Ali Örpek: En tehlikeli virüs yoksulluktur!

İnsanlar, çöpte ekmek arıyorlar artık. Adana'da çöpte ekmek arayan vatandaş görüntüsü, daha önce izlenenlerin tekrarı niteliğinde. Zaten çökmüş bir ekonomiye sahibiz, bunun üstüne bir de "pandemi" geldi. İşsiz milyonlara, yenileri eklendi.

<Ali Örpek: En tehlikeli virüs yoksulluktur!

Soğuk kış günlerinin ağır doğalgaz faturaları, asgari ücretlinin maaşının neredeyse yarısını götürüyor. Bir yandan ekonomik sorunlar, diğer taraftan "pandemi süreci" vatandaşı canından bezdirmiş durumda. 

Ülkeler, pandemi sürecinde vatandaşın cebine para koyarken, esnafa para desteği ve vergi kolaylıkları sağlarken, hükümet pandemi sürecini gelir adeta kaynağına çevirdi. Akşam dokuzdan sonra, kesilen cezalar mı dersiniz, maske cezası mı dersiniz,...

Yasaklar komediye dönmüş durumda. Akşama kadar kimseye dokunmayan virüs, akşam dokuzdan harekete geçiyor! Uçağa binene, AVM'ye gidene dokunmayan virüs, okullarda dört gözle öğrenci bekliyor!

Ne virüs bizden bir şey anladı, ne biz virüsten!

Mahvolan ekonomi, batan şirketler, boşalan işyerleri, çökmenin eşiğinde olan sağlık sistemi, batan SSK!.. Ülke tam olarak bir cenderenin içinde. Meclis'teki siyasi partilerden çözüm yerine, karşılıklı suçlamalar dışında, duyulan bir şey yok.

"Türkiye'yi zifiri bir karanlık bekliyor!" diye uyarmıştı, Prof. Dr. Haydar Baş. Gerçekten de Haydar Hoca'dan sonra sadece Türkiye değil, dünya karardı adeta. Türkiye ise tam anlamıyla zifiri karanlığın içinde.

Türkiye'yi bu karanlıktan çıkaracak tezler, uygulanmayı bekliyor. Sadece isimleri değişik olan ama hepsi birbirinin aynı olan, siyasi partiler, kapitalizmin farklı renklerinden başka bir şey değil. 

Haydar Hoca, öyle şeyler söyledi ve öyle şeyler yazdı ki, dikkate alındığı zaman, zifiri karanlıkların yerini, güneşli aydınlık günler alacaktır. 

Peki, niçin gereken yapılmıyor?

Ekmeyen, üretmeyen ve sürekli alınan dış borçlara ödenen faizlerle, hedeflenen nedir? 

Açlıktan daha tehlikeli bir düşman olamaz. Ve ülke güvenliği için yoksulluktan daha büyük bir tehdit yoktur. Haydar Baş Hoca'nın partisi dışında, elinde bir çözümü olan var mı? Bugün pandemiden, virüsten çok, ekonomik çözümleri konuşmak lazım.

Dünya ilaç devi Pfizer firmasında çalışan, iki Türk doktorla gurur duyan ülkem insanı, acaba Haydar Baş gibi bir Türk'ün dünya iktisat tarihinde devrim yaptığını biliyor mu? Haydar Hoca'nın arkasında böylesi bir küresel firma olmadığı için mi ülkemizde görmezden gelindi. 

İki Türk, o firmada diye size yapılan aşı Türk aşısı olmuyor!

Unutmayın;

En tehlikeli virüs yoksulluktur!

Pandemi sürecinden daha kötü ve yıkıcı süreç, kalıcı yoksulluk ve fakirlik sürecidir. Ne maske, ne mesafe ne de hijyen ile bizi terk etmez. Eder ama kapitalizm mikrobuna karşı, hijyene sahipseniz. Eder ama küresel tefecilere mesafeliyseniz. Eder ama kaynakları peşkeş çeken maskeleri düşürürseniz.

Aşı Çin'de de olsa koşup alıyoruz da, çözüm kimde ise neden koşmuyoruz!

Türkiye'de siyasi parti liderlerinin, 30 yaşındaki BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş'tan öğrenecekleri çok şeyler var. Aşıya öncülük adına girdiğimiz reklam ve gösteri filmlerine ara verip, 82 milyonu ilgilendiren milli ekonomi aşısına, biran evvel sahip olalım.

Küresel sömürüye karşı, milli direnci güçlendirip, Türk yurdunda yoksulluğu kovalım. Fakirlik yurdumuzda suç sayılsın. Haydar Hoca'nın bu hayali, Hüseyin Baş'ın hayali oldu. Genç  başkan,  "Var Bi Hayalimiz" diye boşuna demiyor.

O, babasının yolunda, gerçeğin peşinde koşuyor.