.Hz.Muhammed şöyle buyurdu:“Kulu bismillah -besmele ile yiyiniz-” O anda Nebi (s.a.v.), Ali (a.s.), Fatıma (a.s.), Hasan (a.s.) ve Hü­seyin (a.s.) o yemeği yemeğe başladılar.  Kaynak Eser Prof.Dr.Haydar Baş/İmam Hüseyin