BEDDUA.....

      Prof.Dr.Haydar Baş,"Dua ve Zikir"eserinde ‘İsm-i Azam ile dua’ hakkında şu bilgileri veriyor:Allah katında birinin iyiliği için edilen dualar kabul olduğu gibi, sözlük anlamı,“inkisar, ilenmek” olan beddualarda kabuldür.

BEDDUA.....
Mimar Gökhan Demir

BEDDUA.....

 Câbir’den (r.a.); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kendinize beddua etmeyin! Çocuklarınıza beddua etmeyin! Hizmetçilerinize beddua etmeyin! Mallarınıza da beddua etmeyin! Çünkü bedduanız Allah tarafından kabul edileceği bir saate rastlar da kabul edilir.” (Ebû Dâvud, 4906 ve Tirmizî,1976)

  Semûre’den (r.a.); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Birbirinize, Allah’ın lâneti, Allah’ın gazabı ve Cehennem temennisiyle bedduada bulunmayın!” (Ebû Dâvud, 4906 ve Tirmizî, 1976)

  Kim bir şeye lânet ederse,eğer o, ona müstahak değilse, bu lânet, lânet edene geri döner: İbn Abbâs’dan (r.a.); “Rüzgâr bir adamın ridâsını üzerinden savurdu ve adam ona lânet etti.Bunun üzerine Peygamber (s.a.â), ‘Ona lânet etme! O bununla emrolunmuştur. Bu emirden dışarıya çıkamaz.Kim bir şeye lânet ederse,eğer o, ona müstahak değilse,bu lânet lânet edene geri döner’buyurdu” (Ebû Dâvud, 4908 ve Tirmizî, 1978)

  Bu sebeplerle,dua ederken çok dikkatli olmalı kişi; diline ve gönlüne sahip olmalı. Cenâb-ı Hakk’ın bir kulu, zâlim biri tarafından zulme uğrarsa ve yardımına yetişecek kimse bulamazsa, Cenâb-ı Hakk Resûlü’nün dilinden bir kudsi hadiste, ona mutlaka yardım edeceğini beyan ediyor:  “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Üç kişi vardır ki, duaları geri çevrilmez: İftar edinceye kadar oruçlu,âdil hükümdar ve mazlumun duası.Allah onun duasını bulutların üstüne çıkarır. Sonunda gök kapıları açılır. Rab Teâlâ şöyle buyurur: Bir müddet sonra olsa bile, sana mutlaka yardım edeceğim.” (Ebû Dâvud,1536 ve Tirmizî ,1905)

   Başka bir hadis-i şeriftede Peygamber Efendimiz (s.a.a.) şöyle buyuruyor:“Mazlumun bedduasından sakınınız,çünkü o dua bir ateş kıvılcımı gibi semaya yükselir.”(Ömer Nasuhi Bilmen,500 Hadis-i Şerif Tercümesi ve İzahı;Suyûtî, Câmiu’s-Sagir;Hâkim)

Zaten mü’min, insanlara zulmetmez, o zaman ona mü’min denmez: “Allah Resûlü (s.a.â.)buyurdu: Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden selâmette olduğu kişidir.Mü’min ise kanları ve malları konusunda diğer insanları güvende kılan kişidir.” (Tirmizî, no. 2627 ve Nesâî, İman 8, VIII, 104-5)

  Beddua etmek konusunda insanların en çok yanıldıkları nokta,“Peygamber Efendimiz bir rahmet peygamberidir,kimseye beddua, lanet  isi hakkında söylenen bu asılsız iddiaları şöyle yalan-lıyor: “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Altı kişiye Ben de lânet ettim,duası kabul edilen peygamber-ler de lânet etmiştir:Allah’ın Kitâbını tahrif edene, Allah’ın kaderini yalanlayana,Allah’ın haram kıldığı-nı helâl sayana, gücüyle halka musallat olana, Allah’ın zelil kıldığını aziz; aziz kıldığını da zelil kılana, Allah’ın değer verdiği soyumun kanını helâl sayana,Sünnet’imi terk edene.” (Rezîn.el-Hâkim, Müstedrek-te, I, 36) Bir başka hadis-i şerifinde ise şöyle buyuruyor: “Her kim Müslümanlara yollarında eziyet verirse onun üzerine lânet etmeleri vacip olur.” (Ömer Nasuhi Bilmen, 500 Hadis Tercüme ve İzahı; İmam Menâvî, El-Künüzü’l-Hakâyik;Tirmizî)

   Burada dikkat edilmesi gerken çok önemli,hassas bir mevzu vardır ki, Peygamber Efendimiz,nefsi için intikam almamış,Allah’ın hürmeti ve inananların hakkı çiğnendiğin-de, onlara zulmedildiğinde beddua etmiş, lânet etmiştir.Bunu Hz.Aişe bildiriyor: “Allah’ın Resûlü iki işten birini seçmek durumu karşısında kaldığı zaman, işlenmesinde bir günah olmayan en kolayını seçerdi.İşlenmesinde günah olan işten uzak dururdu. Allah’ın Resûlü, herhangi bir şeyden dolayı kendi nefsi için asla intikam almamıştır ancak Allah’ın hürmeti çiğnendiğinde Allah için intikam alırdı.” (Nevevî,Riyâzü’s-Sâlihîn,Buharî ve Müslim’den)

  Peygamber Efendimizin hangi durumlarda ve nasıl beddua, lânet ettiğini hadis-i şeriflerle aktaralım: İmam Ali’den (r.a.); “Allah Resûlü (s.a.â.) Ahzâb günü (Hendek Savaşı’nda) şöyle buyurdu: Güneş batıncaya kadar bizi (ikindi) orta namazından menettikleri için Allah, onların kabirlerini ve evlerini ateşle doldursun!” (Hz.Ali’den Abîde, Yahyâ b.el-Cezzâr, Şüteyr b. Şekel gibi bir çok râvi tarafından rivâyet edilmiştir. Buhârî, Cihâd 98/1, III, 233; Tefsîr Bakara 42/1-2, V, 162; Da’vât 58/5, VII, 165; Müslim, Mesâcid 202-205, s. 436-7; Ebû Dâvud, 409; Tirmizî, 2984; Nesâî, Salât 14, I,236 ve İbn Mâce, 684)

  Enes’den (r.a.); “Allah Resûlü (s.a.â.), kurrâlar (Kur’ân hâfızları) öldürüldüğü zaman tam bir ay kunût okudu (öldürenlere beddua etti)  O zaman üzüldüğü kadar üzüldüğünü görmemiştim.” (Buhârî, Cenâiz 41, II, 84. Bu hadisi Abdürrezzâk, no. 4029, 4963; Ahmed, III, 167, 162; Dârimî, I, 374; Buhârî, Vitr 7, II, 14; Cenâiz 41,II, 84;Cizye 8,IV,66;Mağâzî 28,V,44;Müslim,Mesâcid no.301,s.469 ve Beyhakî,II,199)

   İbn Abbâs’dan (r.a.); “Peygamber (s.a.â.), hiç aralık vermeden öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarının ardında, son rekâtte, ‘semiallahu limen hamideh’ dedikten sonra, birbiri ardınca tam bir ay süreyle kunût yaptı. Bu kunûtunda, Süleym kabilelerinden olan Ri’l-Zekvân ve Usayye’ye beddua etti. Arkasındakiler de bu bedduasına ‘âmin’ dediler.” (Ahmed,I,301;Ebû Dâvud,no.1443;Taberânî,M. el-Kebîr no. 11910; İbn Huzeyme, no. 618; el-Hâkim, I, 225 ve Beyhakî, II, 200, 212)

   “Allah Resûlü (s.a.â.), ikinci rekâttan başını kaldırdığında şöyle dua etti: Allah’ım! el-Velîd b. el-Velîd, Seleme b. Hişâm, Ayyâş b. Ebî Rabîa ve Mekke’deki mustaz’afları kurtar! Allah’ım! Mudar’a şiddetli sıkıntılar ver, onlara da Yûsuf’un kıtlığı gibi kıtlık ver!” (Şâfiî, Ümm VII,155,173;Ahmed,II,239; Humeydî, no. 939; Buhârî, İstîzân 110, VII, 118; Müslim, Mesâcid 294/2, s. 467; Nesâî, Tatbîk 27/2, II, 201; İbn Mâce, no. 1244; İbn Huzeyme, no. 615; İbnul-Cârûd, s. 105 ve Beyhakî, II, 197,244)

   İbn Mes’ûd’dan (r.a.); “O, aramızda uzanmış yatıyordu, bir adam ona gelip şöyle dedi: ‘Ey Ebû Abdirrahmân! Kinde’nin kapılarında bir kıssacı kıssa anlatıyor ve şunu iddia ediyor: Duhan (duman) mucizesi gelip kâfirlerin nefeslerini tıkayacaktır, mü’minleri de nezle yapacaktır.’ İbn Mes’ûd hemen doğrulup oturdu ve öfkelenip şöyle dedi: ‘Ey insanlar! Allah’tan korkun! Kim bir şeyi biliyorsa söylesin,bilmediği bir şey hakkında (konuşmasın!),‘Allah en iyi bilendir’ desin! Allah Teâlâ Peygam-ber’e (s.a.â.) şöyle buyurmuştur: ‘De ki: Buna karşılık sizden bir ecir istemem. Kendiliğimden bir şey iddia eden kimselerden de değilim.’ (Sâd, 38/86) Peygamber (s.a.â.) insanların kendisinden sırt çevirip kaçtıklarını görünce,’Allah’ım! Yûsuf’un yedi (sene)si gibi onlara yedi (sene) kıtlık ver!’buyurdu.” (Ahmed,I, 380, 431, 441; Buhârî, İstiskâ’ 2, II, 15; İstiskâ 13, II, 19; Tefsîr Yûsuf 4, V, 217; Tefsîr Rûm 1, VI, 19; Tefsîr Duhân 2, VI, 39- 40, 3- 5, VI, 40; Müslim, Sıfâtu’lmünâfikîn 39-40, s. 2155- 6; Tirmizî, 3254 ve Taberânî, 9046)

   İbn Ebî Evfâ’dan (radiyallahu anh); “Peygamber (sallallahu aleyhi ve âlihi), (düşman) ordular(ın)a beddua edip şöyle buyurdu: Ey Kitab’ı indiren, hesabı süratli olan Allah’ım! Şu Arap kabilelerini yenilgiye uğrat! Allah’ım! Onları hezimete uğrat ve iradelerini sars!” (Buhârî, Tevhîd 34/2, VIII, 196; Da’vât 58/1, VII, 164; Cihâd 98/3, III, 234; Müslim, Cihâd 21-2, s. 1363 ve Tirmizî, 1768)

   Ebû Mûsâ’dan (r.a.); “Allah Resûlü (s.a.â.) bir kavimden çekindiği zaman şöyle derdi: “Allah’ım! Onların helâkına, boyunlarının uçurulmasına Seni vekil kılar ve onların şerrinden Sana sığınırız.” (Ebû Dâvud, 1537)

  Hasan, Hüseyin’in elinden tutuyordu. Mervan, ‘Ehl-i Beyt mel’ûndur’ dedi. Hasan kızıp, ‘Ehl-i Beyt mel’ûndur mu dedin? Vallahi Allah sana Peygamber’in(s.a.â.) diliyle lânet etmiştir, hem de sen daha babanın sülbündeyken’buyurdu.” (Ebû Ya’lâ; Heysemî, Mecma’ V, 241)